BEYİN
KAN DOLAŞIMININ ANATOMİ VE FİZYOLOJİSİ
Yazanlar: Sara Zarko Bahar, Göksel Bakaç, Esme Ekizoğlu
Son güncelleştirme tarihi: 18.05.2020
Beyin
Kan Dolaşımının Anatomisi
Beyin arcus
aorta* ve dallarından ayrılan karotis ve vertebral arterler aracılığı
ile beslenir. Oksipital lob dışında kalan serebral hemisferlerin kan akımını
karotis interna dalları, infratentoryel bölgede yer alan beyin sapı ve serebellum
ile supratentoryel yapılarından oksipital lob ile talamusun kan akımını vertebral
arter ve dalları sağlar.
*Arter
adları gibi anatomik terimler Latince kaydedildikten sonra kullanım kolaylığı
nedeniyle kısaltmalar İngilizce karşılıkları göz önünde bulundurularak yapılacaktır
(A.carotis interna –ICA gibi)
Supratentoryel
bölgeyi besleyen a.carotis interna (ICA), a.carotis communis’in (CCA) dalıdır.
A.carotis communis solda doğrudan arcus aorta'nın dalı olarak çıkar. Sağ a.carotis
communis ise a.anonyma' nın bir dalıdır (Şekil 1a).
Şekil
1a. Arcus
aorta ve dalları
A.carotis
communis servikal
bölgede dal vermeden dördüncü servikal vertebra düzeyine kadar yükseldikten
sonra tiroid kıkırdağın üst sınırına yakın bölgede iki dala ayrılır. A.carotis externa (ECA)
ve dalları tiroid bezi, yüz, saçlı deri ve dura mater gibi yapıların kanlanmasını
sağlar (Şekil 1b). A.carotis interna ise servikal bölgede dal vermeden
yükselerek kafa tabanında karotis kanalına girer, birden fazla segmenti vardır
(Tablo 1). İntrakranyal bölgede karotis kanalından çıktıktan sonra orta kafa
çukurundaki dura materi delerek kavernöz sinüsun içine girer. Arter daha
sonra kavernöz sinüsu oluşturan diğer dura yaprağını delerek subaraknoid
bölgeye ulaşır. Arter intrakavernöz bölge çıkışında üç temel dalını; oftalmik
arteri daha sonra sırasıyla a. communicans posterior (posterior komünikan
arter; PCoA) ve a. choroidea anterior’u (anterior koroidal arter; AChA)
verir (Tablo 2) (Şekil 1c).
Şekil
1b. Boyunda
büyük arterler (Kaynak 7’den uyarlanmıştır)
Şekil
1c. A.
carotis interna’nın segmentleri (Kaynak 7’den uyarlanmıştır)
ACA:
A. cerebri anterior, AChA: a. choroidea anterior, MCA: A. cerebri media, OA:
Oftalmik arter, PCoA: A.
communicans posterior
Tablo
1. A. Carotis İnterna (ICA)’nın segmentleri
Segment |
Özellikler |
Servikal segment |
Dal vermez |
Petröz segment |
Temporal kemikte
karotis kanalına girer Vidian ve karotikotimpanik
arterleri verir |
Kavernöz segment |
Kavernöz sinüste
ilerler Meningohipofizeal,
inferolateral dalları ve kapsüler arterleri verir |
Klinoid segment |
Küçük bir segmenttir,
dal vermez |
Supraklinoid segment |
Süperior hipofizeal
arter ve üç temel dalı olan oftalmik arter, posterior komünikan arter ve
anterior koroidal arteri verir |
Tablo
2. Supraklinoid A. Carotis İnterna (ICA)’nın temel dalları
Arter |
Sulama alanı |
Oftalmik arter |
Retinayı besler |
Posterior komünikan
arter |
PCA ile anastomoz
yapar Polar arter dalı
talamusun anterior
bölümünü besler |
Anterior koroidal
arter |
Globus pallidus,
unkus, anterior hipokampus, kapsula interna arka bacağının alt bölümü, serebral
pedinkül, optik traktus, korpus genikulatum laterale ve optik radyasyonun
arka bölümünü besler |
PCA:
A. cerebri posterior
Supraklinoid
karotis interna frontobazal bölgede a.cerebri anterior (ACA) ve a.cerebri
media (MCA) olarak iki uç dala ayrılır. A.cerebri media sylvian yarık
içinde laterale yönelir. Ana trunkusu oluşturan ilk parçası M1 segmenti olarak
adlandırılır. MCA ana trunkusundan sayıları 6 ile 12 arasında değişen lateral
lentikulostriat arterler (LSA) çıkar (Şekil 2 a,b,c,d).
Şekil
2a. A.
cerebri anterior ve a. cerebri media (Kaynak 7’den uyarlanmıştır)
Şekil
2b. Lentikülostriat
arterler (Kaynak 7’den uyarlanmıştır)
ACA:
A. cerebri anterior, ACoA: A. communicans anterior, ICA: A. carotis interna,
MCA: A. cerebri media
Şekil 2c. Karotis
anjiogramı, AP
Şekil 2d. Karotis
anjiogramı, Lateral.
Arterin
birinci parçası genellikle iki, bazen de üç uç dala ayrılarak sonlanır. Üst
dal (superior division); orbitofrontal, prefrontal, preRolandic (presentral),
Rolandic (sentral), anterior ve posterior parietal bölgelere dal verir. Alt
dal (inferior division); anguler, temporo-oksipital, arka, orta, ön temporal
ve temporopolar dalları ile adı geçen bölgeleri sular. Kortikal dallar, serebral
hemisferlerin iç yüzü, frontal pol ve üst konveksitenin arka bölümleri dışında
kalan tüm korteks bölgelerinin kanlanmasını sağlar. Kortikal arterlerden subkortikal
ak maddeyi besleyen, uzunlukları 20 ile 50 mm. arasında olan meduller perforan
dallar (pial perforan) çıkar. Bu dallar end-arter özelliğinde
olup derinde yan ventriküllere yönelirler.
A.cerebri
anterior, karotis internadan ayrıldıktan sonra orta hatta yönelir. Arterin
a. communicans anterior’a (anterior komünikan arter; ACoA) kadar olan parçasına
A1 segmenti adı verilir. A1 segmenti bitiminde arter corpus callosum genu
bölgesinde yukarı geriye kıvrılarak hemisferlerin iç yüzünde yer alır. Arterin
A1 segmenti ve ACoA' dan ayrılan perforan dalları (anterior lentikulostriat
arterler ve Heubner’in rekürren arteri) ayrılır
(Tablo 3). A.cerebri anterior hemisferlerin iç yüzünde medyal orbitofrontal,
frontopolar, perikallosal ve kallosomarginal dallarını verir. Perikallosal
arterin dalları pariyetal lobun iç yüzü ile prekuneus bölgesini sular. Kallosomarginal
arterdan ayrılan assandan frontal dallar frontal lobun iç yüzü ile parasentral
lobül ve singulat girusun bir bölümünü sular.
Tablo
3. Bazal ganglia ve kapsüla internanın beslenmesi
Arter |
Bazal
Ganglia |
Kapsula
İnterna (Kİ) |
AChA |
Gl.
pallidus |
Kİ’nin
arka bacağının alt bölümü |
Anterior
LSA ve Heubner’in rekürren arteri (ACA) |
Gl.pallidus, n.caudatus
ve putamenin ön alt bölümleri |
Kİ’nin
ön bacağı |
Lateral
LSA (MCA) |
Striatum ve gl. pallidusun
laterali |
Kİ üst bölümü, korona
radiata |
ACA: A. cerebri anterior,
AChA: A. choroidea anterior, Kİ: Kapsula interna LSA: Lentikulostriat arterler,
MCA: A. cerebri media
Vertebrobaziler
sistem dolaşımını a.subclavia’nın dalı olan a.vertebralis’ler (vertebral
arter; VA) sağlar. Sağ a.subclavia, CCA gibi brakiosefalik trunkustan,
solda ise doğrudan arcus aorta’dan ayrılır. A. vertebralis, a.subclavia’dan
ayrıldıktan sonra beşinci veya altıncı servikal vertebraların transvers foramenleri
içine girerek birinci servikal vertebraya kadar yükselir. Foramenler dışındaki
parça "V1", transvers foramenler içinde yer alan servikal parça "V2 "segmenti
olarak adlandırılır. Arterin atlas kemiği transvers forameni çıkışından
foramen magnumun anterolateral bölümünde durayı delerek subaraknoid aralığa
girene kadar olan parçası "V3" segmenti adını alır. Subaraknoid aralığa girdikten
sonra (V4 segmenti) öne yukarı yönelerek bulbus ön yüzünde karşı taraftan
gelen VA ile birleşerek a. basilaris’i (baziler arter; BA) oluşturur.
Vertebral
arterin intradural segmentinden a.cerebellaris posterior inferior (PICA)
çıkar. PICA serebellumun alt bölümünü sular. Bulbus lateral bölümü de PICA
veya V4 segmenti distalinden çıkan perforan dallarla beslenir. Baziler arter
beyin sapı boyunca beyin sapının ön orta bölümünü sulayan kısa perforan dallar
ile beyin sapını çevreleyen kısa ve uzun sirkumferensiyal dallar verir. Baziler
arterden ayrılan uzun sirkumferensiyal arterler, a.cerebellaris anterior inferior
(AICA) ve a.cerebellaris superior (SCA) adını alır. AICA bulbus üst bölümü
ile basis pontise dallar verdikten sonra serebellumun ön alt bölümü ile brachium
pontisi sular. Birçok olguda a.auditiva interna AICA dalıdır. SCA
baziler arter üst ucunda iki dala ayrılmadan hemen önce çıkar. SCA superior
serebellar pedonkül, mezensefalonun dorsolateral bölgesi ile serebellar hemisferlerin
üst yarısını sular. Baziler arter genellikle a.cerebri posterior’leri
(PCA) vererek sonlanır. PCA çıkışından
PCoA‘ya
kadar olan parçası "P1" segmenti olarak adlandırılır. Arter, perimezensefalik
sisterna içinde arkaya yönelir. Tentoryumun medyal kenarına komşu gittikten
sonra PCA supratentoryel bölgeye geçerek anterior ve posterior temporal dallar
ile kalkarin ve pariyeto oksipital dallarını verir. PCA ve PCoA
'dan ayrılan perforan arterler mezensefalon ve talamusun kanlanmasını sağlar
(Şekil 3).
PCA
proksimal parçasından çıkan talamoperforan arterler talamusun posteromedyal
bölümü ile rostral mezensefalonu besler. Talamoperforan arterler olguların
%30 unda bir PCAdan tek trunkus halinde çıkarak her iki talamusu sular. Talamogenikulat
arterler PCA distal parçasından ayrılarak talamusun ventrolateral bölümünü
sular. PCA’nın posterior koroidal dallarından ayrılan arterler, pulvinar,
posterior talamus ile genikulat cisimlerin kanlanmasını sağlar. Talamusun
anteromedyal ve anterolateral bölümünü PCoA’dan
ayrılan polar arterler sular. Polar arterler olguların %30’unda bulunmayabilir.
Bu durumda anteriyor talamusun kanlanmasını talamoperforan arterler sağlar.
Şekil 3. Talamusun
kanlanmasının şematik görünümü (Kaynak 1’den uyarlanmıştır).
Beyinin
dolaşımını sağlayan arterler arasında çok sayıda anastomoz olanakları vardır.
İntrakranyal bölgede her iki karotis sistemi ve vertebrobaziler sistem ile
karotis sistemi arasında gerektiğinde devreye giren kollateral dolaşımı
Willis poligonu sağlar (Şekil 4,5,6). Kranyoservikal damarların
ekstrakranyal ve intrakranyal parçaları arasında oluşan fizyolojik bağlantılar
karotis ve vertebral arterlerin tıkanması gibi durumlarda intrakranyal dolaşıma
katkıda bulunan anastomozlardır. Örneğin orbita bölgesinde ECA-ICA arasında
oluşan kollateraller ICA, oftalmik arter çıkışından önce tıkandığında intrakranyal
dolaşıma katkıda bulunur. Benzer şekilde ekstrakranyal bölgedeki tıkanmalarda
kranyoservikal damarların kas dalları iki yanlı ECA dalları ve vertebral arterler
ile ECA dalları arasındaki anastomozları oluşturur. Leptomeningeal kollateral
dolaşım, akut iskemik inmede intrakranyal dolaşıma katkıda bulunur ve enfarkt
alanının büyüklüğünün temel belirleyicilerinden biridir.
Şekil
4. Beyin
kan dolaşımını sağlayan arterlerin kafa tabanından görünümü (Kaynak
7’den uyarlanmıştır)
Şekil 5. Willis
poligonu (m: a. cerebri media, i: a. carotis interna, b: a. basilaris, p:
a. cerebri posterior, pc: a. communicans posterior)
Şekil
6a. Vertebral
anjiogram, AP
Şekil
6b. Vertebral
anjiogram, Lateral
Beyin
Kan Dolaşımının Fizyolojisi
Bir
beyin kan damarının akut tıkanması veya kan akımının yavaşlaması sonucunda
o damar tarafından beslenen beyin bölgesinde ortaya çıkan fokal serebral iskemi
hücre ölümü ile sonuçlanan bir dizi olayı başlatır. Beyin damarlarının tıkanması
sonucu ortaya çıkan patolojik süreci anlayabilmek için beyin metabolizması
ve dolaşımı ile ilgili fizyolojik mekanizmaları bilmek gerekir.
Beyin,
metabolik ihtiyacı yüksek bir organdır. İnsan beyni metabolik ihtiyacını karşılayacak
olan enerjiyi diğer organlardan farklı olarak sadece glikozdan elde eder.
Glikoz kullanımı 100 gram beyin için dakikada 4,5 ile 7 miligram arasında
değişir. Beynin günlük glikoz gereksinimi 125 gramdır. Glikoz beyinde glikolitik
(anaerob) ve trikarboksilik siklüs (aerobik) yolu ile metabolize olur. Aerobik
metabolizma sırasında her bir glikoz molekülü 36 adet ATP ortaya çıkarırken
anaerobik metabolizma sırasında laktik asitle birlikte 2 adet ATP molekülü
oluşur. Nöronal bütünlüğün korunması, kalsiyum ile sodyumun hücre dışında
potasyumun ise hücre içinde tutulması için sürekli bir ATP yapımına ihtiyaç
vardır. Anaerob glikoliz ile ortaya çıkan enerji daha küçüktür. Bu nedenle
laktik asit hücre içi ve dışında birikir, mitokondri sitozolde biriken kalsiyumu
kullanma özelliğini kaybeder ve hücre içi kalsiyum miktarı artar. Sonuç olarak
kendi oksijen ve glikoz rezervi düşük olan beyin dokusu, işlevsel ve yapısal
bütünlüğünü sürdürebilmek için yeterli oksijen ve glikoz içeren sürekli (kesintisiz)
kan akımına muhtaçtır.
Beyin
için gerekli sabit oksijen ve glikoz, kardiyak debinin %15’ini oluşturan ve
dakikada 800 ml olan kan akımından karşılanır. Bu değerlere karşılık gelen
beyin kan akımı (CBF-cerebral blood flow) ihtiyacı 100 gram beyin için dakikada
40-60 mililitredir. İstirahat halinde beyin kan akımı, dokunun metabolik ihtiyacını
karşılayacak düzeydedir. Metabolik ihtiyacı fazla olan gri maddede bölgesel
kan akımı (regional cerebral blood flow-rCBF) metabolik ihtiyacı daha az
olan ak maddeden fazladır. Serebral korteksin oksijen kullanımı 6ml/100g/dak.
olmasına karşılık ak maddenin bir dakikadaki oksijen kullanımı 100 gram beyin
için iki mililitredir. Normal şartlarda beyindeki kan akımını kafa tabanındaki
serebral perfüzyon basıncı (CPP-cerebral perfusion pressure) ile serebrovasküler
direnç (CVR – cerebrovascular resistance) belirler. Serebrovasküler direnç
kan viskozitesi ve damar çapından etkilenir.
CBF = CPP/CVR
Ortalama
serebral perfüzyon basıncı (mean CPP), serebral dolaşımdaki ortalama arteryel
kan basıncı (MAP- mean arterial pressure ) ile venöz basınç (ICP-intracranial
pressure) arasındaki farka eşittir. Bu değer normalde 90 mmHg düzeyindedir.
CPP = MAP-ICP
Ortalama
arter basıncı, diyastolik kan basıncına nabız basıncının (sistolik basınç-diyastolik
basınç) üçte biri eklenerek hesaplanır.
MAP = diyastolik KB + nabız basıncı/3
Serebral
perfüzyon basıncı normal olan istirahat durumundaki beyinde, beyin kan akımı,
dokunun metabolik ihtiyacını karşılayacak düzeydedir. Bu durumda, farklı beyin
bölgelerinde, kandan elde edilen oksijen ve glikoz değerleri genellikle eşittir.
İstemli hareket ile motor korteks uyarıldığında bu bölgenin metabolik ihtiyacı
artar. Beyin kan akımı bölgesel olarak artarak ihtiyacı karşılar. Bu durumda
dokunun kandan çektiği oksjen ve glikoz miktarında bir değişiklik olmaz.
Beyin kan akımı çeşitli nöronal ve kimyasal olaylardan etkilenir. Örneğin
kandaki oksijen basıncı, karbondiyoksit basıncı beyin kan akımını etkilediği
gibi, kan akımı kafa içi basınç değişikliklerinden de etkilenir. Fizyolojik
şartlarda, yukarıdaki denklemlerde görüldüğü gibi beyin kan akımını sabit
tutan mekanizmalar vardır. Ortalama arteryel basınç azaldığında veya kafa
içi basıncı arttığında serebral perfüzyon basıncı azalır. Bununla birlikte
prekapiler damarların çapındaki genişleme ile serebrovasküler direnç düşer
ve beyin kan akımı sabit kalır. Serebral perfüzyon basıncı arttığında damar
çapında daralma gerçekleşir, direnç artar ve beyin kan akımı sabit kalır.
Sistemik ortalama arter basıncı 60 ile 160 mmHg değerleri arasında kaldığı
sürece beyin kan akımının sabit kalmasını sağlayan bu mekanizma otoregülasyon olarak
adlandırılır (Şekil 7a). Ortalama arteryel kan basıncı 60 mmHg’nın
altına düştüğünde prekapiler damarların genişleme kapasitesi aşılır. Damarlar
daha fazla genişleyemez ve sonunda CPP ve buna bağlı CBF da azalır. Ortalama
arteryel kan basıncı 160 mmHg üzerine çıktığında ise damarlardaki daralma
en üst düzeyine ulaşır. Damar çapı daha fazla daralamaz ve hiperemi, vazojenik
ödem gelişir. İntrakranyal basınç artar ve hipertansif ensefalopati bulguları
ortaya çıkar. Her iki durumda da artık otoregulasyon bozulmuş ve CBF kan basıncına
bağımlı hale gelmiştir. Uzun süredir hipertansiyonu olan insanlarda otoregulasyon
değerlerinin alt ve üst sınırları da yükselir. Yani otoregulasyon eğrisi
sağa kayar. Hipertansiyonu olan kişilerde yüksek kan basıncı değerlerine tolerans
artarken hipotansiyona da duyarlılık artar. İskemik inme, subaraknoid kanama,
kafa travması, kanda parsiyel karbondiyoksit basıncının artması gibi serebral
otoregulasyonun bozulduğu durumlarda da beyin kan akımı, perfüzyon basıncındaki
değişikliklere bağımlı duruma gelir.
Beyin
kan akımı azaldığında dokunun kandan aldığı O2 (OEF-oxygen extraction fraction)
ve glukoz (GluEF- glucose extraction fraction) miktarı artarak normal metabolizmayı
ve beyin fonksiyonlarını korur. Bu dönemde klinik semptom görülmez. Gerektiğinde
OEF artışı normalin 3, GluEF artışı ise normalin 10 katına kadar çıkabilir
(Şekil 7b). Beyin kan akımı 100 gram beyin için dakikada 20-25 mililitrenin
altına düşerse elektrofizyolojik sessizlik hali ortaya çıkar. Bu durumda iskemik
dokunun enerji ihtiyacı alt düzeydedir. Böylelikle bir süre için de olsa
hücre bütünlüğünü korur. İskemi süresi uzarsa hücre ölümü başlar. Bu sırada
dokunun kandan aldığı oksijen miktarı (OEF) daha fazla artamaz ve dokunun
oksijen kullanma kapasitesi (CMRO2- cerebral metabolic ratio for oxygen)
düşmeye başlar. Beyin kan akımı 100 gram beyin için 15ml/dak. olduğunda elektroensefalografide
aktivite kaydedilmez ve uyarılmış potansiyeller kaybolur. Beyin kan akımı
10ml/dak/100gr olduğunda hücre harabiyeti başlar. Normal şartlarda hücre
içinde bulunan potasyum iyonu ile ekstrasellüler bölgede yer alan sodyum
ve kalsiyum iyonları arasındaki dengeyi sağlayan iyon pompasının ihtiyacı
olan enerji sağlanamadığından potasyum hücre dışına çıkar. Bu sırada kalsiyum
ve sodyum iyonu, su ile birlikte hücre içerisine girerek sitotoksik ödem
ve giderek geriye dönüşümsüz hücre ölümü süreci başlamış olur. Elektriksel
sessizlik ile hücre zarının iyon dengesini koruyamayacak duruma gelmesi için
gereken zamanı iskeminin şiddeti, süresi ve kollateral dolaşımın düzeyi belirler.
Akut iskemik olaylarda, merkezde iskemiden en çok zarar gören bir alan ile
çevresinde enerji metabolizması bozulan ve bu nedenle elektriksel aktivitesini
sürdüremeyen buna karşılık hücre içi ve dışı arasındaki iyon dengesini koruyabilen
irreversibil hücre ölümünün başlamadığı bir bölge vardır. İşte elektriksel
olarak sessiz, ancak yaşamını sürdürmekte olan bu beyin bölgesi iskemik
penumbra olarak adlandırılır (Şekil 8). İskemik penumbra bölgesine
ait ilk bilgiler hayvan deneyleri ve insanda pozitron emisyon tomografi (PET)
çalışmalarından elde edilmiştir. Kurtarılabilir bir doku olan iskemik penumbra
bölgesi, akut iskemik inmede erken tedavi çalışmalarının temelini oluşturur.
İyi gelişmiş leptomeningeal kollateral dolaşımı olan kişilerde infarkt alanı
daha küçük, kurtarılabilir penumbra dokusu daha geniştir.
Günümüzde akut iskemik inmede magnetik rezonans görüntülemede (MRG) diffüzyon
ağırlıklı yöntem (DWI =diffusion weighted images) ve perfüzyon ağırlıklı
yöntem (PWI =perfusion weighted images) birlikte kullanıldığında PWI de
saptanan perfüzyonun kısıtlı olduğu alan DWI ile saptanan difüzyon defekti
alanından daha geniş (diffüzyon/perfüzyon uyumsuzluğu) ise bu iki alan arasında
kalan beyin dokusunun bir bakıma iskemik penumbra bölgesini yansıttığı kabul
edilmektedir. Benzer bilgiler BT perfüzyon çalışmaları ile de elde edilebilir.
Penumbra bölgesi fonksiyonel değildir ve DWI’de görülen geri dönüşümsüz infarkt
alanı ile açıklanamayan ağır klinik bulgular (diffüzyon/klinik uyumsuzluğu)
iskemik penumbranın varlığına işaret edebilir.
Şekil
7 a ve b.
Serebral Otoregülasyon.
Şekil
7a. Serebral
perfüzyon basıncı (CPP-cerebral perfusion pressure) düştükçe otoregulasyon
kapasitesi aşılana kadar vazodilatasyon beyin kan akımı (CBF- cerebral blood
flow) nı korur
Şekil
7b. Bu
kapasite aşıldıktan sonraki CPP düşmeleri artık CBF’da azalma ile sonuçlanır.
Bu durumda OEF (oxygen extraction fraction) ve GluEF (glucose extraction fraction)
artarak normal metabolizmayı ve beyin fonksiyonlarını korur. OEF artışının
beynin metabolik gereksinimlerini artık karşılayamaz hale geldiği noktaya
kadar klinik semptom görülmez. CBF düşüşü ve OEF artışı bir noktadan sonra
(CBF<20ml/100gr/dak) beynin metabolik gereksinimlerine yanıt veremez ve
bu durumda artık CMRO2 (cerebral metabolic ratio for oxygen) de azalır ve
klinik semptom ortaya çıkar.
MAP
(mean arterial pressure-ortalama arter basıncı)
CVR
(cerebrovascular resistance- serebrovasküler direnç)
CVP
(central venous pressure- santal venöz basınç)
Şekil
8. İskemik
Penumbra.
Grafik
(solda): Elektriksel yetmezlik için beyin kan akımın (CBF- cerebral blood
flow) eşik değeri < 20ml/100 gr/dak.dır. OEF (oxygen extraction fraction)
maksimum düzeydedir ve CMRO2 (cerebral metabolic ratio for oxygen) düşmeye
başlar. Bu dönem revesibldir. CBF <10ml/100gr/dak’a düşerse membran yetmezliği
gelişir. Semptomlar artık irreversibldir.
Şekil
(sağda): İnfarkt dokusunun çevresinde, hücrelerin elektriksel aktivitesinin
durup membran potansiyelinin korunduğu, yani fonksiyonel olarak bozulmuş ancak
kısa sürede reperfüzyon gerçekleşirse irreversibl hasar oluşmadan kurtarılabilir
beyin dokusu vardır. Bu doku iskemik penumbra olarak adlandırılır.
K
A Y N A K L A R
6.
Tong
E, Hou Q, Fiebach JB, Wintermark M. The role of imaging
in acute ischemic stroke. Neurosurg Focus. 2014 Jan;36(1):E3.
7.
Caplan LR, Liebeskind
DS. Pathology, anatomy and pathophysiology of stroke. Caplan LR (Ed): Caplan’s
stroke (5th ed). New York: Cambridge University Press, 2016. p 19-31