İNME SENDROMUNUN AYIRICI TANISI
Yazanlar:
Oğuzhan Çoban, Esme Ekizoğlu
Son
Güncelleştirme Tarihi: 31.10.2019
İnmeden
şüphelenilen bir hastayla karşılaşıldığında cevaplanması gereken ilk soru semptomların gerçekten vasküler kaynaklı olup olmadığı
(inme/inme dışı tanı); ikincisi ise inmenin patolojik tipinin
(iskemik/hemorajik) ne olduğudur.
İnme
tanısı yatak başında konulur ve uygun bir hastada (genellikle vasküler risk
faktörlerini taşıyan yaşlı bir hasta), ani başlangıçlı, fokal nörolojik defisit semptomlarının varlığına
ve benzer bir şekilde ortaya çıkabilecek diğer hastalıkların dışlanmasına
dayanır. Tanıda öykü çok önemlidir. Öykü alınırken semptomların başlangıç şekli
ve seyri; hangi vücud parçalarının (yüz-kol-bacak) ve
fonksiyonların etkilendiği; fokal/non-fokal semptomların ayırımı (Bakınız: Beyin
damar hastalıklarında tanımlar, sınıflama, epidemiyoloji ve risk faktörleri, Tablo 2 ve 3); vasküler köken düşündüren “negatif “ (motor, duyusal
veya görsel fonksiyon kaybı) semptomların büyük olasılıkla non-vasküler
kaynaklı “pozitif” (istemsiz hareket, halüsinasyon
gibi) semptomlardan ayırt edilmesi; eşlik edebilecek semptomlar (başağrısı,
epileptik nöbet, panik ve anksiyete, kusma, hıçkırık,
bilinç bozukluğu, göğüs ağrısı, pulsatil tinnitus); varsa geçirilmiş inme ve GİA’ların
özellikleri araştırılmalıdır. Bunu izleyerek özellikle vasküler olanlar olmak
üzere özgeçmiş ve soygeçmiş özellikleri (hipertansiyon,
hiperlipidemi, diabetes mellitus, angina pektoris, miyokard infarktüsü, intermittan klodikasyon,
arterit); ve alışkanlıklar (sigara, alkol, diyet, fiziksel aktivite, ilaçlar)
belirlenmelidir. İnmelerin çoğunda semptomlar herhangi
bir presipitan faktör olmaksızın aniden başlar. Bazı
hastalarda sonradan saatler, nadiren günler süren düzgün veya merdivenvari bir progresyon görülse de başlangıç anidir.
Progresyon süresi arttıkça semptomların vasküler
kaynaklı olma olasılığı azalır. Fokal serebri iskemi fokal serebral semptomlara yol açar. Baygınlık hissi, gerçek vertigo olmayan başdönmesi (dizziness),
genel halsizlik gibi non-fokal semptomlar hemen
daima non-vasküler nedenlere bağlıdır. Başağrısı iskemik inmelerin dörtte
birine, intraserebral kanamaların yarısına ve subaraknoid kanamalı hastaların hemen tümüne eşlik eder.
Yaklaşık %2 oranında inmeli hastada semptomların
başlangıcında epileptik nöbet görülebilir. Daha da önemlisi inmeye bağlı
olmayan epileptik nöbetler tanı karışıklığına yol açabilir.
Hastadan
veya yakınlarından iyi bir öykü alınabildiğinde ve muayene ile saptanabilen
nörolojik defisit bulgularının varlığında, inme
tanısı klinik olarak %95’e varan oranda doğru konulabilir. Semptomların
başlangıç şekli ve seyrinin iyi belirlenemediği durumlarda ise, süregelen semptomların inmeye değil, kafa travması, ensefalit, beyin apsesi, beyin tümörü veya kronik subdural hematom gibi çeşitli
nedenlere bağlı olma olasılığı vardır. Papilla ödemi ve nedeni ortaya
konulamayan ateş gibi bulguların varlığında inme tanısından şüphelenilmelidir.
İnmeli hastaların muayenesinde, nörolojik bulguların ortaya konulmasının yanı
sıra, kan basıncı (her iki koldan), kalp hızı ve ritmi, kardiyak üfürümler ve
periferik nabızlar araştırılmalıdır. Bazı nörolojik defisit
bulguları iyi muayene edilmezlerse gözden kaçabilirler. Bunlara örnek olarak
görsel-mekansal
fonksiyon bozukluğu bulguları (konstrüksiyonel
apraksi, ihmal/söndürme, diskriminatif duyu
bozukluğu, propriosepsiyon bozukluğu, anozognozi), görme alanı defektleri ve gövde ataksisi
sayılabilir.
Çok
sayıda hastalık klinik ve/veya radyolojik olarak inme ile karışabilir.
Başlangıçtaki epileptik nöbet gözden kaçarsa postiktal
konfüzyon veya uyanıklık kusurunun yanı sıra hemiparezi (postiktal nörolojik defisit, Todd paralizisi) olan
bir hastada yanlışlıkla inme tanısı konulabilir. Doğru tanıya öykünün
derinleştirilmesi (öncesinde nöbet epizodları, tablo
başlangıcında “pozitif” semptomlar) ve seyrin
izlenmesi ile varılabilir. Klinik olarak inme tanısı konulan az sayıda hastada
BT veya MR ile subdural hematom,
beyin tümörü (meningiom, gliom,
metastaz) veya arteryovenöz malformasyon
gibi yapısal intrakranial lezyonlar görülebilir.
Başlangıcın inme kadar ani olmayışı (veya bu konuda bilgi eksikliği),
başağrısı, konfüzyon, bilinç bozukluğu gibi
bulguların ön planda oluşu, epileptik nöbetler ve papilla ödemi gibi bulguların
varlığı, semptomların dalgalanması ve bulguların
düzeleceğine kötüleşme eğiliminde olması gibi özellikler doğru tanıya
yönlenmede yardımcıdır. Metabolik/toksik nedenlere bağlı ensefalopatiler
genellikle fokal bulgular olmaksızın subakut gelişen bilinç bozukluğu tablosuna
yol açarlar. Ama seyrek olsa da hipoglisemi, non-ketotik
hiperglisemi, hiponatremi, Wernicke ensefalopatisi gibi durumlar akutça ortaya çıkabilen fokal
nörolojik semptomlara ve dolayısıyla tanı
karışıklığına neden olabilir. Fokal nörolojik semptomların yanı sıra bilinç
bozukluğu ve ateş (özellikle pnömoni vb. gibi görünür neden olmadığında)
saptanan hastalarda ensefalit, beyin apsesi ve subdural ampiyem gibi lokal infeksiyonlar akla gelmelidir. Hipertansif
ensefalopati; subakut başlangıç, başağrısı, konfüzyon, nöbetler, bilinç bozukluğu, yüksek kan basıncı
ve hipertansif retinopati gibi bulguların
yardımıyla ayırt edilebilir. Multipl skleroz atağı bazen inme ile karışabilir.
Genç yaş, subakut başlangıç (günler içinde progresyon), öyküde atakların
varlığı gibi klinik ve BOS, MR bulguları gibi laboratuvar özellikler ayırıcı
tanıyı sağlar. Creutzfeldt-Jacob hastalığı bazen inme
benzeri bir tablo ile ortaya çıkabilir. Başlangıcın subakut oluşu, demans, miyokloniler yönlendirici özelliklerdir. EEG, BOS ve
difüzyon MR ile tanı konabilir. Serebral
amiloid anjiyopatide de stereotipik
ve tekrarlayıcı dakikalar süren geçici fokal nörolojik defisitler görülebilir.
Amiloid nöbetler (amiloid spells) olarak adlandırılan bu ataklar tanı
karışıklığına yol açarak GİA veya epileptik nöbet olarak değerlendirilebilir. Gradyant eko veya SWI gibi MR
sekansları ayırıcı tanıyı sağlar. Küçük kortikal,
korona radiata ve talamus
lezyonlarında görülebilen “psödoradiküler” defisitler
bazen periferik sinir (örneğin radial sinir felci) veya radiks lezyonları ile
karışabilir. Alt motor nöron ve dermatom bulguları
ayırıcı tanıda yararlıdır.
Fonksiyonel
(histeri veya simülasyon) semptom ve bulgular
psikiyatrik öyküsü olmayan yaşlı hastalarda seyrektir. Bulguların tutarsızlığı,
eşzamanlı emosyonel çatışma varlığı, özgeçmişte
histerik dönem veya psikiyatrik problem öyküsü, objektif nörolojik bulguların
yokluğu yol gösterici olabilir.
Daha
önceden inme geçirmiş olan hastalarda üriner infeksiyon veya metabolik bir
bozukluğun eklenmesiyle sekel defisit bulguları
artabilir ve bu durum yanlış olarak yeni bir inme sanılabilir.
Atipik İnme Belirtileri: İnme
Bukalemunları
Seyrek
olarak hastalar, başka nörolojik hastalıkları taklit eden atipik inme semptomları ile prezante olurlar. Bunun nedeni pozitif
semptomların gelişmesi (nöbet, hemiballismus, yabancı
el sendromu gibi nedenlere bağlı olarak anormal hareketler), semptomların
anatomik olarak lokalizan olmaması (nöropsikiyatrik bulgular, konfüzyon,
bilinç bozukluğu), periferik sinir kökenli gibi gözükmesi (vestibüler
sendrom, diğer kranial sinir felçleri, kortikal el sendromu, monoparezi
gibi) ya da izole olması (izole vertigo, bilateral görme
bozukluğu, stridor, yabancı aksan sendromu veya
başağrısı gibi) olabilir.
Nöropsikiyatrik semptomlar
ve akut konfüzyonel durum, inmeli hastaların % 3
kadarında görülebilir. Sağ hemisfer frontal ve parietal lob lezyonları ile daha sık görülürler. Kaudat çekirdek ve frontal lob lezyonları abuli, mental
veya afektif durgunluk ve insiyatif
eksikliğine yol açabilir. Sağ orbitofrontal, talamik ve temporoparietal
lezyonlar mani benzeri tablolara neden olabilir. Temporo-parietal
lezyonlar temporal nöbetlere ve psikotik semptomlara
yol açabilir. Eşzamanlı veya ardışık bilateral lezyonlar nedeniyle psödobulber paralizi ve kontrol edilemeyen ağlama, gülme
nöbetleri gelişebilir. Sağ temporal, inferior parietal ve oksipital lobların tutulumu kolaylıkla gözden
kaçabilen diğer nörolojik bulguların yanısıra, ön planda akut konfüzyonel sendroma yol açabilir.
Talamik lezyonlar amnezi, konfüzyon
ve minimal nörolojik defisitler ile ortaya çıkabilir.
Bilinç
seviyesindeki ani değişiklikler geniş inmelerin, özellikle de ani intrakranial basınç artışına neden olan kanamaların
başlangıç belirtisi olabilir. Bilateral medial talamik infarktlarda bilinç
bozukluğu dışında nörolojik bulgu olmayabilir. Baziler
tepe sendromunda da bilinç bozukluğu ön plandadır ama
okülomotor bulguların varlığı tanıya işaret eder.
İnmeli
hastarın %1 kadarında genellikle bazal ganglia bölgesindeki küçük derin infarktlara
bağlı olarak gelişen hemikore, hemiballismus,
distoni gibi hareket bozuklukları görülür. Posterior talamus veya dentato-rubro-talamik
yolun tutulması tremor nedeni olabilir. Miyoklonus arka sistem inmelerinin bir
parçası olarak görülebilir.
"Limb-shaking" GİA'lar,
öncelikle fokal motor nöbetleri akla getirir. Ama bu hareket bozukluğu, fronto-subkortikal motor yolların hipoperfüzyonuna
bağlı olarak gelişir. Ataklar genellikle kısadır ve tipik olarak postüral özellik gösterir. Hemen daima ileri karotis
darlığına bağlı olarak kontrlateral üst ekstremitede
ortaya çıkarlar. Atakların postüral özelliği ve “Jacksonian” yayılımın olmaması uyarıcı olabilir.
Akut
inme sırasında %1,5-5,7 oranlarında epileptik nöbet bildirilmiştir. Gençlerde,
hemorajik inmelerde, serebral korteksi tutan iskemik
inmelerde sıklık artar. Postiktal Todd
paralizisi ile başlangıcında nöbet olan inmeye bağlı defisiti ilk saatlerde
sadece klinik bulgulara dayanarak ayırmak güç olabilir. Serebral
sinüs ven trombozu ve venöz infarkt olan hastalarda
nöbet sıklığı çok daha yüksektir. Öyküde süregelen başağrısının
bulunması ve kafa içi basınç artması sendromu (KİBAS)
bulguları ayırıcı tanıya yardımcı olur.
Yabancı
el sendromu, korpus kallozum, frontal lob veya postero-lateral
parietal lobu tutan inmeler sonucu gelişebilir. Bir
elin sanki kendi aklı varmış gibi kişinin istemli kontrolünden bağımsız
hareketleri psikiyatrik hastalıklarla karıştırılabilir. Mezodiensefalik
bölge veya motor korteksi içeren inmelerde ortaya çıkan unilateral
asteriksis yanlışlıkla metabolik bir hastalığa
atfedilebilir. İzole hemifasial spazm ipsilateral küçük bir pons infarktının tek bulgusu olabilir.
Akut
başlangıçlı baş dönmesi, bulantı, kusma ve dengesizlik yakınmaları sıklıkla
akut vestibüler nöronit
gibi periferik vestibüler sistem hastalıklarına bağlı
olsa da yaşlı ve risk faktörleri olan hastalarda bu sendromun
pek fazla ek bulgu vermeksizin serebello-vestibüler
inmelere bağlı olarak da ortaya çıkabileceği unutulmamalıdır. "Head impulse" testinin
negatif olması veya "skew deviation"
saptanması veya yön değiştiren ya da vertikal nistagmus saptanması santral
patoloji olasılığını çok yükseltir.
İnme
nadiren izole veya neredeyse izole kranial sinir felçlerine neden olur.
Okülomotor veya fasial sinirlerin nukleusları
veya buradan çıkan lifler küçük bir infarkt nedeniyle
etkilenebilir. Anterior inferior
serebellar arter dalı olan labirent arterinin
tıkanması iç kulakta labirent infarktına bağlı işitme
kaybı nedeni olabilir.
Akut
gelişen izole, sınırlı, yüz, kol veya bacak zaafı da periferik sinir sistemi
hastalığını düşündüren bir inme prezantasyonu
olabilir. Presantral girusta
el alanı görece geniş olduğu için bu bölgeyi içeren küçük bir inme sadece el,
birkaç parmak hatta sadece başparmağı ilgilendiren bir zaafa neden olabilir. Bu
bulgular yanlışlıkla servikal radikülopati, ulnar veye
radial nöropati olarak değerlendirilebilir. Bacak monoparezisi
de tipik olarak anterior serebral
arter tıkanmalarında görülür.
Kapsüla interna
ön bacağı veya genu bölgesi ile ponsta
selektif olarak kortiko-bulber yolları tutan bir
lezyon izole dizartri-fasial parezi sendromuna yol açabilir. Fasial
zaaf hafiftir ve hızla düzelir. Benzer şekilde dominant operküler
ve medial frontal korteks bölgesini tutan inmeler de
saf dizartri nedeni olabilir.
Kortikal körlük, körlüğün inkarı ve konfabülasyon ile giden Anton sendromu ile tek seferde birden fazla objeyi
algılayamama ile giden görsel agnozi, okülomotor apraksi ve optik ataksi ile
karakterize Balint sendromlarının tanınması güç
olabilir. Görsel korteks ile optik radyasyonu tutan inmelerin seyrinde pozitif
spontan görsel bulgular görülebilir.
Yabancı
aksan sendromu dominant fronto-parietal
ve bazal ganglia bölgesi inmelerinde tanımlanmıştır.
İzole disfaji nadiren küçük bir beyinsapı inmesi sonucu gelişebilir. Lateral medüller infarkt, vokal kord paralizisine bağlı olarak disfoni,
solunum güçlüğü ve stridor nedeni olabilir.
Klasik
inme semptomları inmeyi telkin eder. Atipik semptomlar ise inmeyle uyumlu olmakla birlikte hekimi doğru
inme tanısından uzaklaştırabilirler. Hemen her türlü nörolojik semptomun akut olarak ortaya çıkması inme tanısını akla
getirmelidir.
Klinik
olarak inme tanısı konulduktan sonra ikinci adım, inmenin patolojik tipine
karar vermektir. Geçmişte bilinç bozukluğu, ciddi başağrısı gibi semptomların kanayıcı inme için tipik olduğu düşünülmüşse de
BT döneminde küçük intraserebral hematomlu
hastalarda bu “tipik” özelliklerin olmadığı görülmüştür. Ne normal klinik
değerlendirme ne de infarkt/hematom
ayırımı için tasarlanmış bazı klinik “skorlama”
yöntemleri iskemik/kanayıcı inme ayırımını yapmak için yeterli değildir. Bu
ayırımı doğru olarak yapabilmenin geçerli yolu erken dönemde (tercihen
1-2, en fazla 4 hafta içinde) kranial BT yapmaktır. BT ucuzluğu ve kolay
uygulanabilmesi nedeniyle erken dönem için tercih edilen araştırma
yöntemidir. Daha geç dönemde incelenebilen hastalarda ise MR daha uygundur. Çünkü
BT’de parenkim içinde kan
hemen hiperdens olarak görünürken zaman içinde izo- ve hipodens olur ve geç
incelenen olgularda infarkt/kanama ayırımı yapmak
güçleşir. Oysa MR’de kanama için tipik olan intensite değişiklikleri çok daha uzun bir zaman dilimine
yayılmaktadır. Gradyant eko gibi MR sekansları intrakranial kanamayı erken dönemde de güvenilir bir
şekilde belirleyebilir.
KAYNAKLAR
“İskemik İnme
”
bölümüne bakınız.