EPİZODİK BİLİNÇ BOZUKLUKLARI
Yazanlar: Nerses
Bebek, Betül Baykan
Son güncelleştirme tarihi: 24.6.2018
Bilinç, kişinin kendisinin ve çevresinin farkında olması, uyanık
olma hali, dikkat, bellek, davranışların planlanması, yürütücü işlevler ve
duyu, algı gibi fonksiyonların normal şekilde işler durumda olması olarak
tanımlanabilir. Bilinç bozukluğunun; süresi saniyelerden günlere dek
değişebilen ataklar halinde belirmesi ve ara dönemde bilincin normal
olması epizodik bilinç bozukluğu olarak
isimlendirilir. Epizodik bilinç bozuklukları ile
gerek nöroloji gerekse genel tıp pratiğinde oldukça sık karşılaşılır.
Genellikle ayırıcı tanısı oldukça zordur ve olası etyolojiler
geniş bir dağılım gösterir.
Epizodik bilinç
bozuklukları ile giden tablolar içinde ilk akla gelmesi gereken ve sık
rastlananlar aşağıda sıralanmıştır:
·
Senkop
·
Epilepsi nöbeti
·
Psikiyatrik durumlar
·
Geçici iskemik atak ve diğer serebrovasküler nedenler
·
Migren
·
Uyku bozuklukları
·
Hipoglisemi başta olmak üzere paroksizmal
toksik-metabolik bozukluklar
·
Diğer nadir nedenler
Bilinç kaybı ataklarının sıklık dağılımına göre nedenleri Tablo
1’de ve belli başlı ayırt edici özellikleri Tablo 2’de
gösterilmiştir.
Tablo 1. Bilinç kaybı ataklarının sıklıklarına göre nedenleri
SIK nedenler |
ORTA sıklıkta görülen nedenler |
NADİR nedenler |
Vazovagal senkop |
Aort stenozu |
Narkolepsi |
Epilepsi (değişik şekillerde) |
Sessiz miyokard infarktı |
Adams-Stokes atakları |
Paroksizmal aritmi |
Ciddi ağrı |
Karotis sinüs senkobu |
Hipoglisemi |
Miksiyon ve öksürük senkobu |
Geçici global amnezi |
Geçici iskemik atak (GİA) |
Uyku apnesi |
Endozepin stuporu |
Tablo 2. Sık görülen bilinç kaybı nedenlerinin klinik özellikleri
|
Vazovagal senkop |
Aritmi |
Epilepsi |
Hipoglisemi |
Geçici iskemik atak |
Prodromal semptom |
Var |
Yok |
Olabilir (aura) |
Olabilir |
Yok |
Terleme |
Var |
Yok |
Yok |
Var |
Yok |
Tetikleyici faktör |
Var |
Genelde yok |
Olabilir |
Var |
Yok |
Yavaş açılma |
Yok |
Yok |
Var |
Var (yemekle) |
Olabilir |
Postürle ilişki |
Var |
Olabilir |
Yok |
Yok |
Olabilir |
Fokal nörolojik semptom/bulgu |
Yok |
Olabilir |
Olabilir |
Olabilir |
Var |
İnkontinans/dil ısırma |
Nadir |
Yok |
Sık |
Nadir |
Yok |
Eşlik eden |
Palor, terleme |
Çarpıntı |
Kasılma, morarma |
Palor, terleme |
Lateralizan bulgu |
SENKOPLAR (Bayılma)
Senkop, çok değişik nedenlerle kısa bir süre için santral sinir
sistemi (SSS) perfüzyonunun azalmasına bağlı bilinç
kaybı olarak tanımlanabilir. Gerçek bilinç kaybı olmadan göz kararması, ayakta
duramama hali ise presenkop olarak tanımlanır.
Senkop hasta ve yakınları için tedirgin edici bir deneyimdir ve
ayrıntılı tıbbi değerlendirmeyi gerektirir. Yaşlılarda özellikle iyi
araştırılması önemlidir, çünkü artan yaşla daha sık görülür ve daha ciddi
nedenlere bağlı olma şansı artar. Serebral perfüzyonda
bilinç kaybı ve postüral tonus
kaybına neden olacak ciddi bir azalma olur. Senkop gelişmesi için genellikle
ortalama kan basıncı aniden 50 mmHg’nın altına
düşmelidir.
Buna neden olan mekanizmalar kalp hızı ve vasküler tonusta azalmaya neden olan sorunlu refleks
mekanizma ve gerek aritmi nedeniyle gerekse diğer nedenlerle oluşan
azalmış kardiyak “output” olarak özetlenebilir. Yere
düşmekle serebral dolaşım düzeldiği için baygınlık kısa sürer, hasta hızla
kendine gelir.
VAZOVAGAL SENKOP: Refleks kökenli senkobun
en sık nedeni vazovagal bayılmadır. Her zaman değilse
de genellikle aşırı bir duygusal gerilim sonrası gelişir ve güçlü bir postüral komponenti vardır.
Gençlerde en sık bayılma nedenidir, yaşlılarda ise bayılmaların az bir kısmını
oluşturur. Vagus yolu ile
gelen uyarının ileri bradikardi ve hipotansiyona yol
açması sonucu oluşur. Daima ayaktayken olur, yatan hastada gelişen senkopta bu tanı düşünülmemelidir. Renk birden solar, ekstremiteler soğur, hasta terler, nabızlar zayıf palpe edilir, bradikardi ve splanknik bölgede vazodilatasyona
bağlı hipotansiyon ortaya çıkar. Midriyazis, idrar
inkontinansı, iskemi uzun sürerse kısa süreli kasılmalar görülür.
Başlıca vazovagal senkop nedenleri:
·
Emosyonel nedenler:
Kan görme, korku, kötü haber alma, aşırı sevinç, dış çevreden gelen zorlayıcı
uyaranlar, aşırı soğuk, sıcak, kapalı havasız ortam vb..
·
Şiddetli ağrı: Aortun disekan
anevrizması, skrotuma darbe, kolik ağrıları, pankreatit gibi ciddi nedenlerin yanı sıra bazı duyarlı
olgularda daha sıradan ağrı nedenleri
·
Öksürük senkobu ve Valsalva
manevrası oluşturan diğer nedenler: Nöbet şeklinde ardarda
öksüren bazı hastaların birden kendini kaybettiği görülür. İntratorasik
basınç artar, sağ kalbe dönen kan azalır, kalp debisi azalır. Çok gülme, defekasyon
ve ıkınmada da benzer bir tablo görülebilir.
·
Miksiyon senkobu: Gece yataktan kalkıp ayakta idrarını yapan
kişilerde görülür. Akşam saatlerinde bol alkol alınması, yaşlılık, ortostatizm ve dolu mesane duvarından kalkan vagal uyaranlar rol oynar.
KAROTİS SİNÜS SENKOBU: Karotis bifurkasyonunda
basınç reseptörlerinin bulunduğu bölgenin aşırı duyarlılığında vazodilatasyon, atrio-ventriküler
blok sonucu bradikardi gelişir. Boynun fazla
sıkıştırılması (kravat veya dar boyunlu kazak vb),
başın aşırı ekstansiyonu (örneğin traş
olurken, kuaförde saç yıkanırken), iltihabi infiltrasyon,
tümör infiltrasyonu ve glossofarengeal
nevralji gibi nedenlere bağlı olarak görülebilir. Bradikardi
yoksa başka neden düşünmek yerinde olur.
POSTÜRAL HİPOTANSİYON: Vazovagal senkoptan farklı olarak bradikardi
bulunmaz.
·
Kan kaybı: Özellikle gastrointestinal sistem kaynaklı,
·
kusma, ishal gibi volüm azalması
ile derin anemilerde
·
Sıcak etkisi ile
·
Uzun süre yattıktan sonra aniden kalkıldığında, yoğun eforun bittiği anda
·
Adaptasyon kusuru: Hastada gerekli vazokonstriksiyonun
olmayıp tansiyonun yükselmemesi
·
Nörojenik kökenli:
Diyabetik, alkolik, karsinomatöz nöropati,
parkinsonizm,
·
İlaçlara bağlı olarak: Antihipertansifler
(ganglioplejikler, diüretikler
(hipovolemi), prazosin, nitritler (venöz tonusta azalma)), fenotiazinler, trisiklikler, MAO inhibitörleri, levodopa,
benzodiazepin, alkol alımı
KARDİYAK NEDENLER: Tedavi edilmediğinde ani ölüme
neden olabilmesi nedeniyle bilinç kaybı atağı ile gelen bir hastada kardiyak
sorunları dışlamak ana kural olmalıdır. Hem bradiaritmi
hem de taşiaritmi senkoba
neden olabilir ve bu iki durum yaşlı hastalarda bir arada bulunabilir. Nadiren
bilinç değişikliğine neden olan aritmiler epileptik nöbete bağlı olarak da
meydana gelebilir.
Adams-Stokes sendromu: Genellikle
atrioventriküler kısmi veya tam blok, sinüs durması,
hasta sinüs sendromu (taşikardi-bradikardi), dal
blokları, miyokarditler sonucu kalp durmasına
bağlıdır. Aortaya kan atılamaz, 5 saniyeyi geçerse hasta
yere yıkılır. Yatarken, hatta uyku sırasında olabilir. On saniye sürerse bilinç
kaybolur, nabız alınmaz, solunum devam eder, 20 sn’de
midriazis olur ve kornea refleksi kaybolur,
kasılmalar başlar. 120 sn’yi geçerse ölüm gelişir.
Birkaç saniye sürenlerde sendeleme, elindekini düşürme gibi semptomlar
görülebilir. Kendine gelirken yüzde kızarma görülmesi tipiktir. Bu hastalara “pacemaker” takılmalıdır.
Paroksizmal
taşikardi: Hipopotasemi veya kalp kapak prolapsusu gibi nedenler sonucu kalp debisinin düşmesine
bağlı olarak gelişir. Senkop atağın başında görülür, taşikardinin devamına
rağmen bilinç açılabilir. EKG ile tanı konur. Antiaritmik
ve şok uygulanması gerekebilir.
Akut miyokard infarktüsü: Tekrarlayan
senkopların yaşlı bir kişide ani başlaması bu
olasılığı akla getirmelidir. Göğüs ağrısı olmayabilir. İlk dakikada kalp
debisinin birden düşmesine bağlı gelişir.
Aort stenozu ve hipertrofik
obstrüktif kardiyomiyopati : Senkopların başlaması
kötü prognozu gösterir, ani ölüme neden olabilir.
Genellikle efor sırasında görülür.
“Torsade de pointes”: Bir
ekstrasistolü takiben 10 sn’ye kadar süren bradikardiyi tanımlar. Asıl neden QT uzamasıdır. Kinidin, digitalis, bazı antihistaminikler gibi iyatrojenik
nedenlerle, hipopotasemi ve Romano-Ward,
Jervell gibi bazı sendromlara
bağlı gelişebilir.
Ciddi mitral stenoz ve mitral kapak prolapsusu,
pulmoner stenoz, pulmoner hipertansiyon, kalp tamponadı,
konstrüktif perikardit,
pulmoner emboli, kardiyomiyopati,
Takayasu hastalığı gibi nedenler de kardiyak senkoba neden olabilir.
SENKOPTA TANI
Eğer ataklar postüral değişikliğe bağlı
olarak gelişiyorsa senkop tanısını düşündürür. Presenkopal
semptomlardan baş dönmesi, çarpıntı, solukluk, sıcak
basması, terleme, görmenin bulanıklaşması, bulantı, genel güçsüzlüğü takiben
ani veya yavaş yavaş gelişen bilinç kaybı ve hızlıca normale dönme senkobu destekler. Buna karşın tüm bu semptomların
fokal nöbetlere bağlı olarak da görülebileceği unutulmamalıdır. Ancak senkopta giderek artan bir ivme vardır ve bulantı nöbetteki
gibi yükselen his şeklinde değildir. Solukluk, terleme senkopta
sıktır fakat temporal nöbetlerde de görülebilir.
Yaygın serebral hipoperfüzyona bağlı
vücutta katılık, hafif çekilmeler, atmalar veya klonik
hareketler senkopta, özellikle kişinin başı yukarıda
tutulmaya devam edildiğinde, görülebilir. Nadir rastlanan konvülzif senkop, kortikal
elektriksel bir nöbet aktivitesi göstermez fakat EEG’de yaygın düzleşme ve
depresyon görülür. Beyinsapı
mekanizmalarının kortikal inhibisyondan kurtularak
serbestleşmesi varsayılan mekanizmadır. Jeneralize tonik-klonik nöbetin aksine konvülzif senkoptan sonra konfüzyon veya somnolans beklenmez veya çok hafiftir. İdrar kaçırma ve dil
ısırma çok daha nadiren görülür.
Fizik muayenede öncelikle mortalite ve morbidite riski yüksek olan
kardiyak nedenler araştırılmalı, nörolojik nedene yönelik ayrıntılı muayene de
ihmal edilmemelidir. Ortostatik vital bulguların
incelenmesi yol gösterici olabilir. Senkop düşündüren bir olguda önerilen
testler aşağıda sıralanmıştır.
Laboratuar
incelemeleri:
·
Acilen (atak sırasında) kan şekerine bakılabilirse hipoglisemi
tanısını koydurabilir.
·
Tam kan sayımı: Ciddi anemi, özellikle senkop ve GİA’ları sıklaştıran bir nedendir.
·
Standard EKG, iskemi, aritmi ve kalp bloğu bulgularını gösterir.
·
24 saatlik EKG (Holter) monitörizasyonu aritmiler açısından daha yönlendiricidir.
·
BT/MRG ve EEG epilepsiden şüphelenildiğinde mutlaka yapılmalıdır.
·
Ekokardiyografi özellikle aort stenozundan
şüphelenildiyse önem taşır
·
”Tilt-table” testi (seçilmiş olgularda)
·
Kardiyak elektrofizyolojik çalışmalar
(seçilmiş olgularda)
·
Tekrarlayan GİA’larda olası karotis
darlığını değerlendirmek için karotis görüntülemesi.
EPİLEPSİ
Epilepsi nöbetleri beyindeki anormal aşırı veya senkron nöronal aktiviteye bağlı ortaya çıkan geçici klinik işaret ve bulgulardır. Epilepsi nöbetinin tipi anormal deşarjın başladığı yere ve yayıldığı bölgelere göre değişiklik gösterir. Klinik özellikleri aynı olan bir epilepsi nöbeti tümör, arteriyovenöz malformasyon ve infeksiyon gibi birbirinden farklı patolojik süreçlere bağlı olabilir. Bir kısmında ise beyinde yapısal bir değişiklik bulunmaz, nöbetler dışında yapılan nörolojik muayene normaldir. Bu nedenle epilepsi kendi başına bir hastalık değil bir semptomdur. Epileptik nöbetler aralıklı gelen, ani başlayan ve kısa süren ataklar olduğundan tanıya birçok kez hasta ve çevresinin tanımladığı bilgi ve belirtilerle gidilir. Yani epilepside klinik tanı genellikle anamneze dayanır. Böyle bir hastada iyi bir anamnez alabilmek için değişik nöbet tiplerinin iyi bilinmesi gerekir.
Sadece epizodik bilinç değişikliği değil hemen her kortikal fonksiyonu etkileyebilen ve dahası bilinci hiç etkilemeyen nöbetler de söz konusudur. Nöbetler zaman içinde her hasta için belli bir paternde, genellikle spontan olarak veya bazı tetikleyen faktörler zemininde tekrarlar ve nöbetler arasında hasta genellikle normal yaşantısını sürdürür. SSS infeksiyonu, eklampsi, alkol yoksunluğu, intoksikasyonlar, metabolik dengesizlikler veya yüksek ateş gibi akut hastalık durumlarında meydana gelen nöbetler epilepsi hastalığı anlamını taşımaz ve kronik tedaviyi gerektirmez. Aynı tip, yerleşim ve büyüklükte serebral lezyona sahip bir olguda tekrarlayan nöbetler görülürken, diğerinde hiç nöbet görülmeyebilmektedir. Birçok olguda ise incelemelerde yapısal bir beyin lezyonu saptanamaz, ve genetik kökenin rol oynadığı düşünülür. Epilepsi konusu kitabımızda ayrı bir bölüm olarak ayrıntılı şekilde irdelenmiştir (Bakınız: Epilepsi).
Epilepsi Nöbetlerinin ve Epilepsi Sendromlarının Sınıflandırılması
Epileptik nöbetler anormal nöronal deşarjın başladığı yere göre fokal ve jeneralize diye iki ana gruba ayrılır. “International League Against Epilepsy” (ILAE) isimli uluslararası epilepsi topluluğunun yaygın kabul gören ve ortak bir dil oluşturmada önemli katkıları olan epileptik nöbetlerin klinik ve elektroensefalografik sınıflamasında epilepsiler nöbet tipine göre sınıflandırılır. Epileptik sendromlar ise idyopatik, semptomatik ve nedeni saptanamayan grup olarak sınıflandırılır. Epilepsi sendrom sınıflamasında temel alınan özellikler nöbet tipleri, başlangıç yaşı, EEG bozukluğunun tipi, eşlik eden nörolojik bulgulardır. Bu sendromların belirlenmesi prognozun ön görülmesi, etkin tedavi seçimi ve etyolojik kökenin belirlenmesine yardımcı olur, bu nedenle büyük önem taşır.
Fokal tipte epilepsi nöbetleri: Fokal nöbetlerde anormal deşarj korteksin belli bir bölgesinden başlar. Deşarj, motor korteksin örneğin başparmak bölgesinden kaynaklanırsa hastada karşı taraftaki elin başparmağında klonik kasılmalar olur. Deşarj motor korteksin diğer bölgelerine yayılacak olursa klonik kasılmaların el, kol ve yüze geçtiği veya bütün bir vücut yarısına yayıldığı görülür. Bir noktadan başlayan kasılmaların (veya nöbet duyusal korteksden başlarsa yanma, elektriklenme gibi sübjektif duyuların) korteksteki anatomik dizilişe göre vücudun bir noktasından başlayıp sırayla öbür bölgelere yayılmasına Jackson* nöbet yürüyüşü (Jacksonian march) denir. Fokal başlayan nöbetler jeneralize olabilir. Erişkinlerde nöbetlerin ¾’ü fokal başlangıçlı nöbetlerdir.
* John Hughlings JACKSON (1835-1911) İngiliz nöroloğu. 1856’da tıp öğrenimini tamamladıktan kısa bir süre sonra 1862’de bütün dünyanın sayılı nörolojik bilimler merkezlerinden biri olan ve 45 yıl devam ettiği Londra’daki National Hospital for Nervous Diseases’de çalışmaya başladı. Deneysel çalışmalardan çok, sezgi ve görüşlerinin derinliği ile ün yapmış “nörolojinin filozofu” kabul edilmiştir. Beyin korteksindeki motor alan Fritz ve Ferrier’in stimülasyon ve ablasyon araştırmalarıyla deneysel olarak ortaya konmadan bir süre önce, Jackson izlediği hastaların klinik ve postmortem bulgularına bakarak, böyle bir bölgenin varlığından ve motor merkezlerin burada belirli bir sıraya göre dizildiğinden söz etmişti. Sinir sisteminin bir bütün olarak organizasyonu konusunda bugün de çok önem taşıyan görüşlerinin yanısıra kendi adını taşıyan epilepsi türünü (Jackson epilepsisi) tanımlamış, temporal epilepsi konusunda da büyük katkısı olmuştur. Jackson’un özel hayatında çok dağınık bir insan olduğu söylenir. Ünlü İngiliz nöroloğu Critchley’in söylediğine göre okumaya başlayacağı kitabın önce kabını koparır, sonra kitabı ikiye ayırıp ceketinin ceplerine yerleştirir, okuduğu her sayfayı da yırtıp atarmış. “Jackson’un bir çok kez düzelttikten sonra baskıya hazır bir yazısının son tashihini görmüştüm. Sayfa sanki yeni baştan yazılmış gibi çıkma, düzeltme ve eklemelerle doluydu” diye belirtilmiştir.
Bununla birlikte korteksin farklı bölgelerinden çok benzer özellik gösteren nöbetler de ortaya çıkabilmekte ya da birbirinden farklı nöbet şekilleri aynı kortikal odaktan kaynaklanabilmektedir. Karmaşık entegrasyonları olan nöral ağlar (network) bulunduğu göz önüne alınmalı ve “sessiz” yani klinik belirti vermeyen kortikal alanlar bulunduğu ve ayrıca klinik belirtilerin çok değişken olabilen yayılım paternleri sonucunda ortaya çıktığı da unutulmamalıdır.
Bazı durumlarda nöbet epileptojenik odağı gösteren öncü belirtilerden sonra gelişebilir. Böyle bir nöbet örneğin oksipital korteksden başlıyorsa ışık çakması ve benzeri vizüel halüsinasyonlar nöbetin habercisi olabilir. Hastanın farkında olduğu bu gibi belirtilere “aura” denir. Bu durumla sınırlı olan nöbetler farkındalığın korunduğu fokal nöbetler olarak adlandırılır. Ancak atak bilincin etkilenmesine neden olabilir; bu durumda farkındalığın etkilendiği fokal nöbet olarak adlandırılır. Bu ikinci tip fokal nöbetlerin en sık görülenidir ve tipik olarak hasta boş bir ifadeyle etrafına bakar, yalanır, elbiselerini çekiştirir, ellerini ovuşturur. Bu bilinçsiz hareketler otomatizma olarak adlandırılır. Genelde frontal bölgeden başlayan bazı nöbetlerde baş ve gözlerin bir tarafa doğru döndüğü görülür, buna “adverzif nöbet” adı verilir. Nöbet aktivitesi tüm beyine yayılırsa jeneralize tonik-klonik nöbete dönüşebilir. Bu durumda fokal ve jeneralize nöbet açısından klinik belirtilere bakarak ayrım yapmak mümkün değildir ve EEG yardımcı olabilir.
Temporal lob kaynaklı nöbetler, sık oldukları için ve epilepsi cerrahisi planlanan medikal tedaviye dirençli olguların büyük bölümünü oluşturdukları için çok önemlidirler. Ayrıca çok renkli bazı semptomları nedeniyle de dikkat çekicidirler. Nöbetler kötü koku ve tat halüsinasyonları ile başlayabilir. Sık görülen bir başlangıç belirtisi de epigastriumdan kalkıp boğaza doğru yükselen garip bir histir (epigastric sensation). Bazı nöbetler sırasında hasta iyi tanıdığı bir yeri daha önce hiç görmediği bir mekan olarak algılayabilir (jamais vu), ya da ilk defa bulunduğu bir yeri daha önceden tanıyormuş gibi olur (déja vu). Bazen de geçmişte yaşanmış olan bir olayı tüm ayrıntılarıyla yeniden yaşar gibidir, buna rüya hali (dreamy state) denir. Temporal nöbet içindeyken hasta yapmakta olduğu bir hareketi hatta seyahati otomatik bir şekilde sürdürebilir. Bazen de çevredeki objelerde büyüme (makropsi) veya küçülme (mikropsi) gibi görsel algılama bozuklukları ortaya çıkar.
Jeneralize nöbetler: Yeni tanımıyla belli bir noktada, bilateral dağılımı olan nöronal ağların içinden köken alan veya hızla angaje olan nöbetlerdir. Beynin orta hat yapıları ile ön planda korteksin başlattığı bir etkileşimden kaynaklanır. Bu nöbetlerde fokal epilepsilerde görülen öncü belirtiler yoktur.
Jeneralize tonik-klonik nöbetler tüm bedeni içine alan tonik klonik kasılmalar ve bilinç kaybı ile gider ve nöbet sırasında hasta dilini ısırabilir, idrarını kaçırabilir, solunum sıkıntısı, çene kilitlenmesi, siyanoz, gözlerde kayma görülebilir.
Absans nöbetleri aniden hareketsizlik ve iletişimsizliğin olduğu, genellikle 15 saniye kadar süren ataklardır, nöbet sonlandığında hasta yapmakta olduğu işe örneğin konuşmasına kaldığı yerden devam eder. Hastalar genellikle bu dönemleri hatırlamaz. Her yaşta olabilmekle birlikte genellikle çocuklarda görülür. Hasta yakınları tarafından genellikle “dalma” şeklinde tanımlanır. Gerçekten hasta gözü dalmış gibi bir noktaya bakar,
Miyoklonik nöbetler çoğunlukla sabah uykudan uyandıktan kısa bir süre sonra ortaya çıkan, daha çok üst ekstremitelerde ani ve bilateral kısa süreli sıçrayıcı hareketlerdir. Bu hastalar genellikle ellerindeki eşyaları düşürüp kırdıklarından yakınırlar.
Atonik nöbetlerde hasta aniden yere düşer, ön belirtisi olmaz, çok kısa sürer. Çocukluk döneminde daha sık bir nöbet tipidir ve genellikle motor mental gerilik eşlik eder.
Geçirilen bir nöbetin ardından kısa sürede düzelen bir parezi ortaya çıkabilir. Kasılmayı izleyen bu kas zaafına Todd paralizisi** adı verilir.
**Robert Bentley TODD (1809-1859). İngiliz hekimi. Nörolojinin öncülerinden sayılır. Kurşun zehirlenmesi ile ilgilenmiş, tabes dorsalis’in belirtilerini Romberg’den dört yıl önce tanımlamıştır. Todd paralizisi diye anılan postepileptik hemiplejiyi 1855’de tarif etmiştir.
Bazı hastalarda fizyolojik veya psikolojik uyaranlar epilepsi nöbetini ortaya çıkarabilir. Yanıp sönen ışık karşısında televizyon seyretme, okuma veya sıcak su ile banyo yapma gibi durumlar sırasında görülen bu nöbet tipine refleks epilepsi adı verilir.
Febril nöbet ise 5 yaşından küçük çocuklarda (6 ay-6 yıl arası olarak da bahsedilir) MSS infeksiyonu dışındaki nedenlere bağlı ateş yükselmesi sırasında ortaya çıkan nöbetlerdir. Olguların 1/3’ünde tekrarlayabilir, büyük bölümü daha ileri yaşlarda kendiliğinden kaybolur. Sıklıkları %2-5 olarak bildirilmiştir, genetik özelliği belirgindir. Basit ve komplike olarak ikiye ayrımında süre (15 dakikadan uzun ise komplike), 24 saat içinde tekrar etmesi ve fokal özelliklerin eşlik etmesi önem taşır. Febril nöbetli olguların ilerde epilepsi geliştirme riski normalden sadece hafifçe daha yüksektir. Öte yandan birçok epilepsi olgusunun özgeçmişinde dikkati çeker ve özellikle komplike şeklinin ön planda dirençli temporal lob epilepsisi olmak üzere epilepsi ile ilişkisi daha sıktır.
Epilepsi Nöbetlerinde Tanı
Nöbetler konusundaki bilgi genellikle hastadan veya çevresinden
öğrenilir. Seyrek olarak da hekim bir nöbete şahit olabilir. Bu nedenle
ayrıntılı nöbet anamnezi hasta ve görgü şahitlerinden
alınmalıdır. Epilepsi tanısı ve değerlendirmesinde anamnezde
hastanın perinatal öyküsü, gelişme basamakları, kafa travması, MSS infeksiyonu, ailede
epilepsi ve diğer sık görülen hastalıkların defalarca ve ayrıntılı bir şekilde
sorgulanması çok önem taşımaktadır. EEG incelemesi tanıya yardımcı olabilir.
Epilepsi nöbeti bir semptomdur. Altta
yatan çok sayıda sebepten hangisinin sorumlu olduğunu bulmak kimi zaman sadece
iyi alınmış ayrıntılı bir anamnezle (örneğin tipik
genetik geçişli idyopatik jeneralize ve fokal
epilepsi sendromlarında olduğu gibi) mümkündür. Bazen
en ayrıntılı MRG gibi yapısal görüntüleme yöntemlerinin uygulanmış olduğu bir
hastada metabolik değerler, örneğin kan kalsiyum düzeyi bakılmadığı için gerçek
etyoloji anlaşılamayabilir. Hastalığın başlangıç yaşı
da etyolojik açıdan en önemli faktörlerdendir.
Erişkin yaş grubunda ortaya çıkan bir fokal bulgu, tümör gibi yapısal beyin
lezyonu yönünden hızla araştırılmalıdır. İnteriktal
nörolojik muayenede fokal nörolojik bulguların saptanması halinde beyin lezyonu
bulma olasılığı yüksektir. Bu bakımdan geç başlayan nöbetler geçiren bir
hastayı eldeki tüm olanaklarla incelemek klinik nörolojinin önemli
kurallarından biridir. Epilepsi nöbeti beynin hemen her hastalığının
sonucu olabileceği gibi, birçok sistemik hastalıkta ve iyatrojenik
çeşitli nedenlerle de epileptik nöbet oluşabileceği unutulmamalıdır. İntoksikasyonlar, postoperatif,
metabolik, anoksik nedenler, çeşitli ilaçların terapötik dozda bile epilepsi eşiğini düşürmesine bağlı
olarak görülen nöbetler bunlara başlıca örnekler olarak gösterilebilir. Bu
nedenle çok ayrıntılı anamnez alınmasını izleyerek hastanın detaylı bir
nörolojik ve sistemik muayenesi mutlaka yapılmalı ve biyokimyasal testleri
(üre, şeker, elektrolitler, transaminazlar gibi)
planlanmalıdır.
Status Epileptikus
Birçok epileptik nöbet bir girişim gerektirmeden kendiliğinden
saniyeler veya dakikalar içinde sonlanmaktadır. Bir nöbetin beklenenden uzun
sürmesine ya da bu süre içinde hasta düzelmeden birden çok nöbetin ardarda tekrarlamasına status epileptikus (SE) adı verilir. Jeneralize konvülzif status epileptikus (JKSE) en sık karşılaşılan tiptir ve nöbetlerin
hasta kendine gelmeden birbirini izlemesi ölümle sonuçlanabilir. SE nörolojinin
acil ve çok önemli sorunlarından biridir. Bu tablonun zamanında uygulanan doğru
tedaviye cevap vermesi konunun önemini arttırmaktadır. Hemen tüm epileptik
nöbet tiplerinin SE tarzında belirmesi mümkündür.
Nonkonvülzif Status Epileptikus (NKSE): Davranışlar
ve mental durumda yavaşlama, konfüzyon, hatta stupor ve komayla giden, devamlı elektrografik
nöbet aktivitesinin eşlik ettiği tablo olarak tanımlanabilir. İki ana bölümde
ele alınabilir.
1)Absans status
epileptikus (jeneralize tip NKSE)
2)Fokal tip NKSE
NKSE’de en önemli
problem tanı güçlüğü ve gecikmesidir. Tanı için EEG yapılması şarttır. Ayırıcı
tanısında çok sayıda tablonun yer alması bu güçlüğün nedenidir.
SE için 2015’de yayınlanan yeni tanımlama ve sınıflamada 2 farklı
zaman noktası belirlenmesi gerektiği önerilmiştir. Bu tanıma göre 1. zaman
noktası yani (t1), tedaviye kadar geçen süreye, 2. zaman noktası (t2)
uzun dönem sonuçlarının belirdiği süreye işaret etmektedir. Buna göre SE,
anormal şekilde uzamış nöbetler ile karakterize, nöbetleri sonlandıran
mekanizmaların yetersizliği veya bu nöbetleri başlatan mekanizmaların (t1)
neden olduğu klinik durumdur. Bu durumun uzak dönem etkisi (t2) sonucunda
nöbetin süresi ve tipine bağlı olarak nöronal ölüm ve nöronal ağlarda
değişiklikler meydana gelmektedir.
JKSE için t1 süresi 5 dakika, t2 süresi 30 dakika olarak
tanımlanırken yeterli kanıta dayalı bilgi olmamakla birlikte NKSE’nin fokal formu için t1 süresi 10 dakika, t2 süresi
>60 dakika, jeneralize formu için t1 süresi 10-15 dakika olarak bildirilmiş,
ancak bu jeneralize form için uzun dönemde komplikasyona
yol açan t2 süresinin bilinmediği not edilmiştir. SE tedavisi ve diğer
ayrıntılar Epilepsi bölümünde
ayrı bir altbaşlıkta ele alınmıştır.
GEÇİCİ İSKEMİK ATAK VE DİĞER SEREBROVASKÜLER NEDENLER
Geçici iskemik ataklar (GİA) Bu konu
kitapta ayrı bir bölümde detaylı olarak ele alınmıştır, burada epilepsi ile
ayırıcı tanıya giren durumlara kısaca değinilecektir (Bakınız: Geçici İskemik Ataklar).
Beyin iskemisi genellikle tek yanlı
güçsüzlük, duyu ve görme kaybı gibi negatif ve lateralizan semptomlara
neden olur, ancak bilinç kaybı ve değişikliği atakları da görülebilir. Bilincin
tamamen korunduğu motor inhibisyon, görme kaybı veya
afazi ile giden epileptik nöbetler nadirdir, GİA’lardan
ayırmak oldukça zordur ve bazen rutin EEG bile epileptik kökeni göstermede
yetersiz kalabilir. GİA öyküsü veya neden olacak bir hastalığın bilinmesi
tanıda önem taşır. Ayrıca nöbetlere göre daha uzun süre ve çok daha yavaş
açılma görülür. Nörolojik muayene bulguları belli bir vasküler dağılıma uyar.
Uyan tarafta üfürüm duyulabilir ve nörogörüntüleme
tanıda çok yardımcıdır. Küçük kortikal infarktların
da nöbete yol açabileceği unutulmamalıdır. Ancak EEG iktal
kayıt yapıldığında tanı koydurucudur.
Fokal nöbetlerle karışabilecek pozitif semptomlu
tablolar içerisinde nadir görülen ‘’limb-shaking
GİA’lar’’ yani hasta ayağa kalktığında
ortaya çıkan ve oturunca geçen tek yanlı titremeler unutulmamalıdır. Bunlar,
nadiren iki yanlı da olabilir, yüz kasları ve bilinç etkilenmez, nöbetler gibi
saniye-dakikalar sürer, ancak tamamen postüral
olması, ciddi karotis darlığı ile ilgili tarafta gelişmesi ve endarterektomiye yanıt vermesi önemlidir.
İnme sırasında bilinç kaybı sık değildir, bunun olması için
genelde beyin sapındaki uyanıklık ile ilişkili merkezlerin veya her iki hemisferin birlikte etkilenmesi gerekir. Vertebro-baziler inmelerde çeşitli beyin sapı bulguları
bilinç kaybına eşlik eder. Karotis sistemine ait senkoplar
ise nadirdir ve genellikle GİA’lar şeklindedir. Vertebrobaziler alanda iskemi olduğu zaman diğer tipik
bulguların yanı sıra düşme atakları (“drop attack”) görülebilir. Bu tabloda hasta bilinci
korunmuş olarak düşer. Büyük serebral embolilerde
koma oluşur, küçüklerde ise senkoplar görülebilir. Subklaviya-çalma sendromunda da
bilinç kaybı olabilir.
MİGREN
Genelde sık görülen ve çok tipik bir başağrısı tablosu olan
migrenin nadir olgularda epilepsiden ayrılması zor olabilir veya bu iki paroksizmal hastalık bir arada bulunabilir.
Auralı migren
fokal ve özellikle oksipital kökenli nöbetlerle ayırıcı tanıya girer, çünkü
migren aurası en sık sintile
eden skotomlar (parıldayan kıvılcımlı kör noktalar), hemianopsi veya monoküler körlük
şeklindedir, bu nedenle GİA ile de karışabilir.
Ciddi bilinç değişikliklerine neden olabilen, yeni adıyla beyinsapı auralı migren ya da
daha iyi bilinen eski adıyla “baziler
migren” bir auralı migren alt-tipidir ve oldukça
nadirdir. Beyinsapı auralı
migren semptomları özellikle bilinç değişiklikleri dışında vertigo,
ataksi, ve görsel bozuklukları içerebilir. Nöbetleri,
GİA tablolarını veya nonkonvülzif status
epileptikusu taklit edebilir. Migren genç
erişkinlerde yaşlı nüfusa göre daha sıktır, fakat yaşlılarda başağrısı olmadan başağrısız tipik aura şeklinde
görülebilir.
UYKU BOZUKLUKLARI
Yaşlılarda ve obez kişilerde obstrüktif uyku apnesi sıktır
(%5-10). Gündüz uyuklamalarına ve noktürnal
aritmilere yol açar. Küçük uyku ataklarına neden olur, cevapsız dönemler bilinç
kaybı dönemleri olarak değerlendirilebilir. Periyodik bacak hareketleri
sendromu da benzer gündüz bulgularına yol
açabilir ve bu tablonun kendisi de epileptik nöbetle karıştırılabilir.
Yavaş dalga uykusu parasomnilerinden somnanbulizm ve gece
terörleri ileri yaşta nadirdir ve nöbetle karıştırılabilir.
Narkolepsi-katapleksi sendromu genellikle erken erişkinlikte tanınır,
ancak yaşlılığa kadar tanı konamamış olgular olabilir. Narkolepsi,
uyku ataklarının yanısıra katapleksi,
uyku paralizisi ve hipnagojik halüsinasyonlarla
karakterizedir. Katapleksi ani kas tonusu kaybıdır, uyanıklık, solunum kasları ve oküler
kaslar etkilenmez, aşırı heyecanla tetiklenebilir. Paroksizmal
noktürnal distoni de frontal lob nöbetlerini
taklit edebilmesi açısından önem taşır.
REM uykusu davranış bozukluğu sıklıkla yaşlılarda görülür, ani
uyanmayı hemen takip eden kompleks ve saldırgan bir
davranış paterni izler, hasta yanıtsızdır ve bu
dönemi hatırlamaz. Hasta kendisini ve yakınlarını yaralayabilir ve tablo
kolaylıkla nöbet olarak düşünülebilir. Polisomnografi
ve multipl uyku latans
testi tanıda önem taşır.
TOKSİK-METABOLİK BOZUKLUKLAR (Ayrıca bakınız: Sistemik
Hastalıkların Nörolojik Komplikasyonları)
Çoğu toksik-metabolik olay genellikle uzun sürelidir ve tek bir
bilinç kaybı epizodu olarak algılanmaz. Ancak
klinik pratikte çok sayıda iç içe geçmiş sorun yaratabilirler ve ciddi
ayırıcı tanı sorunlarına yol açarlar.
Toksik metabolik tabloların başlıca nonkonvülzif
status epileptikus ve uzamış
postiktal dönem ile karıştırılması
mümkündür. Organofosfat ve diğer toksik maddeler
ile zehirlenme, hiponatremi, hipofosfatemi,
hipokalsemi gibi elektrolit bozuklukları,
üremi, sepsis gibi durumlarda eşlik eden miyoklonus varlığında
tablo daha da içinden çıkılması güç bir hal alır.
Hiperventilasyon senkobu olarak adlandırılan tabloda ise alkaloza bağlı olarak iyonize kalsiyum düşer, hipokapniye bağlı serebral vazokonstriksiyon
sonucu senkop oluşur.
Epizodik bilinç
bozukluklarının ayırıcı tanısında en önemli ve atlanmaması gereken nedenlerin
başında hipoglisemi yer alır. Kan glikoz regülasyonu
bozukluklarında, özellikle insülin veya oral antidiabetik
ilaç kullanan diabetik kişilerdeki hipoglisemiye
bağlı bilinç kaybı atağında süre nispeten kısadır, öncesinde anksiyete, titreme, terleme, taşikardi gibi sempatik sinir uyarımları görülebilir. Ancak bu sırada gerçek bilinç kaybı
ve konvülzif nöbet de eklenebilir. Ayrıca nonketotik hiperglisemi de
fokal miyoklonus ve gerçek fokal veya jeneralize nöbete neden olabilir.
Yardımcı bir araştırma yöntemi olan EEG’de epileptiform
keskin dalgalar görülebilir, ancak net bir fokusa
işaret edecek diken dalga aktivitesi beklenmez. Tipik bir metabolik EEG bulgusu
olan trifazik dalga aktivitesi
hepatik ensefalopati haricinde üremi, postanoksik koma ve diğer ensefalopatilerde
görülür. Şüpheli kalan olgularda epileptik etyolojiyi
ekarte etmek için benzodiazepin infüzyonu
uygulanabilir. Gerçek nöbet ve NKSE tablosu varsa İV tedavi sonrası EEG ve
klinik bulgularda düzelme beklenir.
Kokain, amfetaminler, marihuana gibi madde kullanımına bağlı
gelişebilecek bilinç bozukluklarını dışlamak için serum taraması
gerekebilir. Hipertiroidi ataklarında taşikardi, tremor, hiperrefleksi görülür. Nöroendokrin
tümörler nedeniyle oluşan karsinoid sendromda vazoaktif maddeler nedeniyle “flushing”,
hemodinamide bozulma, diyare,
bronkokonstriksiyon ve uzamış stupor
meydana gelir. MAO inhibitörleri kullanan hastalar serotonin
sendromu açısından risk altında olabilirler. Konfüzyon, ajitasyon, taşikardi,
tremor görülür.
PSİKİYATRİK BOZUKLUKLAR
Psikiyatrik nedenlere bağlı nöbetler çok ciddi bir ayırıcı tanı
sorunu oluştururlar. Yalancı nöbet, psödo-nöbet,
nonepileptik psikojen nöbet,
eski adıyla histeri krizi ya da sadece psikojenik nöbet gibi çeşitli şekillerde
adlandırılırlar. Seyrek olan ve kolay tanı konan tipik şekillerin dışında çok
sık tekrarlayan ve tanısı yıllar sonra konabilen şekilleri de vardır. Psikojen nöbet tanısı koymadan önce diğer nedenlerin
dışlanmış olması gereklidir.
Epilepsi nöbeti uyku dahil günün herhangi
bir saatinde görülebilir. Psikojen nöbetler ise
çevrenin dikkatini çekecek ortamlarda (örneğin poliklinikte sıra beklerken) sık
ortaya çıkar, ciddi yaralanma pek olmaz, hasta genelde kendini kollayarak uygun
bir yere yığılır. Epileptik nöbetlerde olayların sabit bir sırası (stereotipik pattern)
vardır, psikojen nöbette ise böyle sabit bir seyir
yoktur, genellikle simetrik olmayan, şekil ve yer değiştirebilen istemsiz
hareketler dikkati çeker. Bu bazen vücüdun opistotonus postürü alması,
müdahalelere karşı koyma şeklinde olabilir. Kesintilerle de olsa genelde uzun
sürer ve hasta genellikle ağlayarak açılır.
Video-EEG monitörizasyonu iktal ve postiktal değişiklikler
açısından kıymetli bilgiler verir. Alışılmadık
kalça, gövde ve baş hareketleri ile klinik nöbetin epilepsi nöbetine
benzemediği, daha uzun sürdüğü ve EEG’de iktal
aktivitenin eşlik etmediği görülür. Ancak bazı fokal ve özellikle frontal lob
nöbetlerinde de yüzey EEG’sinin negatif olabileceği ve psikojen
nöbet tanısı konulan frontal nöbetlerin sık olduğu unutulmamalıdır. Psikojen nöbetlerde telkin yoluyla EEG kaydı sırasında
nöbet aktivasyonu da uygulanabilecek bir yöntemdir. Psikiyatrik bozukluklar
içinde özellikle depresyon yaşlılarda da sık görülmektedir.
Ancak, epileptik olmayan psikojen nöbetlerin
yaşlılarda başlaması daha nadirdir. Hemen her çeşit epilepsi nöbetini
psikiyatrik nedenlerin taklit edebileceği ve kimi zaman uzmanlar tarafından
bile ayırıcı tanının güçlükle yapıldığı unutulmamalıdır. En sık sorun da hem
epilepsi hem non-epileptik psikojen nöbetlerin
birlikte bulunmasıdır.
GEÇİCİ GLOBAL AMNEZİ (GGA)
Sağlıklı bir kişide ani
gelişen hafıza kaybı ataklarıdır. Kişi bu atak sırasında yeni görsel veya sözel
bilgiyi birkaç dakikadan uzun süre kaydedemez. Retrograd
amnezinin yanı sıra dikkat ve ani hatırlama süreçleri bozulmuştur. Hasta bu
atak sırasında uyanıktır, güçsüzlük, uyuşma gibi başka bir nörolojik bulgu
göstermez. Bu sırada kişi ‘’Saat kaç?’’, ‘’Nereye gidiyoruz?’’ gibi soruları
tekrar tekrar sorar, kim olduğunu ve yakınlarını bilir, o sırada araba
kullanmak gibi işlevleri yerine getirebilir, ancak şaşkındır. GGA atakları ani
başlar ve sonlanır, genellikle 1-24 saat arası sürer. Bazı kişilerde başağrısı,
bulantı görülebilir ve bazı kişilerde tekrarlayabilir. Genellikle 50-80 yaş
arası erkekler etkilenir. Bazı kişiler atak sonrasında o dönemi hatırlayabilir.
Heyecan, ağır fizik aktivite, soğuk suya dalma, trisiklik
antidepresan kullanımı atağı tetikleyebilir. Nedeni
bilinmemektedir, ancak hafızayla ilişkili temporal lobun geçici fonksiyon
bozukluğu olduğu anlaşılmaktadır. İnme riskini arttırmadığı kabul edilir.
Oryantasyon bozukluğu ve amnezi ile giden epileptik nöbetler, migren, ilaç intoksikasyonları gibi diğer nedenlerle ayırıcı tanısının
yapılması gereklidir.
DİĞER NADİR NEDENLER
Endozepin-4 Birikimine
Bağlı Tekrarlayan Stupor Atakları: Son
yıllarda çok nadir bazı olgularda stupor ataklarının
artmış endojen benzodiazepin
benzeri nedenlere bağlı geliştiği gösterilmiştir. Bu olgularda EEG’de hızlı
aktivite eşlik etmektedir.
Çocukluk çağında epizodik bilinç
bozukluklarının ayrıcı tanısı çok daha zengindir. Tipik durumlardan
olan katılma nöbetleri bir iki yaşında çocuklarda görülür.
Herhangi bir nedenle katılırcasına ağlayan bir çocuğun morarıp kendini
kaybettiği görülür, epilepsiyle ilgisi yoktur ve yeterli inspirasyon
yapılamamasına bağlanır.
Kafa travması sonrası, ani kafa
içi basınç artışına yol açan tablolar (akut hidrosefali, beyin kanaması), Reye
sendromu ve hipertansif ensefalopati durumları da epizodik
bilinç bozukluğuna neden olan diğer nörolojik nedenlerdir.
KAYNAKLAR
Bebek, N, Baykan B. Epizodik bilinç bozuklukları.Türkiye Klinikleri Dahili Tıp Bilimleri Dergisi, Deliryum Stupor ve Koma Özel Sayısı, 2007: 5: 55-62.
Bruni J. Episodic impairment of consciousness. İçinde. Bradley’s Neurology in Clinical Practice. Daroff RB, Jankovic J, Mazziotta JC, Pomeroy SL (editörler) 2016 7.baskı Elsevier, London :8-16.
Fisher RS, Cross JH, French JA, Higurashi N, Hirsch E, Jansen FE, Lagae L, Moshé SL, Peltola J, Roulet Perez E, Scheffer IE, Zuberi M.Operational classification of seizure types by the International League Against Epilepsy: Position Paper of the ILAE Commission for Classification and Terminology. Epilepsia. 2017 Apr;58(4):522-530.
Trinka E, Cock H, Hesdorffer D, Rossetti AO, Scheffer IE, Shinnar S, Shorvon S, Lowenstein DH. A definition and classification of status epilepticus: Report of the ILAE Task Force on Classification of Status Epilepticus. Epilepsia 2015;56(10):1515-1523.