İSKEMİK BEYİN
DAMAR HASTALIKLARINDA TANI VE TEDAVİ YAKLAŞIMLARI
Yazanlar: Yakup Krespi, Sara Zarko Bahar, Nilüfer Yeşilot,
Oğuzhan Çoban
Son güncelleştirme tarihi: 11.02.2020
İnme önemli halk sağlığı
sorunlarından biridir. Dünyada ikinci ölüm ve sakatlık sebebidir. Son
yıllarda inmeden koruyucu yöntemlerin yanı sıra, inme tekrarının önlenmesi ve
özellikle inmeli hastaların akut dönemde tanı, tedavi ve bakımları açısından
önemli ilerlemeler kaydedilmiştir. İnmeye bağlı yaşa göre düzeltilmiş ölüm
oranları ve inme prevalansı zaman içinde azalmış olsa da inmenin toplam
sosyoekonomik yükü yüksek olmaya devam etmektedir.
Kitabın “Beyin Kanaması” ve “Serebral Venöz Tromboz” bölümlerinde hemorajik inme ve serebral ven
trombozlarının tanı ve tedavileri ayrıntılı bir şekilde işlendiğinden, bu
bölümde arteryel tıkanma sonucu ortaya çıkan iskemik inme tanı ve tedavisinde
kaydedilen ilerlemeler özetlenmeye çalışılacaktır.
TANI
İskemik inme şüphesi
olan hastalarda ilk tanısal değerlendirmenin amaçları nelerdir?
İskemik inme acil bir medikal
durumdur. Hasta acile başvurduğunda yapılan tanısal değerlendirmeden elde
edilecek bulgular hem hastanın prognozunu belirlemede hem de doğru tedavilerin
başlatılmasında önemlidir. Acilde yapılan ilk değerlendirmenin amaçları tüm
inme tipleri için aynıdır ve şöylece özetlenebilir:
Tablo 1. İskemik inme şüphesi olan
hastalarda nasıl tanı konur?
Tablo 1. Acilde inmeli hastaya yaklaşım
algoritması |
·
Akut inmeyi klinik olarak tanı, başlangıçtan beri geçen süreyi belirle ·
İnmeyi taklit edebilecek diğer tanıları dışla ·
Vital parametreleri stabilize et ·
Rutin biyokimya (kan şekeri, üre, kreatinin, elektrolitler)
sedimentasyon, PT/PTT, tam kan sayımı incelemelerini iste ·
Akut iskemik inme tedavilerini uygulamak için parmak ucu kan glikozu
tayini ve hasta varfarin kullanıyor ise INR tayini yeterlidir. Hastanın
bilinen bir hematoljik hastalığı, kan değerlerini etkileyebilecek tedavi
öyküsü varsa tam kan sayımı ve pıhtılaşma test sonuçları da acil olarak elde
edilmelidir ·
Kontrastsız kranial BT ve BT-Anijiografi (BTA) incelemesi veya DWI,
FLAIR, hemosekans MRG, MR-Anjiografi (MRA) iste ·
İskemik inmeli hastayı inmesinin ilk 4,5 saati içinde görüyorsan
hastayı tromboliz kontrendikasyonları açısından değerlendir ve aday ise hemen
vakit kaybetmeden tedavi başla ·
İlk 24 saat içinde başvuran hastalarda BTA veya MRA’da büyük damar
oklüzyonu varsa, BT veya MR’da küçük infarkt var (infarkt koru<70 ml) ve
klinik-görüntüleme “mismatch” var ise mekanik trombektomi adayı olarak
değerlendir, hastayı hızlıca konvansiyonel anjiyografi yapılmak üzere anjiyo
odasına al ·
İskemik inme saptadıysan ve herhangi bir kontrendikasyon yoksa akut
iskemik inme tedavileri (intravenöz trombolitik tedavi veya mekanik
trombektomi) uygulanamayacak ise aspirin başla. Hastada geçici iskemik atak
veya minör inme saptadıysan aspirinle birlikte yükleme dozunda klopidogrel
(300mg) başla |
Klinik karar:
İnme mi?
Hastanın nörolojik
yakınmalarının inme nedeniyle ortaya çıktığının ve hasarın sürmekte olduğu
beyin bölgesinin belirlenmesi doğru bir klinik değerlendirme sonucunda ortaya
konulabilir (bakınız: Tanımlar,
Sınıflama, Epidemiyoloji ve Risk Faktörleri ve Nörovasküler Sendromlar ). Bu
değerlendirme ilk bakışta birçok hekime zor ve karmaşık gibi görünse de bu
yanlış bir önyargıdır. Dünya Sağlık Örgütü'ne göre inme; vasküler neden dışında
görünürde başka bir neden olmadan, aniden yerleşip, fokal (veya global)
serebral disfonksiyona yol açan, 24 saat veya daha uzun sürebildiği gibi ölümle
de sonuçlanabilen klinik bir durumdur. Bu tanım beyin kanaması, subaraknoid
kanama, arteryel veya venöz tıkanmalar sonucu ortaya çıkan beyin infarktına
bağlı, çeşitli tipte beyin damar hastalıkları sonucu gelişen klinik durumları
yansıtır. Bu tanımın ve hastaları acile getiren en sık beyin disfonksiyonu
şikayetlerinin neler olduğunun akılda tutulması (bakınız: Tanımlar,
Sınıflama, Epidemiyoloji ve Risk Faktörleri),
hastaların çoğunda inme ön tanısının konulmasını sağlar. Bu değerlendirmede en
önemli basamak olan hastalık anamnezini alırken sorgulanması gereken en önemli
durum hastanın şikayetlerinin aniden ortaya çıkmış olup olmadığıdır. Aniden
ortaya çıkan şikayetler daha sonra çeşitli tipte (dalgalanma, progresif
kötüleşme, hecmelerle kötüleşme) seyirler gösterebilir. Anamnezde inme
semptomlarının başlangıcından beri geçen süre de sorgulanmalıdır. Sürenin
belirlenmesi daha sonra değinilecek olan tedavi endikasyonlarının
belirlenmesinde çok önemlidir. Bu amaçla hastanın son olarak sağlam görüldüğü saatten
yakınmalarının kaybolmasına veya ilk görülene dek geçen süre hesaplanır.
Şikayetler hasta uykudan uyandığında fark edilmişse, süre son olarak sağlam
görüldüğü saatten yakınmalarının kaybolmasına veya ilk görülene dek geçen
süredir.
Lokalizasyon:
Beynin hangi bölgesi hasarlanmış?
Beyin disfonksiyonunu
yansıtan şikayetler (bakınız: Tanımlar,
Sınıflama, Epidemiyoloji ve Risk Faktörleri)
içinde vücudun bir yarısında ortaya çıkan uyuşukluk ve güçsüzlük ile konuşma ve
anlama bozukluğunun ön planda serebral hemisferlere ait bir bulgu olduğu, baş
dönmesi dengesizlik ve çift görmenin beyinsapı tutulumunu yansıttığı, ani ve
tek başına ortaya çıkan ciddi bir başağrısının da başlıca subaraknoid mesafeye
kanama nedeniyle ortaya çıktığı her hekimin bilgi dağarcığında yer alması
gereken, hızlı ve kaba lokalizasyonun yapılabilmesini sağlayan bilgilerdir.
Hızlı bir nörolojik muayenede uyanıklık durumu, nistagmus ve diğer okülomotor
defisitlerin, motor ve duysal defisitin, hemianopsi, afazi, trunkal ve
appendiküler ataksi gibi bulguların varlığı ortaya konularak daha iyi bir
lokalizasyon yapılabilir. Bulantı ve kusma intrakranial basıncın artmış
olduğunu, meningeal irritasyon bulguları da subaraknoid mesafenin tutulduğunu
gösteren bulgulardır.
Akut dönemde
görüntüleme
Anamnez ve nörolojik muayene
aşamasından sonra en önemli basamak klinik ön tanıyı doğrulamak ve hemorajik
inme ile iskemik inme arasında ayırıcı tanı yapmaktır. Bu ayırım uygulanacak
tedavi stratejilerinin birbirinden farklı olması nedeniyle çok önemlidir. Bu
amaçla acilde uygulanması gereken görüntüleme yöntemi kranial bilgisayarlı
tomografidir (BT). Kranial BT yalnızca kanamayla iskemiyi ayırdetmekle kalmayıp
inmeye bağlı gelişebilecek nörolojik komplikasyonlara ait radyolojik
değişikliklerin tanınmasını ve inme ile karışabilecek diğer hastalık
süreçlerinin dışlanmasını da sağlayacaktır. Hastaların bu incelemeye
gönderilmeden önce mutlaka solunum, hemodinamik ve metabolik açıdan vital fonksiyonları
güvence altına alınmış olmalıdır. Bu incelemenin hemen yapılması gerekiyorsa
destek tedavilerinin bu inceleme esnasında hastaya eşlik edilerek paralel bir
şekilde sürdürülmesi gerekmektedir. Kranial BT acil serviste kontrastsız
yapılmalıdır. Akut dönemde BT gerek subaraknoid aralığa gerek beyin parenkimi
içine kanamayı gösteren en duyarlı yöntemdir. Kanama parenkim içinde ise BT'de
hiperdens bir kitle olarak görülür (bakınız: Beyin
Kanaması ). İskemik inmenin
başlangıcından sonra ne kadar uzun süre geçmişse kranial BT'de bunun lezyon
karşılığını görme şansı o kadar artar. Serebral gri madde ile ak madde
arasındaki kontrastın azalması, yani gri madde ile ak madde arasındaki anatomik
sınırlarının görünmez hale gelmesi kontrastsız BT'de iskeminin ilk belirtisidir
ve inmenin başlangıcından sonraki ilk 3 saatte saptanabilir. Bu değişiklik en
kolay derin bazal ganglia yapılarında (Şekil 1) ve korteks serebride
izlenebilir. Ayrıca tıkalı damar kontrastsız BT’de hiperdens olarak görülebilir
ve “dens arter” bulgusu olarak tanımlanır. Arteryel infarktın görüntüsü
belirli bir arter sulama alanında ortaya çıkmış hipodens bir lezyondur (Şekil
2), venöz infarktlar ise belirli bir arter sulama alanı dışına taşarlar ve
genellikle erkenden hemorajik özellik taşırlar (Bakınız: Venöz
Trombozlar). Akut iskemik inmede
hastaların yaklaşık %50'sinde inceleme normal olarak bulunur. Bu durumda klinik
bulgular inme ile uyumluysa iskemik inme tanısı konulur. Bu tanı daha geç
dönemde (24 ile 72 saat sonra) ya BT ya da diğer bir görüntüleme yöntemi ile
kesinleştirilir. Kranial BT'de iskemi hemoraji ayrımı yapıldıktan sonra kitle
etkisi (Şekil 3), hidrosefali, hemorajik transformasyon (Şekil 4)
gibi nörolojik komplikasyonlara ait bulgular da değerlendirilir. BT’de kanama
veya geniş infarkt (MCA sulama alanının <1/3’ünden büyük) saptanmayan
hastalar yakınmalarının başlangıcından 4,5 saatten az süre geçmiş ise iv-tromboliz
adayı kabul edilirler ve diğer endikasyon/kontrendikasyonlarla birlikte
değerlendirilerek hızlıca tedavi başlanır. Bilgisayarlı tomografi ile birlikte
trombektomi adayı olarak değerlendirilen süre (ilk 6 saat) içinde başvuran
hastalarda tedavi için vakit kaybetmemek için beraberinde BT Anjiyografi de
(BTA) yapılır ve major damar oklüzyonu saptanan hastalar trombektomi yapılmak
üzere konvansiyonel anjiyografiye alınır. Dens arter bulgusu saptandığında
hasta trombektomi yapılmak üzere doğrudan anjiyografiye alınabilir (Şekil 5).
Manyetik rezonans görüntüleme incelemesinde BT ile elde edilen bilgilere ek
bazı bilgilere de ulaşılabilir ve kana duyarlı manyetik rezonans görüntüleme
sekansları (T2*GRE -gradient recalled echo) kullanılarak iskemi/kanama ayırımı
yapılabilir (bakınız: Beyin
Kanaması ). Difüzyon ağırlıklı
görüntüleme ile iskemik beyin bölgesi ilk dakikalardan itibaren belirlenebilir. Difüzyon ve
perfüzyon ağırlıklı incelemeler birlikte değerlendirilerek iskemik penumbra
bölgesine ait bilgiler elde edilebilir. Bu nedenlerle özelikle hastanın
son iyi görüldüğü süre 6 saatin üstünde olduğunda manyetik rezonans görüntüleme
BT'nin yerini alabilir. Difüzyon ağırlıklı görüntüleme (DWI-diffusion
weighted image) sekansı ile iskemik lezyonlar ilk dakikalardan itibaren
güvenilir bir şekilde belirlenebilir (Şekil 6). Bu sekans görüntüleme
ile iskemik lezyon belirlemenin duyarlığını önemli ölçüde arttırmıştır.
Kritik olarak hipoperfüzyonu olan bölge “kor” olarak tanımlanır ve geri
dönüşümsüz olarak infarkta uğrayan bölgedir. BT’de hipoatenüasyon ve MR’da
difüzyon lezyonu (sitotoksik ödem), özel yazılımlar ile kor hacmi
belirlenebilir. İlk incelemede 70 cm3’den büyük kor lezyonu olan
hastaların yüksek hemorajik transformasyon riski taşıdığı, kötü prognozlu
olduğu ve intravenöz tromboliz ve endovasküler tedavi için kontrendikasyon
oluşturduğu kabul edilir.
Şekil 1. Solda n.
caudatus ve putamenin konturlarının silinmiş olduğu görülüyor (ok).
Şekil 2. Sol
a. cerebri media sulama alanında derin yapıları da ilgilendiren infarktla
uyumlu geniş hipodens alan görülüyor (oklar).
Şekil 3. Solda a. cerebri media sulama alanının tümünü ilgilendiren
geniş infarkt alanı görülüyor. İnfarkt sol yan ventriküle bası yapmakta ve arta
hat yapılarını sağa doğru itmekte.
Şekil 4. Geniş sol a. cerebri media infarktının hemorajik
transformasyonu
a)
b)
c)
d)
Şekil 5. a) Sol a. cerebri media (MCA)’da dens arter bulgusu b) Sol MCA
M1 oklüzyonu. Lateralde MCA dalları izlenmiyor
c) 6x30 soliter geri çekilebilir stent ile 3 kez trombüsün çekilmesi
deneniyor 3. denemede uzun bir 6x30’luk stent M1’e uzatılıyor, birinci stentten
geçip alt trunkus kateterize ediliyor ve ikinci bir stent açılarak y şeklinde
iki stent oluşturuluyor, iki farklı açıdan çekilen iki farklı stent yüzeyi elde
edilerek trombektomi yapılıyor. d)
trombektomi sonrası M1 ve distal dallar açık.
Şekil 6. Sol MCA
sulama alanında akut infarkt erken dönemde T2 ağırlıklı incelemede (T2WI)
seçilemezken difüzyon ağırlıklı incelemede (DWI) görünümü. A)T2WI normal,
B) DWI iskemik lezyon alanı hiperintens, C) Aynı bölge ADC haritasında
hipointens.
Akut iskemik inme tanısında
DWI sekansları ile infarkt korunun büyüklüğü belirlenir. İnfarkt korunun
hacmini hesaplamak için A*B*C/2 metodu kullanılır. Difüzyon incelemesinde
lezyonun en büyük göründüğü kesitte anteroposterior (A) ve transvers (B)
uzunluklar ölçülür. Difüzyon lezyonun görüldüğü kesit sayısı ile kesit
kalınlığına göre superoinferior yüksekliği (C) de saptanır. Bu basit yöntemle
infarkt hacmi ±%10 doğrulukla hesaplanır. İnfarkt hacmini hesaplayan bilgisayar
programları da kullanılabilir, ancak maliyetlidir ve nadiren olsa da muhtemel
hatalar için görsel konfirmasyon gerekir. İnfarkt koru 70ml’den küçükse ve
beraberinde MRA ile proksimal damar oklüzyonun varlığı saptanırsa trombektomi
tedavisi yapılır. Hastanın MRG yapılmasına engel olabilecek (kalp pili gibi
cihaz, MR’a uyumsuz protez vb) durumlarda BT ve BTA yapılıp, major damar
oklüzyonu saptanan hastalarda BT perfüzyon ile penumbral görüntüleme yapılabilir.
Perfüzyon ağırlıklı
görüntüleme (PWI-perfusion weighted imaging) ile beyinde kan akımının azaldığı
bölgeler saptanabilir. Kalıcı infarktın belirteci olan difüzyon lezyonu ile
perfüzyon defekti gösteren bölge arasındaki fark, süregelen penumbra bölgesinin
varlığına yaklaşık olarak işaret edebilir (Şekil 7). Penumbra
görüntülemesinin otomatik yazılımlar ile difüzyon-perfüzyon eşleşmezliği
hesaplanarak belirlenmesi, endovasküler tedavi çalışmalarında hasta seçiminde
kullanılmıştır. Ancak penumbra görüntülenmesinin tedavi kararı vermede
kullanılmasının gerekliliği kanıtlanmamıştır. Özürlülük yaratan ağır nörolojik
defisiti olan, büyük damar oklüzyonu olan ve infarkt koru küçük (<70 ml)
hastalarda endovasküler tedavi endikasyonu vardır (şekil 8). DEFUSE ve
EPITHET klinik çalışmalarında iskemik penumbra difüzyon kısıtlılığı gösteren
hacimden en az %20 ve 10 ml daha fazla perfüzyon bozukluğu hacmi olarak
tanımlanmıştır ve akut inme ile 3-6 saat içinde başvuran hastaların %50’sinden
fazlasında mevcuttur. Bazı çalışmalarda perfüzyon sağlandığında difüzyon
lezyonunun tamamının veya bir kısmının geridönüşümlü olabileceği
gösterilmiştir. İskemi başladıktan sonraki erken dönemde görülen difüzyon
lezyonu ağır ADC değişikliği olan geri dönüşümsüz infarkt bölgesi ve daha az
ADC değişikliği olan kurtarılabilir penumbra bögeleri içerebilir.
Şekil
7. Akut iskemik inmede difüzyon ağırlıklı
(DWI) ve perfüzyon ağırlıklı (PWI) MR görüntüleri.
Soldaki
resimde sağ MCA sulama alanında taze iskemik lezyona ait difüzyonun
kısıtlandığı bölge görülüyor. Aynı zamanda yapılan perfüzyon incelemesinde ise
MCA alanındaki perfüzyon defektinin DWI ile saptanan alandan daha geniş olduğu
görülüyor. Bu iki görüntü arasındaki bölgenin iskemik penumbra alanını
yansıttığı düşünülüyor.
a)
b)
Şekil 8. Difüzyon-perfüzyon “mismatch”
a) DWI’de küçük infarkt “kor”u b) Perfüzyon
haritasında (serebral kan akımını gösteren), sağdaki yeşil-sarı olan bölge
görece iskemik alan.
Kollateral durumu etkilenen hemisferde
pial arterlerin geri dolumunu etkilenmeyen hemisferdekiyle karşılaştırarak
belirlenir. Multifaz BTA ile kontrast bolusu verildikten sonra geç arteryel
faz, orta-venöz ve geç-venöz fazlarda görüntüler alınarak pial arterlerin
zamana yayılan görüntüleri oluşturulur. Multifaz BTA kontrast bolus zamanlama
hatalarından çok az etkilenir. Kollateral dolumdaki asimetri distal
intrakranial oklüzyonları belirlemede kullanılabilir. Kollateral durumu
endovasküler tedavi yapılan akut iskemik inmeli hastalarda daha yüksek oranda
iyi fonksiyonel sonuç ve daha düşük intrakranial kanama ile ilişkilidir.
Multifaz BTA’nın akut iskemik inmede kollateral değerlendirmede konvansiyonel
anjiyografi ile iyi korelasyon gösterdiği bildirilmiş ve son infarkt hacmi,
beyin ödemi ve trombolize klinik yanıtı öngörmede kullanılmıştır.
Akut iskemik inmede endovasküler
revaskülarizasyon tedavisi planlanan hastalarda 3 ayrı görüntüleme stratejisi
seçilebilir: i) kapı-rekanalizasyon zamanının en kısa süreye indirmek için
kontratsız BT’den sonra anjiyografi yapmak ii) Oklüzyon yerini ve iskemik
dokuyu daha iyi belirlemek için kontrastsız BT’den sonra perfüzyon
görüntülemesi ile beraber veya perfüzyon görüntülemesi yapmadan BTA yapmak iii)
MR difüzyon ve perfüzyon görüntülemesi ve MRA yapmak. Bu stratejilerden
hangisinin daha iyi olduğuna dair henüz kanıt bulunmamaktadır.
Akut
iskemik inmelerde 2014’de ilk 6 saatte başvuran hastalarda endovasküler
tedavinin birinci derecede kanıt düzeyinde faydasının gösterildiği
çalışmaların, 2018’de ise endovasküler tedavi penceresini 24 saate kadar
genişleten DAWN çalışmasının sonuçlarının yayımlanmasıyla acil nöroloji
polikliniklerinde, görüntüleme algoritmalarını büyük ölçüde değiştirmek gerekli
hale gelmiştir. Massachusetts General Hospital (MGH)’da kullanılan akut inme
görüntüleme algoritması, hastane imkanlarının izin verdiği ölçüde kullanılması
en pratik ve hızlı algoritma olarak öne çıkmaktadır (Şekil 9).
Endovasküler tedavide kullanılan cihazlarda ve görüntüleme teknolojilerindeki
yeni gelişmeler sayesinde bu algoritmaların hızla değişebileceği de akılda
tutulmalıdır.
Şekil 9. (A) Altı saatten önce iyi görülen hastaya kontrastsız BT
yapılarak kanama veya oturmuş infarkt olmadığı gösterildikten sonra büyük damar
oklüzyonunu araştırmak için BTA yapılır. Oklüzyon olan tarafta kollateraller
karşı tarafa benzer veya hipervasküler ise küçük iskemik kor olasılığı
yüksektir ve hasta trombektomiye alınır. İpsilateral kollateraller azalmışsa,
DWI MRG yapılır. Hastada 70-100ml’den küçük bir difüzyon lezyonu varsa
trombektomi adayı kabul edilir. (B) En son iyi görülmesinden 6 saatten fazla
geçen hastaya MRG yapılır. Kanamayı değerlendirmek için T2* görüntüleme
yapılır. Büyük damar oklüzyonu MRA ile ortaya konur. İskemik kor boyutu DWI ile
belirlenir. Difüzyon lezyonu 70-100 ml’nin altında olan hastalar trombektomiye
alınır.
Tablo 2. Acil serviste yapılması
gereken diğer tanı amaçlı incelemeler nelerdir?
Tablo 2: Akut inmeli hastada tanı
incelemeleri |
·
Kranial BT ya da MR ·
BT anjiyografi ya da MR anjiyografi ·
EKG ·
Akciğer grafisi ·
Tam kan sayımı ·
PT/aPTT /INR ·
Kan şekeri ·
BUN/kreatinin/elektrolitler ·
Sedimentasyon/CRP ·
Arter kan gazları ·
Gerekirse CK, CK-MB, troponin T ·
Gerekirse beyin omurilik sıvısı incelemesi |
İskemik inmeye yol açan
nedene yönelik ilk bilgileri toplamak ve inme seyrinde ortaya çıkabilecek akut
medikal komplikasyonları ortaya koymak amacıyla her hastada klinik
değerlendirme dışında bazı laboratuvar muayeneleri yapılmalıdır. Kalp ve
iskemik inme arasındaki sıkı etyolojik ilişkinin yanı sıra inme sonrası erken
dönem kardiyopulmoner komplikasyonlar da göz önünde bulundurularak her inmeli
hastada EKG ve akciğer grafisi çekilmelidir. Tablo 1’de listelenmiş kan
incelemeleri tipi ne olursa olsun inmeye eşlik eden ciddi komorbid durumları,
medikal komplikasyonları ortaya koymak amacıyla önemlidir. Hipoglisemi inmeyi
taklit edebilecek akut fokal nörolojik defisit ile ortaya çıkabileceğinden
erkenden hızlıca tanınmalıdır. Bu amaçla parmak ucundan kapiler kan şekerine
bakılması, böylece venöz kan sonuçları gelene kadar tedavi için zaman
kaybedilmemesi gerekmektedir. Koagülasyon testleri hemorajik inmenin
yanısıra iskemik inmeye yol açabilecek olası bir hematolojik hastalığın
varlığı hakkında bilgi verebilir.
Acilde beyin omurilik sıvısı
(BOS) incelemesi hastada ancak subaraknoid kanama düşünülüyorsa ve kranial
bilgisayarlı tomografi ile tanı konulamamışsa yapılmalıdır. Bu inceleme
herniasyona yol açma riski taşıdığından klinik veya görüntüleme
incelemeleri kitle etkisine yol açmış geniş bir lezyon varlığını düşündürüyorsa
yapılmamalıdır.
İskemik inmeli hastada hastaneye yattıktan ve stabilizasyon
sağlandıktan sonra yapılacak ikincil tanısal değerlendirmenin amaçları
nelerdir?
Hasta acil olarak
değerlendirildikten ve izlenmek amacıyla hastaneye yatırıldıktan sonra daha
ayrıntılı bir anamnez alınmalı ve daha geniş bir sistemik ve nörolojik muayene
yapılmalıdır. Bu dönemde yapılacak incelemeler inmenin nedenini ortaya koymaya,
vasküler risk faktörlerini saptamaya ve böylece de ikincil inmeden koruyucu
tedavilerin belirlenmesine yöneliktir. Bu amaçla bazı olgularda beyni daha
ayrıntılı olarak görüntüleyebilme özelliği olan kranial MRG ve genel olarak tüm
hastalarda da inme etyolojisini araştırmak amacıyla beyin damar ve kardiyak
görüntüleme incelemeleri yapılır. Yine seçilmiş olgularda koagülopati taraması
bu dönemde yapılacak incelemeler arasındadır (bakınız: Gençlerde
İnme ).
Manyetik Rezonans
Görüntüleme
Manyetik
rezonans görüntüleme (MRG) incelemesi iskemik lezyonları görüntülemede kranial
bilgisayarlı tomografiden daha duyarlı bir yöntemdir. Özellikle arka çukur
yapıları, beyinsapındaki iskemik lezyonlar (Şekil 10), laküner
infarktlar bu inceleme ile daha kolaylıkla görüntülenebilir (Şekil 11).
Özellikle küçük kortikal infarktlar ile derin ak maddedeki non-spesifik sinyal
değişikleri nedeniyle diğer MR sekanslarında fark edilmeleri güç olan küçük
derin infarktlar bu yöntemle akut dönemde çok daha kolay tanınabilmektedir
(Şekil 12) Kana duyarlı MRG sekansları (T2*GRE -gradient recalled
echo) intraserebral kanamaları yüksek bir duyarlılıkla gösterir. Böylece akut
dönemde MRG ile iskemi/kanama ayrımı yapılabildiği gibi, sessiz serebral
mikrokanama odakları da belirlenebilir.
Şekil 10. Sol basis pontis düzeyinde infarkt alanı.
Şekil 11. Solda korona radiata düzeyinde laküner
infarkt (oklar)
Şekil 12. Akut
inmeli hastada MR görüntüleme. FLAIR ağırlıklı kesitlerde periventriküler
ak madde hiperintens olduğu için inmeden sorumlu iskemik lezyona karar
verilemeyen hastada (A) difüzyon ağırlıklı MR görüntülemede korona radiatada
taze iskemik lezyonun görünümü (B).
Beyin Damar
Görüntülemeleri
Beyin damarları birçok
yöntemle incelenebilir. Bu yöntemlerin uygulama zamanları ve endikayonları
birbirinden farklıdır. Boyun renkli Doppler ultrasonografi incelemesi
ekstrakranial karotis ve vertebral arterleri inceleme amacıyla yaygın şekilde
başvurulan non-invaziv bir incelemedir. Deneyimli ellerde karotis komunis
bifürkasyonu, karotis interna orijini ve vertebral arter orijini düzeyindeki
aterosklerotik darlıkları veya tıkanmaları görüntüleyebilir (Şekil 13). Bu
inceleme iyi bir tarama testidir ve sonuçları ileri bir darlığa işaret ediyorsa
manyetik rezonans anjiografi (MRA), bilgisayarlı tomografik anjiografi (BTA) (Şekil
14) veya dijital subtraksiyon anjiyografi (DSA) (Şekil 15) ile
doğrulanabilir. Ultrasonografik inceleme ile karotis interna ve vertebral
arterlerin ekstrakranial disseksiyonları da ortaya konulabilir. İntrakranial
arterler transkranial Doppler (TKD), transkranial renkli Doppler (TKRD), MRA,
BTA ve DSA incelemeleri ile araştırılır. Transkranial
ultrasonografik incelemeler, incelemeyi yapan kişiye bağlı ve deneyim
gerektiren incelemelerdir. İyi uygulandığında arteryel yapıların incelenmesinde
verimli bir tarama yöntemidir. İntrakranial arterler MRA (Şekil 16) ve
BTA ile kolaylıkla non-invaziv bir şekilde görüntülenebilir. Dijital
subtraksiyon anjiyografi tanı ve girişimsel nöroradyolojik tedaviler amacıyla
yapılan invaziv bir incelemedir. Bu inceleme halen ekstra ve intrakranial
damarların en doğru şekilde incelemesine olanak sağlayan yöntemdir. Ancak
invaziv bir yöntem olması ve komplikasyon riski taşıması kullanım alanını
sınırlar. Genellikle intrakranial kanamalı olgularda anevrizma, arterio-venöz
malformasyon gibi patolojilerin araştırılmasında başvurulan ilk incelemedir
(bakınız: Beyin
Kanaması). Diğer durumlarda, eğer elde
edilecek bulgular tedavi girişimlerinde bir değişikliğe yol açacak ve yapılmış
non-invaziv damar incelemeleri yeterli sonuç vermemişse DSA uygulanır.
Şekil 13. Bulbusta B-mode incelemede aterosklerotik plaklara bağlı
darlık.
Şekil
14. Kranioservikal damarların bilgisayarlı tomografi ile yapılan
anjiyografide (BT anjiyografi) görüntülenmesi.
Solda: Karotis interna başlangıcında ileri derecede segmenter darlık.
Sağda: Karotis interna çıkış bölgesinde aterom plağında
kalsifikasyon ile arterom plağının neden olduğu darlık ve çeper düzensizliği
görülüyor
Şekil 15. Dijital
subtraksiyon anjiografisinde sol karotis interna başlangıcında ileri darlık
görülüyor.
Şekil
16a. İntrakranial MRA incelemesinde her iki karotis interna
supraklinoid bölge (iki ok), a. cerebri media M1 (kalın oklar), M2 segmenti
(ince oklar) ve a. serebri anteriorlar (ok başları) görülmekte.
Şekil
16b. Baziler arter (kalın ok), superior serebellar arterler (ok
başıları) ve posterior serebral arterler (ince oklar) görülmekte.
Kalp hastalıkları ve kalp kaynaklı emboli iskemik inmenin önemli
bir nedeni olduğundan birçok hastada kardiyak görüntüleme incelemeleri yapılır.
Transtorasik veya transösofagial ekokardiyografi bu amaçla en sık başvurulan
incelemelerdir. Transtorasik ekokardiyografi sol ventrikülü ilgilendiren patolojileri
(miyokard infarktusuna bağlı duvar hareket bozuklukları, anevrizma, mural
trombüs vs.) araştırmak için uygun bir yöntemdir. Transösofagial
ekokardiyografi sol atrium ve appendiksini (atrial trombüs), interatrial
septumu (patent foramen ovale, atrial septal anevrizma vs.), mitral kapağı
incelemek için en duyarlı incelemedir. Ateş ve iskemik inme nedeniyle başvuran
hastalarda olası bir bakteryel endokardit tanısını koyabilmek amacıyla bu
incelemeler acil olarak yapılmalıdır.
Damar ve kardiyak görüntüleme
incelemeleriyle belirgin bir etyolojik neden ortaya konulamayan hastalarda
koagülopati incelemeleri yapılabilir. Bu testler özellikle genç yaşta iskemik
inme geçirenlerde, özgeçmişinde veya soygeçmişinde nedeni bilinmeyen
tekrarlayıcı arteryel veya venöz tromboembolik olay anamnezi olanlarda (iskemik
inme, MI, derin ven trombozu, pulmoner emboli), livedo retikülarisi olanlarda,
sistemik lupus eritematosus öykü veya klinik bulguları olan hastalarda mutlaka
yapılmalıdır (bakınız: Gençlerde
İnme ). İnflamatuar (vaskülit) veya
infeksiyöz nedenlerden şüphelenildiğinde BOS incelemesi en iyi tarama testidir.
İnmenin etyolojik
incelemelerinin yanısıra her hastada vasküler risk faktörleri araştırılmalıdır.
Bu amaçla mutlaka her hastada açlık kan şekeri ve lipid incelemeleri
(kolesterol, trigliserid, HDL kolesterol, LDL kolesterol, VLDL kolesterol)
yapılmalıdır. Diyabetik hastalarda kan şekeri regülasyonu hakkında fikir
edinmek için glikozile hemoglobin (HbA1c) düzeyine bakılmalıdır. Akut dönemde
bakılan lipid düzeylerinin düşük çıkabileceği akılda tutulmalı, düzeyler
normalse bu incelemeler 6-12 hafta sonra tekrarlanmalıdır.
TEDAVİ
İskemik inmeli hastaya acil tedavi yaklaşımın amaçları nelerdir?
İnmeli hastalarda acil tedavi
uygulamaları ilk görüldükleri andan itibaren başlamalıdır. İster iskemik
isterse de hemorajik olsun hastane öncesi ve hastaneye transport sırasında
uygulanacak en önemli girişimler vital parametreleri güvence altına almaya yöneliktir.
Bu müdahaleler acil servislerinde nöroloji konsültasyonu yapılana ve hasta
uygun bir nöroloji yatağına yatırılana dek sürdürülmelidir. Acilde ayrıca bu
dönemde erken nörolojik ve medikal komplikasyonların tedavilerine
başlanmalıdır. Her inmeli hasta mümkünse hastaneye yatırılmalıdır. Hastanede
koroner yoğun bakımlara benzer şekilde yalnızca inmeli hastalara bakım ve
tedavi hizmeti veren “inme üniteleri” bulunuyorsa bu tip yataklar tercih
edilmelidir. Son yıllarda yapılan çalışmalar inme konusunda uzmanlaşmış bir
doktor, hemşire, yardımcı sağlık personeli içeren ve multidisipliner bakım
verebilen inme ünitelerine yatırılan hastalarda akut dönemde olgu ölüm oranı
düştüğü, uzun vadede de hastaların sakatlık oranlarının azaldığı
gösterilmiştir.
İskemik inmeli hastanın hastaneye yatırılmasındaki amaçlar
aşağıdaki gibi özetlenebilir. Bu tipi ne olursa olsun tüm inmeli hastalar için
geçerlidir:
Vital bulguları
stabilize etmek
Tablo 3. Hastane öncesi dönemde destek tedavi yaklaşımları.
Tablo 3. Akut inmeli hastada hastane öncesi
dönemde destek tedavi yaklaşımları |
· Hava
yolu -Komalı hastalarda, kusan hastalarda hava yolunun
açıklığını sürekli kontrol et, gerekirse intübe et |
· Solunum -Puls oksimetre ile izleyebiliyorsan SO2>%92 olacak
şekilde nazal kanül veya maske ile O2 tedavisine başla -Hipoventilasyon olasılığını sürekli izle gerekirse
mekanik ventilasyon uygula |
· Dolaşım -Damar yolu aç (izotonik sodyum klorür, Ringer laktat) -Hipotansiyonla mücadele et, gerekmedikçe
antihipertansif verme -Kardiyak ritmi sürekli monitörize et |
· Hipoglisemiyi
dışla, varsa tedavi et (<60 mg/dl ise 10-25 g glukoz 1-2 dakikada IV) |
· Hipertemiye
yönelik semptomatik tedavi başlat |
· Konvülsiyonu
durdur |
· Hastayı
sedate etmekten kaçın |
· Hastaneye
transferde gecikme |
Akut inmeli hastanın
hastaneye ulaştırılması tedavi başarısını etkileyecek en önemli ara basamaktır.
Akut inmeli hasta akut miyokard infarktüsü veya travma hastası gibi ele
alınmalıdır. Hasta bulunduğu yerden hastaneye hızlıca taşınırken aynı zamanda
destek tedavileri de başlatılmalıdır. İskemik inmenin erken saatlerinde beyin
dokusunun bir bölümü ölmüş olsa bile, birçok hastada risk altında olan ancak
hala yaşamını sürdüren “penumbra” dokusunun (bakınız: Beyin Kan Dolaşımının Anatomi ve Fizyolojisi) geleceği bir ölçüde bu destek tedavisinin başarısına
bağlıdır. Her türlü acil durumda olduğu gibi temel ve ileri yaşam desteği tedavileri
uygulanacaktır. Bu erken dönemde doku oksijenasyonu ve hemodinaminin optimal
düzeyde tutulması, hipogliseminin düzeltilmesi yaşamsal önem taşır. Hava yolu
açıklığı sağlanmalı, hipoventile eden hastalarda gerekirse mekanik solunum
desteği verilmeli ve ampirik olarak 2-3 lt/dakika O2 tedavisine başlanmalıdır.
Hava yolu açıklığının sağlanması ve bunun korunması özellikle aspirasyon riski
yüksek olan, uyanıklığı bozuk veya kusan hastalarda çok önemlidir.
Dehidratasyon önlenmeli, saptanmışsa tedavi edilmelidir. Bu amaçla damar yolu
açılmalı ve izotonik sodyum klorür veya Ringer laktat solüsyonu ile parenteral
sıvı tedavisine başlanmalıdır. Akut dönemde hipoglisemi saptanmadıkça
dekstrozlu sıvı verilmemelidir. Hemodinamiyi bozan supra veya ventriküler aritmiler
tedavi edilmelidir. Birçok inmeli hastada akut dönemde saptanan yüksek kan
basıncı akut miyokard infarktüsü, akciğer ödemi, akut böbrek yetmezliği ve aort
disseksiyonu şüphesi gibi bir hipertansiyon acili ile karşı karşıya değilsek
rutin olarak tedavi edilmemelidir (Tablo 4). Kan basıncına rutin
müdahale serebral perfüzyon basıncının düşmesine, dolayısıyla da infarkt dokusu
ve çevresindeki bölgesel kan akımının azalmasına yol açabilir. Tablo 4’ten
anlaşılacağı gibi transport esnasında kan basıncına yönelik müdahale olanakları
sınırlıdır. Bu
dönemde bulantı, kusma, ağrı gibi sorunlarla mücadele edilebilir. Yine bu
dönemde ateşi yüksek olan hastalarda soğuk uygulama ve antipiretiklerle ateş
düşürülmeye çalışılmalıdır. Konvülsiyon geçiren hastanın nöbeti
durdurulmalıdır.
Tablo 4. Akut inmeli hastada hipertansiyona
yaklaşımın prensipleri |
· Kan
basıncını sayısal olarak tedavi edilmesi gereken bir durum olarak görme · Anksiyete,
ağrı, bulantı ve kusmayı semptomatik olarak tedavi et · İntrakranial
basınç artışı varsa mücadele et · Gerçek
hipertansiyon acili olan durumları belirlemeye çalış -Miyokard infarktüsü -Angina pektoris -Akciğer ödemi -Akut böbrek yetmezliği -Aort disseksiyonu -Hipertansif ensefalopati vs. · Kan
basıncını düşüreceksen yavaşça düşür, bu amaçla oral yavaş etkili ilaçları
kullanmayı (Kaptopril) veya hastanın önceden aldığı ilaçlara tekrar başlamayı
yeğle · Sublingual
nifedipinden kaçın |
Hasta acil servise
getirildikten sonra acil tanısal değerlendirmelerin yapıldığı süre boyunca
hastane öncesinde başlanmış olan destek tedavileri sürdürülecektir. Acil
servislerde ideal olanı hastaların vital parametrelerinin sürekli olarak
monitörize edilmesi ve tedavilerin bu monitörizasyon bulgularına göre
şekillendirilmesidir. Bu dönemde ateşi yüksek olan hastalarda sürmekte olan
olası bir infeksiyona yönelik vücut sıvısı örnekleri alındıktan sonra ampirik
antibiyotik tedavisine başlanabilir. Ateşli bir tablo seyrinde inme ile
başvuran hastalarda acil olarak ekokardiyografik incelemelerle bakteryel
endokardit araştırılmalı ve pozitif bulguların varlığında ampirik antibiyotik
tedavisi buna göre düzenlenmelidir. Kan şekeri yüksek bulunan hastalarda
genellikle 200 mg/dl’nin üstünde insülin tedavisine başlanır. Hasta diyabetik
ve oral antidiyabetik ilaçlar alıyorsa bunlar durdurulur. İnmenin erken
döneminde oral beslenmeden kaçınmalıdır.
İskemik inmede
nörolojik hasarı durdurmak veya geriye dönüşümlü ise düzeltmek
Semptomatik
medikal tedaviler
Hastanın hastaneye transportu
sırasında başlatılan ve acil serviste sürdürülen medikal destek tedavileri aynı
zamanda nörolojik hasarın artmasını önlemeye yönelik bir anlamda “beyin
resusitasyonunu” sağlayan girişimlerdir. Bu medikal destek yaklaşımlarının yanı
sıra, inmenin başlangıcında konvülsiyon geçirmiş hastalarda veya konvülsiyon
geçiren hastalarda parenteral antiepileptik tedaviye başlanmalıdır. Ayrıntılı
nörolojik değerlendirme ve beyin görüntüleme incelemeleri eğer artmış kafa içi
basıncına ve herniasyon riskine işaret ediyorsa hızla kafa içi basıncını
düşürücü tedaviler uygulanmalıdır (Tablo 5).
Tablo 5. Acil Serviste destek tedavi yaklaşımları.
Tablo 5. Akut inmeli hastada acil serviste
destek tedavi yaklaşımları |
Hava yolu -Komalı hastalarda, kusan hastalarda hava yolunun
açıklığını sürekli kontrol et, gerekirse intübe et |
Solunum -Amaç pCO2 <45mmHg, pO2>60-70mmHg, SO2>%92
tutacak şekilde semptomatik tedavilere başlamak veya transport esnasında başlanan
tedavileri sürdürmektir -Puls oksimetre ile izleyebiliyorsan SO2>%92 olacak
şekilde nazal kanül veya maske ile O2 tedavisine başla veya sürdür -Hipoventilasyon olasılığını sürekli izle, gerekirse
mekanik ventilasyon uygula |
Dolaşım -Damar
yolu aç (izotonik sodyum klorür, Ringer laktat) -Hipotansiyonla
mücadele et, gerekmedikçe antihipertansif verme -İV
tromboliz yapılacak hastalarda SKB>185 mmHg, DKB>110mg/dl ise
kısa orta etkili ajanlarla (örn. esmolol, labetalol, topikal nitrogliserin,
nikardipin) kan basıncını düşür, tedavi süresince ve sonraki iki saatte
15dk’da bir, sonraki 6 satte 30 dk’da bir, sonraki 16 saatte saatte 1 ölçüm
yap -Mümkünse sürekli kardiyak ritim monitörizasyonu uygula,
hemodinamiği bozan ritimlerin tedavisine başla |
Hipoglisemiyi
dışla, varsa tedavi et (<60 mg/dl ise 0-25 g glukoz 1-2 dakikada IV ) |
Hiperglisemi -Kan şekerinı 140-180mg/dl olacak şekilde tedavi başla -Oral antidiyabetikleri durdur |
Hipertermi (Aksiller>37.5°C) -Semptomatik tedavi başlat -Vücut
sıvı örneklerini gönder, ampirik antibiyotik tedavi başlat |
Ağızdan beslenmeyi durdur |
Bulantı, kusmayı semptomatik tedavi et |
Ağrıyı semptomatik olarak tedavi et |
Sedasyondan kaçın |
Konvülsiyonu durdur |
Nörolojik durumu sürekli değerlendir |
Herniasyon şüphesinde
kafaiçi basıncısını düşürücü tedavi başlat -İntübe veya mekanik olarak ventile edilen hastada orta
derecede hiperventilasyon (pCO2 30-34 mmHg olacak şekilde) -Mannitol %20’lik solüsyondan 0,5-1 g/kg 20-30 dakika
içinde hızlı infüzyon, daha sonra 0,25-0,5 g/kg 6 saatte bir idame -Nöroşirürji konsültasyonu ve gerekirse -Eksternal ventriküler
drenaj -Dekompresif kraniektomi |
Spesifik
tedaviler
Akut iskemik inmede spesifik medikal tedaviler
Beyni besleyen bir damarın
tromboembolik mekanizmayla tıkanması ve bu damarın beslediği dokunun kan
akımının kesintiye uğraması iskemik inmeye yol açan en önemli nedendir. Bu
nedenle başlamış doku hasarının durdurulması bölgesel kan akımının yeniden
sağlanabilmesi ile olanaklıdır. Bu amaçla trombolitik, antikoagülan ve
antiplatelet tedavilere başvurulur. Son yıllarda bu tedavi yöntemleri ile geniş
hasta topluluklarında önemli çalışmalar yapılmıştır.
Trombolitik tedavi
Doku plazminojen aktivatörü
ile intravenöz yolla yapılan trombolitik tedavi iskemik inmenin ilk 4.5
saatinde uygulanırsa hastaların prognozlarında iyileşmeye yol açar. Bu
tedavinin uygulandığı hastalarda 3. ayda sakatlık oranı azalır. Ancak bu tedavi
erken dönemde beyin kanaması riskini ve buna bağlı ölüm riskini arttırmaktadır.
Bu nedenle yalnızca inme konusunda uzman ve iyi organize edilmiş kurumlarda
endikasyon ve kontrendikasyonları (Tablo 6) ayrıntılı bir şekilde gözden
geçirildikten sonra uygulanmalıdır. Tedavi endikasyonunun inmenin ilk 4,5 saati içerisinde olması, erken
dönemde inme ön tanısı olan hastaların hastaneye hızlıca ulaştırılmasının ne
kadar önemli olduğunu göstermektedir.
Alteplazın büyük damar oklüzyonlarında
reperfüzyon sağlama etkinliği düşüktür, alternatif ajanların akut iskemik inme
tedavisinde araştırılması sürmektedir. Tenekteplaz ve alteplazın
karşılaştırıldığı küçük çalışmalarda tenekteplazın daha yüksek fibrinolitik
etkiye sahip olduğu ve daha yüksek oranda reperfüzyon sağladığı gösterilmiştir.
Ancak 1100 akut iskemik inmeli hastaya yapılan daha büyük çalışmada tenekteplaz
ve alteplazın benzer etkinlik ve güvenlik profiline sahip oldukları
bulunmuştur. İlk 4,5 saatte tedavi edilen hastalarda EXTEND-IA TNK çalışmasında
trombektomi öncesinde tenekteplaz verilmesinin alteplazdan daha yüksek
reperfüzyon insidansı ve daha iyi işlevsel durum sağladığı gösterilmiştir.
WAKE-UP inme çalışmasında semptom
başlangıç zamanı bilinmeyen ve MRG’de difüzyon ağırlıklı görüntülemede iskemik
lezyonu olan fakat FLAIR’de aynı bölgede parenkimal hiperintensite olmayan
hafif veya orta ağırlıkta akut inmeli hastalarda alteplazla intravenöz
tromboliz plaseboya göre daha iyi fonksiyonel sonlanım sağlanmıştır. Bu MRG
“mismatch” paterninin inmenin son 4,5 saat içinde geliştiğini düşündürmektedir.
Endovasküler
Tedavi
Karotis interna, orta serebral arterin
proksimali (M1, M2) ve baziler arter gibi büyük arter tıkanmalarında intravenöz
trombolizle sınırlı yarar sağlanmaktaydı. 2015 ve 2016’da “stent
retriever” (geri çekilebilir stent) ile yapılan 6 çalışmanın (MR-CLEAN, ESCAPE,
EXTEND-IA, REVASCAT, SWIFT_PRIME ve THRACE) da pozitif sonuçlanmasıyla
trombektomi büyük damar oklüzyonu olan anterior sirkülasyon inmelerinin
tedavisinde standart tedavi yöntemi olarak yerini almıştır. Bu çalışmaların
büyük çoğunluğunda ilk 6 saatte tedavi uygulanmışsa da ESCAPE çalışmasında
5,5-12 saat içinde tedavi edilenlerde de iyi sonuç alınmıştır. Semptomların
başlangıcında tanık olmadığında veya hasta uyandığında inme semptomları fark
edilen hastaların en son iyi görüldükleri andan 6-24 saate kadar çalışmaya dahil
edildikleri trombektomi çalışması olan DAWN çalışması da olumlu sonlanmıştır.
DAWN çalışmasında kurtarılabilecek penumbra varlığının BT perfüzyon veya DWI MR
ve klinik eşleşmezlikle gösterilmesi şartı vardır. En son iyi görüldükleri
zamandan 6-16 saate kadar tedavi verilen, BT veya MR perfüzyon ile hasta
alımına karar verilen DEFUSE 3 çalışmasında da trombektomiyle medikal tedaviden
daha üstün fonksiyonel sonuçlar elde edilmiştir. Bu çalışmaların sonucunda akut
iskemik inmede trombektominin çok etkili olduğu kanıtlanmıştır; Çalışmalarda
fonksiyonellik açısından modifiye Rankin skorunu 1 ve altına
düşürmek için tedavi verilmesi gereken hasta sayısı (“NNT:number needed
to treat”), 2,6 olarak bulunmuştur.
Tablo 6. Akut iskemik inmede trombolitik tedavi uygulama
kontrendikasyonları |
|
Mutlak kontrendikasyonlar |
BT’de akut intrakranial kanama |
BT’de geniş hipodensite |
Koagülopati (trombosit<100000/mm3,
INR>1,7, aPTT>40 sn) |
Kan basıncı >185/110 mmHg |
Tedaviye semptom başlamasından sonraki 4,5
saat içinde başlanamayacak ise |
Göreceli kontrendikasyonlar |
Antikoagülan tedavi; [NOAK= non-vitamin K
antagonisti antikoagülan (son 48 saat içinde), heparin, düşük molekül
ağırlıklı heparin] |
Son 3 ay içinde intrakranial kanama |
Son 3 ay içinde iskemik inme |
İntrakranial, intraspinal malign tümör |
İntrakranial arteryel diseksiyon |
Sistemik malignite |
Antikoagülan tedavi
İskemik inmeli hastada
inmenin akut döneminde rutin ve etkin dozda heparin veya düşük molekül
ağırlıklı heparinlerle antikoagülan tedavinin yararı olmadığı gösterilmiştir.
Bunun nedeni antikoagülan tedavilerin serebral ve sistemik kanama riskini
arttırması ve prognozu kötüleştirmesidir.
Antiplatelet tedavi
Akut iskemik inmede aspirin
tedavisinin etkinliği gösterilmiştir. Aspirin tedavisi, herhangi bir
kontrendikasyon olmadıkça, inmenin ilk 48 saatinde BT'de hemorajik inme
olasılığı dışlandıktan sonra 160-300 mg dozunda uygulandığında küçük de olsa
anlamlı bir yarar sağlamaktadır. Tedavi edilen hastalarda ilk haftalarda ölüm
veya ölümcül olmayan inme sıklığı azalmaktadır. Birkaç hafta veya birkaç aylık
bir izleme dönemi sonunda bu tedavi ile ölüm veya sakatlık riski azalmaktadır.
Major inmelerin de dahil edildiği aspirin ve klopidogrelin birlikte
kullanıldığı çalışmalarda, ikili antiagregan tedavinin yararı gösterilememişti.
Fakat Çinli geçici iskemik atak veya minör inme (NIHSS≤3) geçiren
hastalarda 300 mg klopidogrel (90 gün boyunca 75 mg/gün devam edilen) ve 75-300
mg (aspirinin 1.gün verilen dozu tedavi veren hekimin takdirine bırakılmıştır)
yükleme dozunda aspirine ek olarak 21 gün 75 mg/gün aspirin verilen grup ile
yalnızca aspirin verilen grup karşılaştırıldığında, kombine tedavi grubunda
%8,2, aspirin grubunda %11,7 oranında iskemik inme, her iki grupta %0,3
oranında hemorajik inme görüldü. Uluslararası çok merkezli benzer bir çalışmada
kombine tedavi grubunda %4,6, aspirin grubunda %6,3 iskemik inme gelişti. Bu
çalışmada major hemoraji, kombine tedavi grubunda %0,9, aspirin grubunda ise
%0,4 oranında görülmüştür. Doksan günlük aspirin-klopidogrel kullanımı ile 1000
hastada yaklaşık 15 iskemik olay engellenirken 5 major hemorajiye neden
olunmuştur. Rekürren iskemik inme çoğunlukla ilk 7 gün içinde gelişirken kanama
komplikasyonları 90 günlük süre içinde eşit olarak dağılmıştır. Bu iki
çalışmanın sonuçlarına göre yüksek riskli geçici iskemik atak (GİA) ve minör
inmeli hastalarda ilk 3 haftada aspirin-klopidogrel kullanımı kar/zarar oranı
açısından en makul seçenek olarak görünmektedir. Akut iskemik inme ve GİA’lı
hastalarda başka bir P2Y12 inhibitörü olan ticagrelor’un aspirinle
karşılaştırıldığı çalışmada ise iki ilaç arasında fark bulunmamıştır. Kardiyoembolik
ve ağır olmayan, iskemik inme veya yüksek-risk GİA’lı
11 016 hastada başka bir P2Y12 inhibitörü
ticagrelor (1. günde 180-mgyükleme dozundan sonra 90 mg günde 2
kez, 2-30.günlerde) ve aspirin kombinasyonunun tek başına aspirin verilen
hastlarla (hastaların tümüne 1.günde 300-325mg aspirin verildi ve 2-30.günlerde
75-100mg/gün dozunda devam edildi) karşılaştırıldığı THALES çalışması sonuçları
Temmuz 2020’de bildirilmiştir. Araştırmacılar 4 ay sonra yayımladıkları ve özürlülük
yaratan inme önlenmesinin değerlendirdikleri analizde ise aspirine
eklenen ticagrelorun 30.günde özürlülük yaratan inmeyi önlemede aspirin
monoterapisinden üstün olduğu ve iskemik inme rekürrensine bağlı toplam
özürlülük yükünü azalttığını bildirdiler.
Akut iskemik inmede cerrahi tedaviler
İskemik inmede cerrahi tedavi endikasyonları
çok sınırlıdır. Geniş serebellar infarktlar (Şekil 17) beyinsapı
basısına yol açarak ölüme neden olabilirler. Bu nedenle bu tip infarktları olan
hastalar yakın nörolojik takibe alınmalı, uyanıklığı bozulan hastalarda beyin
cerrahisi konsültasyonu yapılarak arka çukur dekompresyon cerrahisi
endikasyonları açısından hızlıca değerlendirilmelidir. Bu tip hastalarda
cerrahi müdahale hayat kurtarıcıdır.
A. cerebri media
alanındaki geniş, kitle etkisi yaratan infarktlar (malign a. cerebri media
infarktı) % 80’e ulaşan oranlarda ölümle sonlanmaktadır. İlk 48 saat içinde
klinik olarak kötüleşen, 18-60 yaşları arasındaki bu tür hastalarda geniş
kranyektomi ve duraplasti ile yapılan dekompressif cerrahinin mortalite ve
maluliyeti azalttığı gösterilmiştir.
B.
Şekil
17. Sağ serebellar hemisferde beyinsapı basısına yol açan geniş
infarkt alanı görülüyor.
İskemik inme ile
beraber veya seyrinde ortaya çıkacak medikal ve nörolojik komplikasyonlarla
mücadele etmek
Yukarıda inmeli hastaların,
özellikle de erken dönemde görülen her hastanın hastaneye yatırılması
gerektiğini belirtilmiştir. Bunun en önemli nedeni inmeli hastaların yaklaşık
%30’luk bir bölümünün ilk saat ve günlerde kötüleşmesidir. Bu hastalarda
prognoz, durumu stabil olan hastalara oranla daha kötüdür. İnme ne kadar ağırsa
major medikal ve nörolojik komplikasyon gelişme riski de o kadar
yüksektir. Tablo 7’de tipi ne olura olsun inmeyi takip eden saat ve
günlerde ortaya çıkabilecek nörolojik ve sistemik komplikasyonlarla inmeli
hastalarda sıklıkla karşılaşılan komorbid durumlar sıralanmıştır. Bu
komplikasyonlar ve komorbid durumların hastanın acil serviste gözlenmeye başladığı
dönemden başlayarak sürekli monitörize edilmesi ve tedavi edilmesi
gerekmektedir. Tablo 8’de inmeli hastanın hastaneye yatışından
sonraki bakım prensipleri özetlenmiştir.
Tablo 7. Nörolojik ve
sistemik komplikasyonlar. |
Nörolojik ·
Beyin ödemi ·
Hidrosefali ·
Konvülsiyon ·
Hemorajik transformasyon ·
Tekrarlayıcı iskemik inme ·
Akut konfüzyonel durum ·
Depresyon |
Akciğer ·
Hava yolu obstrüksiyonu ·
Hipoventilasyon ·
Atelektazi ·
Aspirasyon ·
Pnömoni |
Kardiyovasküler ·
Miyokard infarktüsü ·
Periferik iskemi ·
Kardiyak aritmiler ·
Pulmoner ödem ·
Ortostatik hipotansiyon ·
Derin ven trombozu ·
Pulmoner emboli |
Beslenme/Metabolik/Gastrointestinal ·
Stres ülserlerine bağlı gastrointestinal kanama ·
Konstipasyon ·
Gastroparezi ·
Dehidratasyon ·
Elektrolit imbalansı ·
Beslenme bozukluğu ·
Hiperglisemi |
Üriner ·
İnkontinans ·
Üriner sistem infeksiyonu |
Ortopedik/dermatolojik · Bası
yarası
· Omuz
sublüksasyonu ·
Kontraktür
·
Düşme ve kırıklar |
Tablo 8. İnmeli hastaların
hastaneye yatışından sonraki bakım ve izleme prensipleri. |
24 saat yatak istirahati sonrası tolere
edilebileceği kadar mobilizasyon ve aktif veya pasif ROM (range of motion)
egzersizleri -Mobilizasyon esnasında nörolojik
kötüleşme olup olmadığına dikkat et ·
Vital parametreleri ve nörolojik durumu takip et -Nörolojik kötüleşme -Ateş -Kardiyak ritim ve iskemi
monitörizasyonu -Oksijen satürasyonu monitörizasyonu ·
Dehidratasyonun önlenmesi için sıvı tedavisi uygula ·
Yutkunmayı değerlendir ve uygun yolla beslenmeye başla (oral,
nazogastrik sonda, gastrostomi vs.) ·
Mesane sondasından mümkün olduğu kadar kaçın ·
Deri bakımı ve dekübitus yarası profilaksisi uygula ·
Derin ven trombozu profilaksisi uygula ·
Ağrı, bulantı, kusma ve ajitasyonu semptomatik tedavi et ·
Sistemik ve nörolojik komplikasyonları tedavi et ·
Komorbid kardiyak metabolik durumları tedavi et |
Erken dönemden
başlamak üzere rehabilitasyon girişimlerine başlamak
İskemik inmeli hastalarda
erken dönemden başlamak üzere motor rehabilitasyona başlanmalıdır. Bu bütün
inme tipleri için geçerlidir. Genellikle ilk 24 saatte yatak istirahatine
alınan hastalar sonraki 2-3 gün içinde tolere edebildikleri kadar mobilize
edilmelidir. Mobilizasyon dekübitus yarası, derin ven trombozu ve atelektazi ve
bronkopulmoner infeksiyöz komplikasyonların önlenmesinde en önemli yoldur.
Mobilize edilecek hastalar ayağa kaldırıldıklarında nörolojik bulgularda
ortostatizme bağlı kötüleşme açısından izlenmeli ancak nörolojik durum
değişmiyorsa mobilizasyona devam edilmelidir. Bu dönemde düşme riski yüksek
olduğundan yalnız başına mobilizasyona izin verilmemelidir. Yatağa bağımlı hastaları
kısa aralıklarla bir tarafa çevirmek, dekübitus önleyici yatak kullanmak
dekübitus yarası profilaksisi açısından önemlidir. Kontraktürleri ve ortopedik
komplikasyonları önleyebilmek amacıyla paretik kol ve bacağa aktif veya pasif
ROM egzersizleri uygulanmalıdır. İnmeli hastaların birçoğunda akut dönemde
yutma güçlüğü vardır, bu hastalarda beslenme geciktirilmemelidir. Erken dönemde
nazogastrik sonda veya gastrostomi yoluyla enteral beslenmeye başlanmalıdır.
Hiçbir inmeli hastada yutma fonksiyonu değerlendirilmesi yapılmadan oral yolla
beslenmeye başlanmamalıdır. Yutkunması bozuk olan hastalarda aspirasyon
pnömonisi prognozu ciddi bir şekilde kötüleştirebilir. Bu dönemde ağız hijyeni
için gerekli bakım yapılmalı, hastaya bakım verenlere beslenme eğitimi
verilmelidir. Yutması kısmen düzelen ancak sıvı gıda alamayan hastalarda kıvam
arttırıcılar kullanılabilir.
Erken dönemde
hasta ailesinin yeni duruma adaptasyonunu sağlamak için bilgilendirme ve destek
sağlamak
İnme hasta ve ailesinde büyük
bir stres ve umutsuzluk yaratır. Herşey saniyeler içinde olup bitmiş ve herkes
şaşkınlık içindedir. Bu dönemde aile ve hastanın bilgilendirilmesi, onlarla
empatik bir ilişki içine girilmesi büyük önem taşır. Akut dönem sona erdiğinde
hekimin tedavide en önemli partneri hasta ailesidir. İnme uzun sürecek bir
sakatlığa yol açar, bu durumda hastaya günlük gereksinimlerini karşılayabilmek
için en büyük desteği ailesi sağlayacaktır. Aile bireylerinin erkenden bakım
girişimlerine dahil edilmesi uzun vadede hastalıkla mücadelelerini
kolaylaştıracak ve verimli bir güven ortamı yaratacaktır. Uzun sakatlık
döneminde hasta ve aile bireylerinin karşılaştıkları güçlükleri çözmede sabırlı
bir yaklaşım göstermek, çözüm alternatifleri sunmak, gerekli psikolojik desteği
sağlamak inme ile uğraşan sağlık personelinin önemli bir uğraş alanıdır.
İskemik
İnmede İkincil Koruyucu Tedaviler
Tablo
9. İskemik
inmede inmenin tipine göre ikincil koruyucu tedaviler. |
|
İskemik inme
etiyolojisi
|
Öneriler |
Aterosklerotik karotis hastalığı |
|
Non-invazif görüntüleme ile
>%70
veya anjiyografi ile >%50 darlık
|
Semptomatik hastalarda KEA ve KAS
periprosedürel inme ve mortalite oranı <%6 olan operatörler tarafından ilk
2 hafta içinde yapılmalıdır KAS KEA’ya alternatif olarak girişim için
düşük veya orta riskli hastalarda seçilebilir >70 yaş hastalarda özelikle arteryel
anatomi endovasküler girişim için zor ise KEA sonuçları KAS’a göre daha
iyidir. Daha genç hastalarda KAS periprosedürel komplikasyonlar (örn. inme,
Mİ veya ölüm) ve uzun sürede ipsilateral inme riski açısından eşdeğerdir KAS cerrahi riski anatomik veya medikal
nedenlerle yüksek olan hastalarda veya radyasyona bağlı stenozda veya KEA’dan
sonra restenozda makuldur Karotis DUS ile rutin uzun dönemde takip
görüntüleme önerilmez |
%50-69 darlık |
KEA önerilir |
>%50 darlık |
KEA ve KAS önerilmez |
İntrakranial ateroskleroz |
|
%70-99 darlık |
30 gün içinde major intrakranial arter
darlığı (%70-99 stenoz) nedeniyle inme veya GİA geçirenlerde aspirine 90 gün
süre ile klopidogrel 75mg/gün eklenmelidir Wingspan stent sistemi ile tedavi önerilmez,
diğer stentler veya tek başına anjiyoplastinin yararı bilinmemektedir |
%50-99 darlık |
Tek başına klopidogrel, aspirin dipridamol kombinasyonu
veya tek başına silastazol kullanımı ile ilgili yeterli veri yoktur Sistolik kan basıncı 140 mmHg altında
tutulmalıdır ve yüksek dozda statin tedavisi verilmelidir |
%50-69 darlık |
Medikal tedavi ile inme görülmesi riski
düşük olduğundan ve endovasküler tedavinin periprosedürel riskleri nedeniyle
stentleme önerilmez |
Kardiyoembolik inme Kesin Atriyal fibrilasyon |
Kontraendike olmadıkça oral antikoagülasyon Nonvalvüler AF’li hastalarda rekürren
inmenin önlenmesinde VKA (hedef INR 2,5, prostetik metal kapak olanlarda
hedef INR:3), apiksaban, dabigatran, edoksaban tedavisi endikedir,
rivaroksaban makuldur. Antikoagülan tedavi seçiminde risk faktörleri,
maliyet, tolerabilite, hasta tercihi, potansiyel ilaç etkileşimleri, böbrek
fonksiyonları ve hasta VKA kullanmakta ise terapötik aralıktaki süre göz
önüne alınmalıdır Oral antikoagülan ve antiplatelet kombinasyonu önerilmez. Fakat
akut koroner sendrom, stent uygulanması gibi klinik koroner arter hastalığı
varsa makuldür |
|
Oral antikoagülan kullanımı için
kontrendikasyonu olanlarda sol atriyum apendiks kapatılması makuldur |
Küçük damar hastalığı, nedeni
belirlenemeyen inme |
Antiplatelet tedavi |
AF: atriyal
fibrilasyon, DUS: Doppler ultrasonografi, GİA: geçici iskemik atak, KAS:
karotis arter stentleme, KEA : karotis endarterektomi, Mİ: miyokard infaktüsü,
VKA: Vitamin K antagonisti
İskemik inme geçiren hastayı
ikinci bir inmeden korumada aterotrombotik inme için antiplatelet tedavi,
kardiyoembolik inmede antikoagülan tedavi, ekstrakranial karotis hastalığında
ise cerrahi tedavi, yararı doğrulanmış tedavi yöntemleridir.
Antiplatelet Tedavi
İskemik damar hastalığı olan
hastalarda (beyin damar, kalp damar, periferik damar) yapılan tüm antiplatelet
tedavi çalışmaları dikkate alınarak oluşturulan tedavi önerileri 1998 ve 1999
yıllarında yayınlanmıştır. Buna göre oral antikoagülan tedavi endikasyonu
olanlar dışında kalan iskemik inmeli hastalarda aspirin, klopidogrel, aspirin
ve yavaş salınımlı dipridamol kombinasyonu gibi antiplatelet ajanlardan
birisi kullanılabilir. Gastrointestinal sistemdeki olumsuz yan etkilerine
rağmen kullanım kolaylığı, uzun yıllara giden bilgi birikimi ve maliyeti
nedeniyle en çok kullanılan antiplatelet ajan aspirindir. Ancak ölüm ve
sakatlık riski yüksek olan inmeli hasta grubunda aspirinden daha etkili yeni
antiplatelet ajanlar geliştirme çabaları ile birlikte yüksek riskli hastalarda
kombine antiplatelet kullanımına ait klinik çalışmalar yapılmıştır.
Minör inme veya GİA geçiren hastalarda kombine antiagregan tedavinin inmeden
sonraki akut dönemde (ilk 3-4 hafta) kullanılmasının rekürren inme gelişme
oranını azalttığı ve kanama komplikasyonlarını anlamlı ölçüde arttırmadığı
gösterilmiştir ve bu kombine kullanım klinik pratikteki yerini almıştır.
Antikoagülan Tedavi
İskemik inme geçiren
hastalarda uzun süreli oral antikoagulan kullanımının hastayı yeni bir inmeden
koruduğu sadece non-valvüler atriyal fibrilasyona (NVAF) bağlı kardiyoembolik
inme geçiren hasta grubunda gösterilmiştir. Klinik çalışmalar NVAF saptanan hastalarda
uzun süreli antikoagulan kullanımının primer korunmada da yararlı olduğunu
ortaya koymuştur. Klinik yararına rağmen antikoagulan kullanılacak hasta
grubunun iyi seçilmesi gerekir. Tedavi süresince hasta ve yakınları ile hekim
arasındaki işbirliği yan etkilerin önlenmesi (kanama riski) açısından önem
taşır. Tedavi süresince INR değerinin 2,0-3,0 arasında olması hedeflenmeli,
prostetik metal kapağı olanlarda hedef INR değeri 2,5-3,5 olmalıdır. Hasta en
az ayda bir kez hekim tarafından kontrol edilmelidir.
Kalbinde yüksek riskli emboli
kaynaği (romatizmal mitral stenoz, taze miyokard infarktüsü, akinetik segment,
protez kapak, dilate kardiyomiyopati) olan ve kardiyoembolik inme geçiren
hastalarda da bu yönde bir klinik çalışma olmadığı halde koruyucu olarak
antikoagulan tedavi uygulanabilir.
Vitamin K antagonisti
varfarine göre daha hızlı etki başlangıcına sahip, besinlerle etkileşip K
vitamini etkilerinde değişikliğe neden olmayan, daha az ilaç etkileşimi olan ve
doz ayarlaması gerektirmeyen yeni oral antikoagülan tedaviler geliştirilmiştir.
Bunlar direkt trombin inhibitörü dabigatran ve faktör Xa inhibitörü
rivaroksaban, apiksaban ve edoksaban’dır. Başlangıç dozu belirlenirken
dabigatran, apiksaban ve rivaroksaban orta derecede böbrek yetersizliği olanlarda
(glomerüler filtrasyon hızı: 30-49ml/dk) düşük dozda başlanır, ağır böbrek
yetersizliği olanlarda yeni oral antikoagülanlar kullanılamaz. Yeni oral
antikoagülanlarla tedavi, varfarinle karşılaştırıldığında, inme ve sistemik
embolik olayları %19 azaltır. Bu azalma hemorajik inmede sağlanan %50’ye yakın
belirgin azalma nedeniyledir. Ayrıca tüm nedenlere bağlı ölüm, yeni oral
antikoagülanlarla anlamlı ölçüde azalırken, iskemik inme ve miyokard
infarktüsünden korunmada varfarine benzer etki gösterirler. Major kanamada
anlamlı olmayan %14’lük azalma hemorajik inmeyle birlikte subdural, epidural ve
subaraknoid kanamada gözlenirken, gastrointestinal kanamalarda artış
saptanmıştır. Geçici iskemik atak geçirenlerde 1 gün, küçük, özürlülük
yaratmayan inmelerde 3 gün, orta büyüklükte inmelerde 6 gün, arter sulama
alanının büyük bir kısmını içeren inmelerde ise 2 hafta sonra oral antikoagülan
tedaviye başlanılması önerilmektedir.
Sol atriyum
apendiks kapatılması
İntrakranial kanama öyküsü,
kranial görüntülemede amiloid anjiyopati düşündüren lober mikrokanamalar,
MRG’de orta-ağır lökoaerozis, kognitif sorunlar veya yürüme güçlüğü nedeniyle
düşme riski olan hastalar gibi yüksek intrakranial kanama riski olan ve ömür
boyu antikoagülasyonun sakıncalı olduğu durumlarda iskemik ve hemorajik inme
önlenmesinde sol atriyum apendiks kapatılması alternatif yaklaşım olabilir.
Endovasküler kapatma yöntemlerinden WATCHMAN cihazı ABD’de ve AMPLATZER cihazı
Avrupa’da sol atriyum apendiks kapatılmasında kullanılmak üzere ruhsatlandırılmıştır.
Cihaz femoral venöz yolla sol atriyuma septal ponksiyon ile ilerletilir ve sol
atriyum ostiumunda veya hafifçe distalinde kalıcı implantasyonu yapılarak sol
atriyum apendiksi dolaşımdan izole edilir. Cihaz üzerinde endotelyal tabaka
gelişmesiyle sol atriyum apendiksi ile sol atrium arasında 5mm’den küçük akım
veya tam kapanma transözefagial ekokardiyografi ile gösterildikten sonra ve
yaklaşık 45 gün sonra antikoagülan tedavi kesilir. WATCHMAN cihazı ile
yapılan çalışmaların metanalizinde cihazın varfarinle karşılaştırıldığında
hemorajik inmeyi (HR:0,22, p=0,004), kardiyovasküler/açıklanamayan ölümü
(HR:0,48, p=0,006) ve işleme bağlı olmayan kanamayı (HR:0,51, p=0,006) anlamlı
olarak azalttığı, ama daha yüksek iskemik inme oranı eğilimi (HR:1,95, p=0.05)
gösterdiği saptanmıştır.) Tüm nedenlere bağlı inme veya sistemik embolizm cihaz
ve varfarin için benzerdir (1,75’e karşılık 1,87 olay/100 hasta-yılı).
Cerrahi Tedavi
Karotis endarterektomisi
karotis alanına ait iskemik atak veya hafif sekellerle düzelen inme geçiren
hastaları yeni bir inmeden koruyan bir tedavi yöntemidir. Tedavinin yararı
Avrupa ve Kuzey Amerika’da (ECST-European Carotid Surgery Trial, NASCET-North
American Symptomatic Carotid Endarterectomy Trial) yürütülen iki randomize çalışmada
gösterilmiştir. Bu iki çalışmada semptomatik karotis hastalığı olan hastalarda
Kuzey Amerika çalışmasında kullanılan ölçme yöntemi ile %50’nin üzerinde darlık
saptanan hastaların cerrahiden yararlandığı görülmüştür. Cerrahi girişimin
yararı, kadınlarda daha belirgin olmak üzere semptomlarla girişim arasındaki
süre arttıkça azalmaktadır. Bu nedenle girişim olabildiğince erken
yapılmalıdır. İleri yaş ve erkek cinsiyet ile darlık derecesinin yüksekliği de
endarterektomiden yararlanma olasılığını arttıran faktörler arasındadır.
Asemptomatik %60 üzerinde karotis darlığı saptanan olguların da
endarterektomiden yararlandığı görülmüştür. Ancak bu grupta semptomatik karotis
darlığına göre inme riski düşük olduğundan (yılda %2-3 gibi) asemptomatik
karotis darlığı olan hastalarda endarterektomiden elde edilen mutlak yarar
oldukça düşüktür. Yeni medikal tedavilerin düzenli uygulanması ile inme riski
%1’in altına inmiştir. Karotis endarterektomisine uygun olan hastalarda
endovasküler tedavi (balon anjiyoplasti ve/veya “stent” (Şekil 18 ve 19)
ile endarterektomiyi karşılaştıran Avrupa’da yapılan 3 büyük klinik çalışmada,
(EVA-3S, SPACE, ICSS) endarterektominin stent uygulamalarına üstün olduğu
gösterilmiştir. Bu 3 çalışmada da stent için periprosedürel komplikasyon
oranlarının girişimcilerin deneyimine bağlı olduğu ve yalnızca girişimcilerin
yılda 6 stent uygulamasından fazla girişim yaptığı merkezlerde yapılabileceği
sonucuna varılmıştır. Kuzey Amerika’da asemptomatik ve semptomatik %50’den
fazla karotis darlığı olan hastalarla yapılan CREST çalışmasında sadece tek bir
stent tipi kullanılmıştır ve stent uygulanması öncesi ve sonrasında
antiplatelet tedavi verilmiştir. Girişimciler çalışma öncesi eğitim ve
değerlendirmeye tabi tutulmuş ve daha önceki çalışmalarda kullanılması şart
koşulmayan, emboli koruma cihazının kullanılması şart koşulmuştur. Bu çalışmada
periprosedürel inme, stent grubunda, periprosedürel miyokard infarktüsü ise
endarterektomi grubunda daha fazla görülmüştür. Anatomik veya tıbbi
nedenlerle cerrahi kontrendikasyonu olan hastalarda endovasküler olarak stent
uygulanması endarterektomiye makul bir alternatif olabilir. Cerrahi olarak
ulaşılamayan (a.basilaris, a.cerebri media gibi) intrakranial
aterosklerotik darlıklara da endovasküler tedavi yöntemleri uygulanmaktaydı,
ancak agresif medikal tedavi ve Wingspan stent ile birlikte agresif tedavini
karşılaştırıldığı randomize klinik çalışmada agresif medikal tedavinin perkütan
anjiyoplati ve stente üstün olduğu gösterilmiştir. Bu çalışmada sigara bırakılması,
egzersiz yapılması, fazla kiloların verilmesini içeren bir hayat tarzı
modifikasyon programı ile birlikte sistolik kan basıncının 140 mmHg’nın altında
tutulması (diyabetik hastalarda <130mmHg), LDL-kolesterol<70mg/dl
hedeflenerek ilaç tedavisi ilk 90 günde 325mg/gün aspirin, 75mg/gün
klopidogrel, olarak belirlenen agresif medikal tedavi uygulanmıştır. İnme veya
ölüm, stent grubunda ilk 30 günde %14,7, ilk 1 yılda %20 hastada
gerçekleşirken, medikal tedavi grubunda ilk 30 günde %5,8, ilk 1 yılda %12,2 hastada
gerçekleşmiştir. Bu çalışma sonrasında kılavuzlarda semptomatik intrakranial
darlıklarda anjiyoplasti ve Wingspan stent uygulaması önerilmemektedir.
Anjiyoplasti ve diğer stentlerin uygulanması, ikli antiagregan tedaviye rağmen
aktif progresyon gösteren hastalar özelinde dahi yararı bilinmemekte ve
deneysel kabul edilmektedir.
Vertebral arter darlığı
nedeniyle gelişen minör arka sistem inmelerinde medikal tedavi ve endovasküler
stent uygulamasının karşılaştırıldığı çalışmalardan Vertebral Arter Stentleme
Çalışması (VAST)’nda, son 6 ay içinde semptomatik olan ve %50’den fazla
intra/ekstrakranial stenozu olan olgularda, ilk 30 günde stent uygulananlarda
%5 hastada, medikal tedavi alanlarda ise %2 hastada vasküler ölüm, miyokard
infarktüsü ve inme gelişmiştir. Üç yıllık takip sonunda da stent grubunda %12,
medikal tedavi grubunda %7 hastada semptomatik vertebral arter alanında inme
gelişmiştir. Vertebral Arter İskemi Stentleme Çalışması (VIST)’nda ise
hastaların %78’inde ekstrakranial darlık vardır ve bu grupta periprosedürel
komplikasyon görülmezken intrakranial stenoz grubunda 2 olguda (1’i fatal) inme
gelişmiştir. Yaklaşık 3,5 yıllık takip sonucunda stent grubunda %5,5, medikal
tedavi grubunda %13,6 fatal veya fatal olmayan inme gelişmiştir (HR:0,40, %95
GA 0,14-1,13, p=0,08), bu sonuca göre stent uygulaması 1000 kişi-yıl başına 25
inme mutlak risk azalması sağlamıştır. SAMMPRIS çalışmasında intrakranial
vertebral arter stenozu olan 60 hastadan stent uygulanan grupta %21,1, medikal
grupta ise %9,5 hastada vasküler olay gelişmiştir. Bu üç çalışmanın
metanalizinde vertebral arter stenozunda stent uygulaması veya anjiyoplastinin
net yararı gösterilememiştir.
Şekil 18. A) Karotis interna bulbusunda
ileri darlık görülüyor, B) Anjiyoplasti
ve stent uygulaması sonrasında darlık ortadan kalkmış.
Şekil 19. A)
Vertebral arterin V4 segmentinde ileri dar segment görülmekte, B) Anjiyoplasti
ve stent uygulaması sonrasında darlık ortadan kalkmış.
Diğer Medikal Tedaviler
GİA veya inme geçiren bir
kişiyi yeni bir inmeden korumada yapılması gerekenlerin başında primer
korunmada da geçerli olan vasküler risk faktörlerinin belirlenmesi ve kontrol
altına alınması gelmektedir (Tablo 10). Bilindiği gibi vasküler risk
faktörleri kişinin özelliklerinden oluşan yaş, cinsiyet, ırk-etnik ve herediter
özellik gibi değiştirilemeyen faktörler ile değiştirilebilir risk faktörleri
olarak ikiye ayrılır. Değiştirilebilir risk faktörleri arasında en başta
hipertansiyon, hiperlipidemi (hiperkolesterolemi, hipertrigliseridemi),
diabetes mellitus ve sigara gelmektedir. Bu risk faktörleri genel anlamda
toplam kardiyovasküler morbidite ve mortalite ile ilişkilidir. Bu risk
faktörlerinin tedavisi primer korunmada olduğu gibi sekonder korunmada da
yüksek vasküler risk taşıyan hasta gruplarında (koroner arter hastalığı, inme,
periferik damar hastalığı, diabetes mellitus) toplam kardiyovasküler riskin
azaltılabilmesinde halk sağlığı açısından en önemli basamaktır. Son yıllarda anjiotensin
konverting enzim inhibitörleri (ACE), statinler ve bazı fibrat türevi ilaçlarla
morbidite ve mortalitenin önemli ölçüde azaltılabildiği gösterilmiştir.
Tablo 10. İskemik inmeli hastalarda vasküler risk
faktörlerine yönelik genel öneriler. |
||
Risk Faktörü |
Amaç |
Öneriler |
Hipertansiyon |
SKB<140 mmHg ve DKB<90mmHg Eğer böbrek yetersizliği veya kalp
yetersizliği varsa SKB<135 mmHg ve DKB<85mmHg Eğer diabetes mellitus varsa SKB<130 mmHg ve DKB<80mmHg |
Tuz kısıtlaması, kilo verilmesi, meyve ve
sebzeden zengin, düşük yağlı süt ürünleri içeren diyet, düzenli aerobik fizik
aktivite ve sınırlı alkol tüketimini içeren yaşam tarzı değişiklikleriyle
birlikte antihipertansif ilaç verilmelidir (spesifik bir ilaç seçimi
karşılaştırmalı çalışmalar olmadığı için belirsiz olmakla birlikte ACE
inhibitörü ve diüretik kombinasyonu faydalıdır |
Sigara |
Bırakılmalı, pasif içicilikten kaçınılmalı |
Danışmanlık hizmeti, nikotin replasman tedavisi,
sigara bıraktırıcı ilaçlar etkilidir. Hasta ve ailesi sigara bırakma
programlarına yönlendirilmeli |
Diabetes mellitus |
Açlık venöz kan glukozu<110mg/dl HbA1c<%7 |
Diyet, oral antidiyabetikler, insülin |
Dislipidemi |
LDL<100mg/dl HDL> 40mg/dl (erkek), >50mg/dl (kadın) Total kolesterol<200mg/dl Trigiserid<200mg/dl |
Diyet, zayıflama ve fizik egzersiz yapma
gerekliliğini vurgula. Bu önlemlerle hedef lipid düzeylerine ulaşamazsa ilaç
tedavisi (statin) başla |
Alkol |
Kısıtlı kullanım (erkeklerde günde 2, kadınlarda
günde 1 alkollü içecek) |
Hasta ve ailesini aşırı alkol kulanımını
durdurma konusunda özendir. Alkolü bıraktırıcı program öner |
Fizik aktivite |
Haftada en az 3-4 kez ortalama 40 dakika
orta (tempolu yürüyüş, egzersiz bisikleti) veya kuvvetli (koşu) egzersiz |
Yüksek riskli (kardiyak hastalık) hastalarda
medikal gözetim altında ve nörolojik defisite göre adapte edilmiş programlar
öner |
Obezite |
Vücut kitle indeksi 18,5-24,9kg/m2,
erkeklerde iliak çıkıntı düzeyinde bel çevresi<102cm, kadınlarda <88 cm |
Meyve, sebze, zeytinyağı, kuruyemiş,
baklagil, balık, tavuk, düşük yağlı süt ürünleri içeren, kırmızı et ve
tatlıları sınırlandıran Akdeniz diyeti öner. Günlük tuz kullanımını 2,4gr,
mümkünse <1,5gr’a düşür |
Obstrüktif uyku apne |
İnme popülasyonunda yüksek insidans
nedeniyle uyku incelemesi yapılması makuldur |
Obstrüktif uyku apne saptanırsa CPAP ile
tedavi başla |
DKB: diyastolik kan basıncı, SKB: Sistolik kan
basıncı CPAP: (Continuous positive airway pressure)
Antihipertansif tedavi
Kronik hipertansiyon tüm inme
tipleri için yaştan bağımsız değiştirilebilir en önemli risk faktörüdür. Kronik
hipertansiyon tedavisi gerek genç gerekse de yaşlı hastalarda ilk inme
sıklığında önemli bir azalmaya yol açar. Total kardiyovasküler morbidite ve
mortalite açısından sistolik kan basıncının optimal düzeyi 140 mmHg’dir.
Epidemiyolojik çalışmalar primer korunmada özellikle inme riskini optimal
düzeyde azaltabilmek için 140 mmHg'nin altına düşürmenin yararlı olacağını
düşündürtmektedir. Diyabetik hastalarda sistolik kan basıncında hedef değer 130
mmHg olmalıdır. Diastolik kan basıncında optimal düzey başta diyabetik hastalar
olmak üzere 80 mmHg'dir. Hipertansiyon tedavisinin inme ve koroner kalp
hastalığı gelişimi açısından ortaya konulmuş yararlı etkileri büyük oranda beta
bloker ve diüretik ilaçlarla yapılan çalışmalar ile ortaya konulmuştur. Ancak
son yıllarda diğer antihipertansif ilaç grupları ile yapılan çalışmalarda da
benzer yararlı etkiler saptanmıştır. Özellikle yaşlı hasta popülasyonlarında
sık rastlanan sistolik hipertansiyonun tedavisinde uzun etkili dihidropiridin
türevi kalsiyum kanal inhibitörlerinin (uzun etkili nifedipin, nitrendipin)
yararlı etkileri gösterilmiştir. Antihipertansif tedavide ACE inhibitörlerinin
en azından beta bloker ve diüretikler kadar etkili olduğu ve belki de
kardiyovasküler mortaliteyi daha olumlu etkileyebileceği düşünülmektedir.
HOPE (The Heart Outcome
Prevention Evaluation Study) ve PROGRESS (Perindopril Protection Against
Recurrent Stroke Study) çalışması ister doğrudan kan basıncını düşürücü
etkileri ile isterse de buna ek olarak olası vasküloprotektif etkileri ile ACE
inhibitörlerinin ikincil korumada iskemik veya hemorajik natürde tekrarlayıcı
inme riskini azalttığını göstermiştir. Bu çalışmalar epidemiyolojik çalışmalarla
öne sürülen ve antihipertansif tedavide günümüzde optimal hedef olarak
belirlenmiş 130/80 mm Hg düzeyindeki kan basıncı değerlerinin tedavideki
yararlılığını kanıtlamaktadırlar.
Hiperlipidemi tedavisi
İskemik kalp hastalığı ve
iskemik inmenin risk faktörleri önemli oranda benzerlikler gösterir. Yüksek
serum kolesterol, yüksek LDL kolesterol veya düşük HDL kolesterol düzeyleri
koroner kalp hastalığının en önemli risk faktörleri olmasına karşın
epidemiyolojik gözlem çalışmaları kolesterol metabolizması ve inme riski
arasında kesin ve kuvvetli bir ilişki ortaya koyamamıştır. Koroner
hastalıkların önlenmesine yönelik statinlerle yapılan primer ve sekonder
korunma çalışmaları hem yüksek hem de normale yakın serum kolesterol düzeyi
olan hastalarda kolesterol düzeylerini düşürmenin koroner morbidite ve
mortaliteyi net bir şekilde azalttığını kesin bir şekilde ortaya koymuştur.
Statin grubu ilaçların
kullanımı ile inme riski arasındaki ilişki, koroner arter hastalıklarının
primer veya sekonder korunmasına yönelik çalışmalardan elde edilmiş verilere
dayanmaktaydı. Statin grubu ilaçlarla yapılan sekonder korunmaya yönelik
çalışmaların meta-analizinde statinlerin inme riskinde ortalama %20-25 oranında
azalmaya yol açtığı gösterilmişti. Heart Protection Trial çalışması yüksek
riskli yaklaşık 20000 kişilik bir hasta grubunda statin tedavisinin etkisini
araştırmış bir çalışmadır. Bu çalışma iskemik inmeli hastalarda cinsiyet, yaş
ve total veya LDL kolesterol değerlerinden bağımsız olarak tekrarlayıcı ölümcül
veya ölümcül olmayan iskemik inme sıklığı ile inme dışı major bir vasküler olay
gelişme riskinin yaklaşık %25 düzeyinde azaldığını gösteren ilk çalışmadır. Bu
çalışma inme riskine yönelik yapılmış metaanaliz çalışmalarını
desteklemektedir. Statin tedavisinin yanlızca iskemik inmeli hasta
topluluğundaki etkisini araştıran SPARCLE çalışmasında da sekonder inme ve
kardiyovasküler olayların sıklığında azalma saptanmıştır.
KAYNAKLAR
Genel
·
Barnett
HJM, Mohr JP, Stein BM, Yatsu FM. Stroke: Pathophysiology, Diagnosis, and
Management. 3. Baskı, New York, Churchill Livingstone, 1998.
·
Warlow
CP, Dennis MS, van Gijn J, Hankey GJ, Sandercock PAG, Bamford JM, Wardlaw JM.
Stroke: Practical Guide to Management. 2. Baskı, Oxford, Blackwell Science Ltd,
2001
·
Adams HP,
del Zoppo GJ, von Kummer R. Management of Stroke: A Practical Guide for the
Prevention, Evaluation, and Treatment of Acute Stroke. 2. Baskı, West Islip,
Professional Communications, 2002.
·
Kennedy
RL. Management of acute stroke. The Lancet Neurology 2002; 1: 41-50
İnme Ünitesi
·
Stroke
Unit Trialists' Collaboration: Collaborative systematic review of the
randomised trials of organised inpatient (stroke unit) care after stroke. BMJ
1997; 314:1151-1159.
·
Stroke
Unit Trialists' Collaboration: Organised inpatient (stroke unit) care for
stroke. Stroke Unit Trialists' Collaboration. In Cochrane Database Syst Rev.
2001.
Akut İnme ve Hipertansiyon
·
Blood
pressure in Acute Stroke Collaboration (BASC). Stroke Module of the Cochrane
Database of Systematic Reviews,[updated 03 June 1997]. The Cochrane Library
[database on disc and CDROM]. The Cochrane Collaboration. 3rd ed. Oxford:
Update Software, 1997.
İskemik İnme Tedavileri; Tromboliz ve
Trombektomi
·
The
National Institute of Neurological Disorders and Stroke rt-PA Stroke Study
Group. Tissue plasminogen activator for acute ischemic stroke. N Engl J Med
1995; 333:1581-1587.
·
Hacke W, Kaste M, Bluhmki E, Brozman M, Dávalos A, Guidetti D, Larrue V, Lees KR, Medeghri Z, Machnig T, Schneider D, von Kummer R, Wahlgren N, Toni D; ECASS
Investigators. Thrombolysis with alteplase 3 to 4.5 hours after
acute ischemic stroke. N Engl J Med 2008;
359: 1317-1329.
·
Furlan A,
Higashida R, Wechsler L, Gent M, Rowley H, Kase C, Pessin M, Ahuja A, Callahan
F, Clark WM, Silver F, Rivera F. Intra-arterial prourokinase for acute ischemic
stroke. The PROACT II study: a randomized controlled trial. Prolyse in acute
cerebral thromboembolism. JAMA. 1999;282:2003–2011
·
Flint AC,
Duckwiler GR, Budzik RF, Liebeskind DS, Smith WS. MERCIand Multi MERCI Writing
Committee. Mechanical thrombectomy ofintracranial internal carotid occlusion:
pooled results of the MERCI and Multi MERCI Part I trials. Stroke. 2007;38:1274
–1280.
·
Albers GW, Marks
MP Kemp s, Christensen S, Tsai JP, Ortega-Gutierrez S, McTaggart RA, Torbey MT, Kim-Tenser M, Leslie-Mazwi T, Sarraj A, Kasner SE, Ansari SA, Yeatts SD, Hamilton S, Mlynash
M, Heit JJ, Zaharchuk G, Kim S, Carrozzella J, Palesch YY, Demchuk AM, Bammer R, Lavori PW, Broderick JP, Lansberg MG; DEFUSE 3 Investigators.
Thrombectomy for Stroke at 6 to 16 Hours with Selection by Perfusion
Imaging. N Engl J Med. 2018;378:708-718
·
Jia B, Scalzo F, Agbayani E, Woolf GW, Liu L, Miao Z, Liebeskind DS. Multimodal CT techniques for cerebrovascular and hemodynamic evaluation of ischemic stroke: occlusion, collaterals,
and perfusion. Expert Rev Neurother.
2016;16 :515-525
Akut İskemik İnmede Cerrahi Tedaviler
·
Gurol ME,
St. Louis EK. Treatment of Cerebellar Masses. Current Treatment Options in
Neurology 2008; 10:138–150.
·
K Vahedi,
J Hofmeijer and E Juettler, Vicaut E, George B, Algra A, Amelink GJ, Schmiedeck
P, Schwab S, Rothwell PM, Bousser MG, van der Worp HB, Hacke W; and for the
DECIMAL, DESTINY, and HAMLET investigators. Early decompressive surgery in
malignant infarction of the middle cerebral artery: a pooled analysis of three
randomised controlled trials. Lancet Neurol. 2007;6:215–222.
Akut İskemik İnme ve Aspirin
·
CAST
(Chinese Acute Stroke Trial) Collaborative Group. CAST: randomised
placebo-controlled trial of early aspirin use in 20 000 patients with acute
ischaemic stroke. Lancet 1997; 349:1641-1649.
·
International
Stroke Trial Collaborative Group. The International Stroke Trial (IST): A
randomized trial of aspirin, subcutaneous heparine , both or neither
among 19435 patients with acute ischemic stroke. Lancet 1997; 349:1559-81
İskemik İnme ve Antiplatelet Tedavi
·
Antiplatelet
Trialists’ Collaboration. Collaborative overview of randomised trials of
antiplatelet therapy I. Prevention of death, myocardial infarction, and stroke
by prolonged antiplatelet therapy in various categories of patients. BMJ 1994;
308:81-106.
·
Antithrombotic
Trialists' Collaboration. Collaborative meta-analysis of randomised trials
of antiplatelet therapy for prevention of death, myocardial infarction, and
stroke in high risk patients. BMJ 2002;324:71-86
·
Johnston
SC, Easton JD, Farrant M, Barsan W, Conwit RA, Elm JJ, Kim AS, Lindblad AS,
Palesch YY; Clinical Research Collaboration, Neurological Emergencies Treatment
Trials Network, and the POINT Investigators. Clopidogrel and Aspirin in Acute
Ischemic Stroke and High-Risk TIA. N Engl J Med. 2018
Jul 19;379(3):215-225.
İskemik
inme ve antikoagülan tedavi
·
Hart GB,
Sherman DG, Easton D et al. Prevention of stroke in patients with nonvalvular
atrial fibrillation. Neurology 1998;51:674-681.
·
Report of the Quality Standards Subcommittee of
American Academy of Neurology. Stroke prevention in patients with nonvalvular
atrial fibrillation. Neurology 1998; 51:671-673.
· Ruff CT, Giugliano RP, Braunwald E, Hoffman EB, Deenadayalu N, Ezekowitz MD, Camm AJ, Weitz JI, Lewis BS, Parkhomenko A, Yamashita T, Antman EM. Comparison
of the efficacy and safety of new oral anticoagulants with warfarin in patients
with atrial fibrillation: a meta-analysis of randomised trials. Lancet
2014;383:955-962
·
Gürol ME.
Nonpharmacological Management of Atrial Fibrillation in Patients at High
Intracranial Hemorrhage Risk. Stroke 2018; 49: 247- 254.
İskemik
İnme ve Büyük dammar atrosklerozu
·
Barnett
HJ, Taylor DW, Eliasziw M, Fox AJ, Ferguson GG et al. Benefit of carotid
endarterectomy in patients with symptomatic moderate or severe stenosis: North
American Symptomatic Carotid Endarterectomy Trial Collaboration. N Engl J Med
1998;339:1415-1425.
·
European
Carotid Surgery Trialists’ Collaborative Group. Randomised trial of
endarterectomy for recently symptomatic carotid stenosis: final results of the
MRC European Carotid Surgery Trial (ECST). Lancet 1998; 351:1379-1387.
·
Rothwell PM, Eliasziw M, Gutnikov SA, Warlow CP, Barnett HJ; Carotid
Endarterectomy Trialists Collaboration Endarterectomy for
symptomatic carotid stenosis in relation to clinical subgroups and timing of
surgery. Lancet. 2004;
363:915-24 Noiphithak R., Liengudom A. Recent Update on Carotid Endarterectomy
versus Carotid Artery Stenting. Cerbrovasc Dis. 2017;43:68-75.
·
Markus
HS, Larsson SC, Kuker W, Schulz UG, Ford I, Rothwell PM, Clifton A; VIST Investigators. Stenting for symptomatic vertebral
artery stenosis: The Vertebral Artery Ischaemia Stenting Trial.
Neurology. 2017;89:1229-1236.
·
Compter
A, van der Worp HB, Schonewille WJ, Vos JA, Boiten J, Nederkoorn PJ, Uyttenboogaart M, Lo RT, Algra A, Kappelle L; VAST investigators. Stenting versus medical treatment in patients with symptomatic vertebral artery stenosis:
a randomised open-label phase 2 trial. Lancet Neurol.
2015;14:606-614
Vasküler Risk Faktörlerine Yaklaşım, Genel
·
Sacco RL,
Adams R, Albers G, Alberts MJ, Benavente O, Furie K, Goldstein LB, Gorelick P,
Halperin J, Harbaugh R, Johnston SC, Katzan I, Kelly-Hayes M, Kenton EJ, Marks
M, Schawamm LH, Tomsick T. Guidelines for prevention of stroke or transient
ischemic attack. Stroke. 2006; 37: 577–617
·
Kernan
WN, Ovbiagele, B, Black HR, Bravata DM, Chimowitz MI, Ezekowitz MD, Fang MC,
Fisher M, Furie KL, Heck DV, Johnston SC, Kasner SE, Kittner SJ, Mitchell PH,
Rich MW, Richardson D, Schwamm LH, Wilson JA. Guidelines for prevention of
stroke or transient ischemic attack. Stroke,2014;45:2160-2236
İnme ve Hipertansiyon Tedavisi
·
The Heart
Outcomes Prevention Evaluation Study Investigators. Effects of an
angiotensin-converting-enzyme inhibitor, Ramipril, on cardiovascular events in
high risk patients. New Eng J of Med 2000; 342:145-153.
·
Butcher
J. Antihypertensive drug helps prevent stroke recurrence. Lancet 2001; 357:2030.
·
PROGRESS Collaborative Group. Randomized trial of
perindopril-based blood pressure lowering regimen among 6105 individuals with
previous stroke or transient ischaemic attack. Lancet 2001; 358: 1033-1041
İskemik
İnme ve Hiperlipidemi
·
Cholesterol, diastolic blood pressure, and stroke:
13,000 strokes in 450,000 people in 45 prospective cohorts. Prospective studies
collaboration. Lancet 1995; 346:1647-1653.
·
Di Mascio
R, Marchioli R, Tognoni G. Cholesterol reduction and stroke occurrence: an
overview of randomised clinical trials. Cerebrovascular Diseases 2000; 10:
85-92.
·
MRC/BHF
Heart Protection Study of of cholesterol lowering with simvastatin in 20,536
high-risk individuals: a randomised placebo-controlled trial. Lancet
2002;360:7-22
·
The
Stroke Prevention by Aggressive Reduction in Cholesterol Levels (SPARCL)
Investigators. High-Dose Atorvastatin after Stroke or Transient Ischemic
Attack. N Engl J Med 2006;355:549-559