NÖROLOJİDE
ACİL YAKLAŞIM
Yazanlar:
Elif KOCASOY ORHAN, Arman ÇAKAR, Yakup KRESPİ, Ebru ALTINDAĞ
Son
güncelleştirme tarihi: 19.02.2020
GİRİŞ
Günümüzde
‘Acil Nörolojik’ hastaların değerlendirilmesi daha da önemli bir konu olarak
karşımıza çıkmaktadır. İnceleme yöntemlerindeki gelişmeler, tedavi seçimi
konusunda zamanla yapılan yarışma acil değerlendirmenin önemini arttırmaktadır.
Bu bölümde acil nörolojide karşılaşılabilecek hasta grupları ve bu hastalara
yaklaşımda dikkat edilmesi gereken noktalar vurgulanacaktır. Acil başlığı
altında hastaların genel değerlendirilmelerinin yanı sıra hastalıklar ile
ilgili önemli noktalar hatırlatılacaktır. Nörolojik acil bir olay karşısında
yapılması gereken temel yaklaşımlar öncelikle gözden geçirilecek ve ardından
sistematik yaklaşımlardan bahsedilecektir.
ACİL HASTAYA
TEMEL YAKLAŞIM PRENSİPLERİ
Acil
poliklinikte değerlendirilen hastalardaki temel yaklaşım hayatın
devamlılığının sağlanması ve gerekli ise solunum ve dolaşım desteğinin
verilmesidir. Primer hastalık nörolojik olsun ya da olmasın yaşamsal
fonksiyonların devamlılığı sağlanmalıdır. İkinci aşamada ise nörolojik işlevler
hızlıca değerlendirilmeli ve varsa nörolojik tutulumun lokalizasyonu yapılarak,
etyoloji araştırılmalıdır. Acil nörolojik değerlendirmenin zorlu ve korkutucu
taraflarından biri, sistemik hastalıkların nörolojik bulgular ile kendini
göstermesi olabileceği gibi altta yatan nörolojik hasarın sistemik bozuklukları
da tetikleyebilmesidir. Olası bir kısır döngü içerisinde hızlıca doğru
yaklaşımı kullanarak hastanın değerlendirilmesi ve tedavi planlaması temel
yaklaşımın hedefidir.
Hasta acil
poliklinikte değerlendiriliyorsa da temel yaklaşım mümkün olduğu kadar
ayrıntılı bir öykü ve nörolojik muayenedir. Elde edilen bulgular ile olası etkilenmenin
lokalizasyonu yapılmalıdır. Bu standart yaklaşımın yanında vakit kaybı
yaşanmamalıdır. Hayatı ve nörolojik fonksiyonları tehdit eden durum ilk önce
tedavi edilmelidir. Bir yandan hasta ve yakınlarından anamnez alınırken, diğer
yandan ayırıcı tanı olasılıklarına göre hızlıca tetkikler yapılmalı ve uygun
destek tedavisine başlanmalıdır. Bu durumu örneklendirecek olursak; şuuru
kapalı getirilen bir hastada etraftakilerden anamnez alınırken aynı zamanda
hastanın kokusu, üzerinde idrar-kusmuk olup olmadığı gözden geçirilmeli, parmak
ucundan satürasyon ölçülürken, kan şekeri değerlendirilmeli, hızlıca kan gazı
alınmalı, ateş ve tansiyon arteryal değerleri ölçülmelidir. Nörolojik
muayenesinde ise ilk etapta ışık refleksi, ense sertliği, ağrılı uyarana cevabı
ve taban derisi refleksi değerlendirilmelidir. Bu muayene ve tetkikler
yapılırken hastanın damar yolu açılarak glikoz içeren bir sıvı ile tedaviye
başlanmalıdır. Ateş saptanırsa profilaktik antibiyoterapi geciktirilmemelidir.
Bu şekilde hem klasik öğretide yer alan anamnez ve nörolojik muayene hasta için
hızlıca gözden geçirilmiş, hem de sistemik olarak hasta değerlendirilmiş
olacaktır. Kesin tanıya henüz ulaşılamamış olması uygun destek tedavilerinin
başlatılmasının önünde engel değildir. Ayrıca hızla tedavi edilmezse kötü
seyredebilecek olası tanılara yönelik spesifik tedavilerin başlanması konusunda
da acele edilmelidir.
Kesin
tanıya ulaşılamamış olsa bile destek tedavi başlanmalı ve solunum desteğine
ihtiyaç olduğu kanaatine ulaşılırsa, hasta entübe edilmelidir. Özellikle
havayolu güvenliği risk altında olan hastalarda entübasyon endikasyonları geniş
tutulmalıdır. Acilde çalışan nöroloji hekimlerinin endikasyonları iyi bilmeleri
gerekir.
Tablo 1. Nöroloji acilinde entübasyon ve mekanik ventilasyon endikasyonları |
-
Hipoventilasyon
ve apneik solunum:
Her türlü ensefalopati seyrinde, beyinsapı tutulması olan hastalıklarda -
Solunum
kaslarının tutulduğu primer nöromüsküler zaaf: Myasthenia gravis (MG) Amiyotrofik
lateral skleroz (ALS), Guillain-Barré sendromu (GBS) vs. -
Hava yolu
güvenliğinin sağlanmasının zor olduğu durumlar: Uyanıklığın ileri derecede
bozulduğu Glasgow koma skorunun (GKS) 8 ve altında olduğu durumlar
ör: ağır inmeli hastalar -
Yüksek
servikal medulla spinalis tutulumu -
KİBAS'da
hiperventilasyon amacıyla -
Status
Epileptikus (SE) |
Havayolunun
sağlanması gereğinde hastanın entübe edilmesi acildeki hastanın güvenliği
açısından da önemlidir. Bu şekilde aspirasyon riski azalacak, ventilasyon
kolaylaşacak, trakeadaki sekresyonların aspirasyonu daha kolay olacak ve
hastanın transferi daha güvenli olarak sağlanabilecektir. Hızlıca hastanın
havayolu açıklığı ve solunumu sağlanmış ve dolaşım desteği ( A=airway,
B=breathing, C=circulation) verilmiş olacaktır.
Nöroloji
pratiğinde diğer önemli bir nokta zamana karşı yarışılan tedavi yaklaşımlarının
gündeme gelmesi olup, nörolojik hastaya kaderci bakış açısını değiştirmeyi
mümkün kılabilecek seçeneklerin ortaya çıkmasıdır. Özellikle iskemik inme
tedavisinde günümüzde gelinen noktada ilaç seçenekleri ve girişimsel
tedavilerin zamana göre uygulanabilmesi ve hastanın ve hasta yakınlarının bu
tedavi seçeneklerinden haberdar olması önemlidir.
İLERİ NÖROLOJİK
YAŞAM DESTEĞİ YAKLAŞIMLARI
Acilde
ağır nörolojik tablolar karşısında sahip olduğumuz kısıtlı bir süre içinde,
klinik tablo ne olursa olsun, sinir sistemi hangi düzeyde hastalanmış olursa
olsun, öncelikle ve hızlıca genel acil prensiplerinin uygulanması gerekmektedir.
Çoğunlukla değişik derecelerde bilinç bozukluğu ile karşımıza çıkan bu
hastalarda ana prensip, hastanın yaşamsal fonksiyonlarından sorumlu olduğumuzun
bilincinde olmamızdır. Bu nedenle hastanın solunum yolunun açık tutulması (ağız
yolu, entübasyon, trakeostomi), gerekli oksijenizasyonun (nazal oksijen, vs.),
ve hemodinamik stabilitenin sağlanması en önemli önceliktir. Klasik olarak ABCD
(A=airway, B=breathing, C=circulation, D=deficit) şeklinde özetlenen bu
öncelikli yaklaşımlar uygulanırken, hasta eşzamanlı olarak aşağıda belirtilen
temel prensipler ışığında hızlıca nörolojik açıdan değerlendirilecek ve gerekli
laboratuvar incelemeleri yapılacaktır. İleri kardiyak sorunlu veya travmalı
hastada, yaşam desteğinde olduğu gibi acil nöroloji pratiğinde de standart hale
getirilerek uygulanacak "ileri nörolojik yaşam desteği yaklaşımları",
birçok ağır nörolojik hastalık durumunda ortaya çıkan ve sürmekte olan
nörolojik hasarın sınırlandırılmasını sağlayacaktır.
Hava Yolu-Solunum Desteği
Solunum
sistemi hava yolları, akciğerler ve bu sistemin çalışmasını düzenleyen kompleks
bir nöromüsküler sistemden oluşur. Solunum sisteminin istemli ve otonom santral
kontrolü söz konusudur. Anatomik açıdan farklılıklara sahip olan bu iki sistem
çeşitli hastalıklar nedeniyle ayrı ayrı etkilenebilir. Solunumun düzenli
olabilmesi için solunum merkezlerine çok yerden bilgi girişi bulunmaktadır. En
önemlileri arter kanındaki oksijen (O2) ve karbondioksit (CO2)
için kemoreseptörlerden gelen veridir. Bilindiği üzere solunum fonksiyonu
santral ve periferik sinir sistemi ya da nöromüsküler hastalıklarda akut veya
kronik olarak etkilenebilir.
Nörolojik
acil tablolarda hava yolu açıklığının korunması, ventilasyonun sağlanması ve
aspirasyonun önlenerek uygun oksijenizasyonun sağlanması önemlidir.
Birçok
akut nörolojik olay sonrasında üst solunum yolu kaslarındaki anormal aktivite
üst solunum yollarının kollabe olmasına ve bu yolların koruyucu reflekslerinin
ortadan kalkmasına yol açar. Bu durum, bu yolların açıklığının korunmasına
yönelik gerçekleştirilen endotrakeal entübasyonun en önemli nedenidir.
Myasthenia gravis (MG), Guillain-Barré sendromu (GBS) veya amiyotrofik lateral
sklerozda (ALS) olduğu gibi solunum kaslarının tutulumuna bağlı olarak
ventilasyon yetersizliği gelişebilir. Akut metabolik bozukluk veya
intoksikasyonlar sonucu gelişen akut ensefalopatiler veya beyinsapı tutulmasına
bağlı olarak solunum merkezi deprese olabilir veya anormal solunum paternleri
gelişebilir ve bunun sonucunda ventilasyon bozulabilir. Ayrıca, akut nörolojik
tabloya eşlik edebilecek akut akciğer hastalıkları da solunum yetmezliğine yol
açabilir.
Neden ne
olursa olsun solunum tedavisinin ilk basamağı olan hava yolu açıklığının
hızlıca sağlanmasıdır. Hava yolu açıklığının sağlanması uzmanlık gerektiren bir
girişim değildir. Acilde görev alan her hekim hava yolunu açabilmeli ve bu
açıklığı uzman yardım gelene dek devam ettirebilmelidir. Acil hastalar hava
yolu güvenliği sağlanmadan kranial görüntüleme gibi tetkikler için
gönderilmemelidir. Tanı işlemleri tamamlanana dek kısa süreli de olsa
entübasyon ve ventilasyon kararının alınmasında da gecikilmemelidir.
Hava Yolu
Uygun
oksijenizasyonun sağlanmasında ilk basamak hava yolu açıklığının sağlanmasıdır.
Endotrakeal entübasyon dışında birçok yöntemle hava yolu açıklığı sağlanabilir.
Bu yöntemler özellikle endotrakeal entübasyonun hızlıca yapılamadığı durumlarda
zaman kazanmak açısından her hekimin kolayca uygulayabileceği yöntemlerdir ve
hayat kurtarıcıdır. Uygulanan metod ne olursa olsun, özellikle uzun süre hava
yolu açıklığını devam ettiremeyecek örneğin komalı hastalarda mutlaka
endotrakeal tüp gerekecektir.
Çenenin
Kaldırılması Tekniği
Hastanın
boynu ile ilgili bir travma yoksa boyun hiperekstansiyona getirilerek ya da
nötral pozisyonda uygulanabilir. Hekim her iki elinin parmaklarıyla hastanın
çenesini kavrar ve öne doğru kaldırır. Boyun hiperekstansiyona getirilecekse
bir elle baş alından itilerek hiperekstansiyona getirilirken diğer elle çene
ucundan kavranarak öne ve yukarıya doğru kaldırılır (Şekil 1). Bu
sırada başka birinden başın ekstansiyonda kalması için yardım alınarak bir elle
çene yukarıda tutulurken diğer elle ağız ve orofarinks bölgesi yabancı
cisimlerden temizlenebilir ve aspirasyon uygulanabilir (Şekil 2).
Bu sırada takma dişler çıkarılmalıdır. Bu işlemler sırasında özellikle yeni bir
epileptik nöbet geçirmiş hastada oro-faringeal hava yolu (airway) takılması
önem kazanır. Bu yöntem olası yeni bir nöbet esnasında hastanın dilini
ısırmasını engelleyecektir. Hava yolu yerleştirilirken öğürme refleksi olan
hastalarda çok dikkatli olunmalıdır, çünkü böyle hastalar kusup aspire
edebilirler. Hastalara ağız kommisürü ile tragus arasındaki mesafeden daha
uzun hava yolu yerleştirilmemelidir.
Şekil 1. Çenenin kaldırılması. Çene öne doğru çekilir ve hastanın başı arkaya doğru
itilerek hiperekstansiyona getirilir (Kaynak 5’ten alınmıştır).
Şekil 2. Ağzın temizlenmesi. Boyun
hiperekstansiyona getirildikten sonra ağzın içi temizlenir (Kaynak 5’ten
alınmıştır).
Tüm bu
girişimlerin yararlılığı, hastanın toraksı gözlenerek yeterli ve normal solunum
hareketlerinin varlığı, her iki hemitoraks dinlenerek solunum seslerinin
varlığı, normal ve simetrik oluşu ve eğer hastanın parmaktan O2 satürasyonu
sürekli olarak izlenebiliyorsa oksijen satürasyonunun en azından %90'ın (PO2=70mmHg)
üzerinde tutulması ile anlaşılabilir. Siyanozun gerilemesi, tırnak yatakları,
deri ve mukozanın normal pembe rengine dönmesi, taşikardi ve takipnenin
gerilemesi iyi oksijenizasyonun en önemli göstergeleridir. Bu işlemlere rağmen
stridor ve gözlenebilecek paradoksal solunum daha distal obstrüksiyonu
düşündürmelidir. Bu durumda derin trakeal aspirasyon ve şartlar elverişli ise
endoskopik aspirasyon yapılmalıdır. Gerekli oksijenizasyon sağlanamıyorsa
entübasyon ve ventilasyon sağlanana dek maske ile sürekli 10-15 lt/dakika
olacak şekilde %100 oksijen verilip ambu ile hasta ventile edilmelidir. Bu
yolla yaklaşık %90-100'lük bir FiO2'ye (solutulan oksijen yüzdesi)
ulaşılabilir (Şekil 3).
Şekil
3. Maske ile ambulama (Kaynak 5’ten alınmıştır).
Hava yolu
açılmış olan hastalarda ventilasyonun yeterli olduğuna ve yeterli oksijen
satürasyonu sağlanabildiğine dikkat edilmelidir. Hastalarda optimal
oksijenizasyonun sürdürülmesi için ek O2 tedavisi gerekli olabilir.
Özellikle bilinç bozukluğu olan hastalarda hipoksemi ile mücadele tedavide en
önemli basamaktır. Nörolojik acillerde hipoksemi nedeni çok çeşitli olabilir ve
neden hasta görüldüğü sırada hemen anlaşılamayabilir. Hipokseminin nedenleri
arasında aspirasyon, anormal solunum paternleri (Cheyne-Stokes vs) ve pulmoner
ödem gibi klinik tablolar ilk sıralarda sayılabilir.
Spontan
olarak soluk alıp verebilen bir hastada solunan havadaki O2
miktarını arttırmak ek O2 tedavisi ile mümkündür. Oksijen
konsantrasyonu (FiO2) O2 debisine ve veriliş yoluna
bağlıdır. Her 1lt/dakikalık O2 debisi ile solunan havadaki O2 miktarı
0,04 katsayısı oranında arttırılır (2lt/dakika O2=%28 FiO2,
5lt/dakika 02=%40 FiO2). Yüze tam olarak yapışmayan maske
ve 5-8lt/dakika O2 ile %40-60 FiO2 sağlamak mümkündür.
Eğer maske rezervuarlı ise 6-10lt/dakika O2 ile %80'e yakın FiO2
sağlanabilir. Maske ve ambu ile 10-15lt/dakika O2 ile %100'lük bir
FiO2'ye ulaşılabilir. Nazal kanül yoluyla 3-4 lt/dakika olarak
yapılan O2 tedavileri genellikle yeterli değildir, yalnızca %30'luk
bir O2 konsantrasyonuna ulaşılabilir. Kanül kolaylıkla yerinden
çıkabilir. Kanül yoluyla yapılan O2 tedavisinde kateter ancak
orofarinks düzeyinden görülebilecek şekilde yerleştirilebilirse maske ile olana
benzer O2 konsantrasyonuna ulaşılabilir. Gerek kanül gerekse de
maske ile yapılan O2 tedavilerinde, aparatın uygun şekilde durduğu
sık sık kontrol edilmelidir.
Ek oksijen
tedavisi uygulanan hastalarda, özellikle obstrüktif akciğer hastalığı anamnezi
varsa, solunum depresyonu ile birlikte hiperkapni ve buna bağlı olarak
hiperkapnik ensefalopati gelişimi riski açısından dikkatli olunmalıdır.
Hastalar klinik olarak izlenmeli; sedasyon, siyanoz, terleme ve apneik bir
solunum gelişimi açısından gözlenmeli ve mümkünse kan gazı incelemeleri
yapılarak hiperkapni gelişip gelişmediği kontrol edilmelidir.
Endotrakeal
Entübasyon ve Ventilasyon
Endotrakeal
entübasyon uygulama endikasyonları geniş tutulmalıdır. Özellikle hava yolunun
güvenliği risk altında ve ventilasyon endikasyonu olduğunda uygulanır. Bu
yöntemin birçok avantajları vardır:
1. Hava
yolu izole edilir, böylece yeni aspirasyon riski azaltılır.
2. Ventilasyon
ve oksijenizasyonu kolaylaştırır.
3. Trakea
ve bronşlardaki sekresyonlar daha kolay aspire edilebilir.
4. Bazı
ilaçların kullanımı bu yolla gerçekleştirilebilir.
Entübasyon
bu konuda deneyimli kişilerce uygulanmalıdır. Acilde hekim entübasyon ve
ventilasyon konusunda yeterli deneyime sahip değilse bile en azından bu
tedavinin endikasyonlarını koyabilecek kadar bilgiye sahip olmalıdır.
Nöroloji
acilinde entübasyon ve mekanik ventilasyon endikasyonları Tablo 1’de
gösterilmiştir. Acil nörolojide entübasyon endikasyonlarının büyük çoğunluğu
hava yolunun korunması ve ventilasyonun devamına yöneliktir. Akciğer kaynaklı
nedenler göreceli olarak daha nadirdir. Mekanik ventilasyonun ana amacı uygun
bir O2 satürasyonunu (%90) devam ettirebilmek için %40-60'lık bir
FiO2 ile oksijen takviyesini yapma gereksinimidir (maske ile
7-8lt/dakika uygulama ihtiyacı).
Nörolojik
entübasyon ve mekanik ventilasyon endikasyonları arasında en karmaşıklarından
biri nöromüsküler zaafı olan hastalar ve özellikle MG hastalarıdır. Acile gelen
MG'li veya GBS tanısı olan hastalarda hekim ne zaman entübasyon ve mekanik
ventilasyon endikasyonu gerektiğini çok iyi bilmelidir. Nöromüsküler
acillerde entübasyon ve ventilasyon endikasyonu arter kan gazı veya O2 satürasyon
değerlerinden ziyade klinik değerlendirme sonunda konulur. Bu tip hastalar,
O2 satürasyonu düşmeden, hiperkapni gelişmeden, yardımcı solunum
kasları solunuma katılmadan, paradoksal solunum gelişmeden de solunum
yetersizliği tablosunda olabilirler ve hızlıca akut solunum yetersizliğine
girebilirler (Tablo 2). Taşikardi, takipne, sürekli soluklanmak
amacıyla konuşmanın kesik kesik olması, minimal bir egzersiz sonrasında soluk
soluğa kalınması, yatar pozisyonun iyi tolere edilememesi ve hemen takipne
gelişmesi, satürometri ile izleniyorlarsa kısa süreli desatürasyon dönemleri
gözlenmesi, tek soluk alışta birden 20'ye kadar sayılamaması (genellikle vital
kapasitelerinin 15-18ml/kg veya altına düştüğünü göstermektedir), sabah
yorgunluğu, başağrısı ve gündüz uyuklamaları (gece boyunca ortaya çıkan apne atakları
ve buna bağlı gelişen hiperkapninin bir göstergesidir) solunum yetmezliğinin
önemli belirtileridir. Bu bulguları olan hastalar çok yakın gözlenmeli ve her
an entübe edilebilecek şekilde izlenmelidirler.
Tablo 2.Nöromüsküler hastalıklarda solunum
yetersizliğinin bulguları |
·
Taşikardi >100/dk ·
Takipne> 20/dk ·
Sürekli soluklanmak amacıyla konuşmanın
kesik kesik olması ·
Sekresyonları tam temizleyememe kaynaklı sık
öksürük ve boğaz temizleme ·
Minimal bir egzersiz sonrasında soluk soluğa
kalınması ·
Yatar pozisyonun iyi tolere edilememesi ve
hemen takipne gelişmesi ·
Hasta satürometri ile izleniyorsa kısa
süreli desatürasyon dönemlerinin gözlenmesi ·
Tek solukta 1’den 20'ye kadar sayılamaması
(genellikle vital kapasitenin 15-18ml/kg veya altına düştüğünün bir
göstergesidir) ·
Sabah yorgunluğu, başağrısı ve gün içinde
uyuklamalar ·
Alında terleme ·
Yardımcı solunum kaslarının
(sternokleidomastoid ve skalen kaslar gibi) kullanılması ·
Asenkron (paradoksal) nefes alma |
Teorik
olarak "ağrıyı lokalize edemeyecek kadar uyanıklığı bozulmuş olan "
yani Glasgow Koma Skoru (GKS) 8 ve altında olan hastalarda entübasyon, hava
yolu güvenliğini sağlamak açısından en önemli girişimdir. Bu tip hastalarda
uygulanan ve bir anlamda "profilaktik" amaçlı olan bu tedavi
aspirasyon pnömonisi, atelektazi ve pnömoni riskini önemli ölçüde azaltır.
Birçok hastada
entübe edildikten sonra mekanik ventilasyon desteği uygulamak gerekmektedir.
Bunun nedeni entübasyon sırasında sedatif ve kürarizan ilaçların
kullanılmasıdır. Hava yolunu açık tutamayacak derecede uyanıklığı bozulmuş olan
hastaların büyük çoğunluğu entübasyon sondası takıldıktan ve sedatiflerle
kürarizan ilaçların etkileri geçtikten sonra spontan olarak yeterli bir şekilde
ventile edebilir ve yeterli bir oksijenasyon sağlayabilirler. Diğer hastalarda
da sınırlı bir solunum desteği vermek gerekmektedir. Yoğun bakım olanakları
kısıtlı olan kurumlarda hastalar tanı konulana dek hava yolu güvenliğini
sağlamak amacıyla entübe edilmeli, en azından sedatiflerin ve kürarizan
ilaçların etkileri geçene dek genellikle transport amaçlı kullanılan
respiratörlerle ventilasyon sağlanmalıdır. Spontan solunumun geri dönmesiyle
eğer iyi tolere edebiliyorlarsa entübasyon sondası yerinde bırakılarak
tedavilerine bir süre daha devam edilebilir. Bu durumda en önemli sorun
entübasyon sondasının distal ucunun tıkanmasını engelleyecek bir bakımın
uygulanabilmesidir. Eğer entübasyon sondası tolere edilemezse tekrar sedasyon
gerekeceğinden mekanik ventilasyon ihtiyacı doğacaktır. Bu durumda, solunum
desteğine ihtiyacı olan hastaların transport aletinden ayrılıp uygun tipte
ventilatörle tedaviye alınacakları bir yoğun bakım merkezine gönderilmeleri
gerekir.
Entübe
edilen hastalarda mekanik ventilasyon uygulanacaktır. Birçok hastada yoğun
bakım koşullarında izlenmeye başlayıncaya dek transport respiratörü ile ventile
edilmeye başlanır.
Respiratörde
genellikle ventilasyon modu CMV’ye (continue mandatory ventilation),
solunum hızı: 8-12/dakika’ya, tidal volüm 10-15ml/kg’a, FiO2
0,4-0,9, PEEP 2-5 cmH2O, inspiryum/ekspiryum 1:3 olarak ayarlanır.
Eğer
hastada intrakranial basınç artışına yönelik hiperventilasyon tedavisi
yapılacaksa 25-30 mmHg PCO2 elde etmek amacıyla solunum hızının
arttırılması gerekmektedir (14-20/dakika, genellikle 16/dakika).
Barotravma riski nedeniyle solunum sayısı arttırılırken tidal volüm
arttırılmamalıdır. Hasta günlük direk akciğer grafisi ile takip edilmelidir.
Hiperventilasyon tedavisi çok dikkatli ve yerinde kullanılmalıdır.
Aspirasyonun
Önlenmesi
Nörolojik
acil durumlarda hekimi en çok uğraştıran ve özenle değerlendirilmesi gereken
sorunlardan biri de hastanın aspirasyon riskidir (Tablo 3). Özellikle
uyanıklığı bozuk olan hastalarda yüksek aspirasyon riski söz konusudur (Tablo
4). Bu hasta grubunda alınması gereken en kritik önlem hastanın yatış
pozisyonuna dikkat etmektir (Tablo 5). Özellikle bilinç bozukluğu olan
hastalarda lateral dekübit pozisyonu veya yarı oturur yatış şekli en güvenli
yatak pozisyonlarıdır. Hastalara nazogastrik sonda uygulanırken farinks
duvarının iritasyonuna dikkat edilmelidir. Bunun sonucunda gelişen kusma
aspirasyona yol açabilmektedir. Mutlaka ağızda biriken sekresyonları aspire
etmek gerekmektedir. Yutkunma bozukluğu olan veya aspire etmiş olduğu bilinen
hastalarda ateş saptanırsa aspirasyon pnömonisi açısından hızlıca
değerlendirilmeli ve uygun antibiyotik tedavisine başlanmalıdır (Tablo 6).
Tablo 3. Hangi hastalarda aspirasyon riski yüksektir? |
•Klinik duruma göre
-Daha önce aspirasyon öyküsü -Uyanıklık kusuru (GKS 8 ve altında olması) -Kafa travması -İleri dizartri/anartri -Alkol koması -Obezite -Yutkunma
bozukluğu
-Kusma -Diyabetik
gastroparezi
-Bol sekresyonunun olması -Nazogastrik
sonda ile beslenme •Lezyon
lokalizasyonuna göre: -Beyinsapı tutulumu -Bilateral hemisferik tutulum -Operküler sendrom -Kranial nöropatiler -MG'e bağlı bulber kas tutulumu -Motor nöron hastalıklarına bağlı bulber kas tutulumu |
|
Tablo 4. Uyanıklığı bozuk olan hastalarda aspirasyon
riskinin nedenleri |
•Yutkunma işlevi bozulur ve
ağızda sekresyonlar birikir •Öğürme refleksi azalır •Öksürme refleksi azalır •Kafa içi basınç artışı
sendromuna bağlı olarak bulantı ve kusma riski artar •Beyinsapı tutulumu varsa
vestibülo-serebellar yolların etkilenmesine bağlı kusma riski artar |
Tablo 5. Uyanıklığı bozuk olan hastalarda aspirasyonu önlemek
için dikkat edilmesi gereken durumlar ve alınması gerekli önlemler |
•Gerekiyorsa entübe edilmelidir •Orofaringeal hava yolu
takılırken kullanılacak “airway”in boyuna dikkat edilmelidir (Tragus-ağız
komisürü mesafesinden uzun olmamasına dikkat edilmelidir) •Nazogastrik sonda
takılırken dikkat edilecekler: •Hastanın pozisyonu: -Dekubitus laterale -Yarı oturur durumda •Sondanın yeri sık sık kontrol edilmelidir •Ağızda biriken
sekresyonlar aspire edilmelidir •Antiemetik ilaç
kullanılabilir •O2 satürasyonu
izlenmelidir •Aralıklı desatürasyon
dönemleri aspirasyon açısından şüphe uyandırmalıdır |
Tablo 6. Aspire etmiş hastalarda ateş yükselmesi durumunda yapılması gerekenler
nelerdir? |
•Akciğer
grafisi •Gerekli
vücut sıvısı örneklerinin alınması (ateş odağının araştırılması) •Kültür
sonuçları gelene dek anaerobları da kapsayacak şekilde profilaktik
antibiyotik tedavisine başlanması: –Ampisilin+sulbaktam –Amoksisilin+klavulinik
asit –Klindamisin –Seftriakson/Sefotaksim + Metronidazol |
Dolaşım Desteğinin Sağlanması
Hava yolu
açıklığı ve optimal oksijenizasyon sağlandıktan sonra dikkat edilmesi gereken
en önemli konular dolaşım ve optimal bir serebral perfüzyon basıncının
sağlanmasıdır. Nörolojik olmayan birçok acil durumda dolaşım desteği en kritik
noktayı oluşturmaktadır. Bu yaklaşım nörolojik acillerde de büyük önem
taşımaktadır. Bunun nedeni, merkezi sinir sisteminin özellikle iskemik
olaylarda ve intrakranial basıncın arttığı durumlarda iskemiye toleransının
azalmasıdır. Serebral perfüzyonun optimal duruma getirilmesi ve sürdürülmesi
nörolojik hasarların önlenmesi ve gelişebilecek ek sorunların önlenmesi
açısından önem taşımaktadır. Bu amaçla kardiyak output ve sistemik kan basıncı
optimal düzeyde tutulmalıdır. Nörolojik acillerde genel olarak
hastaların övolemik düzeyde tutulması en önemli prensiptir. Nabız, kan
basıncı ve doku perfüzyonunu izlemek için idrar çıkışı, kan pH'sı ve deri
bulguları izlenmelidir (Tablo 7). Damar yolu açılıp mesane sondası
yerleştirilmelidir. Damar yolu açıldığında biyokimyasal araştırmalar için
gerekli kan örnekleri alınmalıdır (Tablo 8).
Tablo 7. Hemodinaminin izlenmesi için yapılacaklar
nelerdir? |
-
Nabız takibi -
Kan basıncı takibi -
Doku perfüzyonunu izlemek için: o -Saatlik
idrar çıkışı takibi o -Kan
pH’sı ölçümleri o -Deri
bulgularının izlenmesi -
Damar yolu açılması -
Mesane sondası yerleştirilmesi -
Kan örnekleri alınması - Kardiyak monitorizasyon |
Tablo 8. Acil durumda istenecek laboratuvar incelemeleri
nelerdir? |
KAN: - Kan
şekeri - Elektrolitler,
üre, kreatinin - Kalsiyum - Karaciğer
fonksiyon testleri - PT,
aPTT, INR - Tam
kan sayımı - Arter
kan gazları (asid-baz dengesi, anyon açığı, laktik asid) Gereğinde: - Osmolarite - Kan
kültürleri - Karboksihemoglobin
düzeyi - Spesifik
serum ilaç düzeyleri (örneğin: antiepileptikler, digoksin) - Alkol
düzeyi - Tiroid
fonksiyon testleri, tiroid antikorları - Porfirin
metabolizması araştırması (kanda delta aminolevülinikasid, idrarda
porfobilinojen düzeyi) - Antikardiyolipin
antikorları - Amonyak
düzeyi İDRAR: - Tam
idrar tahlili - Toksik
tarama Gereğinde: - İdrar
kültürü - İdrar osmolaritesi |
Hastaların
erkenden kardiyak monitorizasyona alınması özellikle komalı hastalarda koma
nedeninin anlaşılmasını, ilaç intoksikasyonlarında kardiyak ritim
komplikasyonlarının erken tanınmasını, GBS'u olan bir hastada otonom liflerin
tutulumuna bağlı kardiyak ritim bozukluklarının saptanmasını veya iskemik inme
ile karşımıza gelen bir hastada etyolojik açıdan büyük değeri olan paroksismal
atrial fibrilasyonun tanınmasını sağlayabilir.
Acil
nöroloji birimine başvuran ve özellikle ağır durumda olan hastaların büyük bir
kısmı gelişi esnasında dehidratedir. Bu hastalarda serebral perfüzyonu
optimumda tutmanın en önemli yolu sıvı tedavisidir. Bu tedavi yaklaşımı
özellikle hipotansif hastalarda önemlidir. Akut pulmoner ödem riskinin yüksek
olduğu ciddi konjestif kalp yetmezliği olduğu bilinen ve akciğer oskültasyonunda
simetrik yaş ralleri saptanan hastalar dışındaki hastalara izotonik NaCl
eriyiğinden 10-15ml/kg bolus tedavisi yapılmalıdır. Bu tedaviden sonra idame
sıvı tedavisine geçilecektir.
Hipotansif
olan hastalarda dehidratasyon dışındaki nedenler de araştırılmalıdır.
Çoğunlukla neden hipovolemi olsa da sıvı tedavisine rağmen kan basıncında artış
saptanmayan hastalarda diğer şok durumları araştırılmalıdır. Kardiyojenik şok,
septik şok veya üst servikal spinal travmalarda olduğu gibi nörojenik şok da
olasılıklar olarak sayılabilir. Bu tip hastalarda tedaviye vazopresör ilaçların
da eklenmesi önemlidir.
Bütün
yukarıda sayılan önlemler dışında, eğer hasta anemikse eritrosit süspansiyonu
transfüzyonu da akılda tutulmalıdır.
Nöroloji
acilinde dolaşım desteği ve optimum serebral perfüzyon basıncını sağlayan
yaklaşımlardan söz ederken en sık rastlanan sorunlardan biri olan
hipertansiyona yaklaşımdan da bahsetmek gerekmektedir. Nöroloji acil
polikliniklerinde en sık tedavi edilen hasta popülasyonu iskemik veya hemorajik
inmeli hastalardır. Bu hastaların çoğunluğunda başvuru esnasında
hipertansiyon mevcuttur. İntraserebral hematomlar dışında kafa içi basınç
artışı sendromuna (KİBAS) yol açan durumlar ile GBS'e bağlı olarak otonomik
tutulumu olan hastalarda da hipertansiyon açısından yakın takip edilmelidir.
Nöroloji acilinde hipertansiyon açısından aciller (miyokard infarktüsü, akut
pulmoner ödem, aort diseksiyonu, hipertansif ensefalopati vs) gibi kesin tedavi
endikasyonları olmadıkça, hasta stabilize olana, kesin etyolojik tanı
belirlenene ve buna yönelik tedavi girişimleri uygulanana dek yüksek kan
basıncı değerlerine müdahale edilmemelidir (Bakınız: İskemik beyin damar
hastalıklarında tanı ve tedavi yaklaşımları.)
Nörolojik
Defisitin Değerlendirilmesi
Ağır
nörolojik hastada acil yaklaşım için ABC yaklaşımı uygulandıktan sonra
nörolojik değerlendirmeye geçilecektir. Bu değerlendirmenin amacı:
- Nörolojik
fonksiyonun kaybının düzeyini belirlemek,
- Nörolojik
açıdan seyri kötüleştirme ihtimali olan durumların acil tedavilerini planlamak,
- Nörolojik
hastalığın tanısını koymak,
- Nörolojik
fonksiyonun takibine başlamaktır.
Bu
basamakta, bu bölümün başında genel olarak belirttiğimiz gibi, nörolojik
değerlendirme kısa ve özet şekilde olacaktır. Bu basamak tüm anormal patolojik
reflekslerin arandığı veya ileri düzeyde kognitif değerlendirmenin yapıldığı,
saatler sürebilecek bir değerlendirme basamağı değildir. Muayene mümkün olduğu
kadarıyla standart ve hızlı bir biçimde yapılmalıdır. En çok 15 dakika
içerisinde kliniği ve tedaviyi yönlendirecek bilgiler toplanmalıdır. Çalışılan
kurumda bu basamakta mümkünse nörolojik fonksiyon düzeyini belirlemeye yönelik
GKS gibi standart değerlendirme yöntemlerinin kullanılması
özendirilmeli ancak hastanın durumunu özetleyen bulgular açık olarak not
edilmelidir. Bu basamakta ayrıca tam bir sistemik muayene yapılmalıdır. Ayrıca,
aile bireyleri veya hastayı acile getiren kişilerle de konuşulup bilgi
toplanmalıdır. Hasta artık solunum ve hemodinami açısından stabil olduğundan
tanı ve tedavi amacıyla başka bir birime transfer edilebilecektir. Tanıya
götürücü nörolojik görüntüleme yöntemleri, gerekiyorsa EEG, EMG ve BOS
incelemeleri bu dönemde yapılacaktır. Yine bu dönemde, başlangıçta istenmiş
biyokimyasal incelemelerin sonuçları alınıp analiz edilecektir. ABC
yaklaşımında amaç hayatı tehlikeye sokan durumların saptanıp,
stabilizasyonun sağlanması ve bu durumlara müdahale edilmesidir. Bu basamakta
ise en önemli amaç, tanı ile birlikte nörolojik prognozu olumsuz yönde
etkileyebilecek olası durumların hızlıca değerlendirilmesi, medikal ve
gerekirse cerrahi tedavi seçeneklerinin değerlendirilmesidir.
ACİL
NÖROLOJİK OLAYLARDA TANIYA GİDİŞ VE TANI ÖNCELİKLERİ
Genel
Bakış
Sinir
sisteminde hasarlanma iki biçimde olur:
1. Yapısal hasarlar (strüktürel hasarlar, fokal lezyonlar)
Bu durumda
sinir sisteminin belli bir bölgesinde bir lezyon oluşmuştur. Lezyonun oluştuğu
bölgenin fonksiyonları bozulduğundan, hastada o bölgede lezyon varlığını
gösteren fokal nörolojik bozukluklar ortaya çıkar. İnfarkt, hematom ve tümör bu
bölüme örnek teşkil edebilir (Şekil 4). Lezyonun büyüklüğüne ve yerine
göre hastada uyanıklık kusuru gelişebilir.
Şekil 4a: Aksiyel kesitli T2 ağırlıklı
MR incelemesinde sol temporoparyetal yerleşimli, lateral ventrikül
komşuluğunda, şift etkisi olan hiperintens kitlesel lezyon, 4b:
Kontrastlı T1 ağırlıklı aksiyel kesitte lezyon, 4c: Kontrastlı T1
ağırlıklı koronal kesitte lezyonun görüntüsü (Dr. Aydın Aydoseli arşivi- İÜ
İstanbul Tıp Fakültesi Nöroşirürji Anabilim Dalı)
2. Yapısal Olmayan Hasarlar (non-strüktürel hasarlar, yaygın
bozukluklar)
Sinir
sistemi hücrelerini yaygın olarak etkileyen metabolizma bozuklukları ve
iletişim bozuklukları gibi, daha çok moleküler düzeyde etki eden bozukluklardır.
Bu durumda sinir sisteminin belli bir bölgesi seçici olarak tutulmadığından
fokal nörolojik defisit belirgin değildir. Buna karşılık sinir sistemi yaygın
olarak tutulduğundan, değişik ağırlıktaki uyanıklık kusuru tablonun en belirgin
unsurudur. Uyanıklık kusurunun derinliği sıklıkla tablonun ağırlığı ile
orantılıdır. Metabolik komalar, intoksikasyonlar, hipoksik ensefalopatiler ve
hipertansif ensefalopatiler bu gruba örnek olarak verilebilir (Şekil 5a ve
5b).
Şekil 5a: T1 ağırlıklı koronal
kesitlerde sağ serebellum, beyinsapı, sol frontal ve oksipitotemporal
bölgelerde yaygın hiperintens odaklar (Karaciğer nakli nedeniyle immunsupresan
tedavi gören ve ani gelişen görme bozukluğu, başağrısı ve uyanıklık kusuru olan
hasta, posterior reversible ensefalopati sendromu)
Şekil 5b: Şekil 5a’daki
hastanın 3 hafta sonraki kontrol MR incelemesi
Uyanıklık kusuru ile gelen
bir hastada epilepsi öyküsü olsun olmasın epileptik nöbet olasılığı akla
gelmelidir. Status epileptikus (SE) nöroloji acil polikliniklerinde sık
karşılaşılan ve kolay tanınan bir klinik durumken, nonkonvülzif status
epileptikus (NKSE) tanısı geç ve güç konan bir tablodur. Hastanın klinik olarak
nöbeti bitmiş ve gözden kaçmış olabilir. Bu nedenle konfüzyonel tabloda
postiktal konfüzyon ve uzayan bir postiktal konfüzyon tablosunda NKSE mutlaka
akla gelmelidir. Konfüzyondan komaya varan uyanıklık kusurunun yanı sıra normal
bir insanda her zamankinden farklılık gösteren bir davranış değişikliğine eşlik
eden EEG’de devamlı nöbet aktivitesi bu tanıyı koydurur. Tanının
konulabilmesi için mutlaka akla gelmesi, kuşkulanılan durumlarda acil EEG
incelemesinin yapılması gerekir. Hastalarda otomatizmaya, göz ve göz
kapaklarındaki ritmik hareketlere de dikkat edilmelidir (Bakınız: Epilepsi Bölümü).
EEG, NKSE
tablosunda tanı koydurucu tek laboratuvar incelemesidir. Bunun dışında
periyodik lateralizan epileptiform deşarjın (PLED) görülmesi ile herpes
simpleks ensefaliti, trifazik dalgaların görülmesi ile de hepatik veya üremik
ensefalopati tanısının konulmasında önem teşkil etmektedir. İletişim
kurulamayan bir hastada normal bir EEG incelemesinin olması nörolojik olmayan
hastalıkların anlaşılmasında yardımcı olmaktadır.
Tanı Prensipleri
Hasta acil
polikliniğe girdiği andan itibaren, gözlem, anamnez, nörolojik muayene ve en
sonunda da özgün incelemelerle değerlendirilmelidir. Hızlı ve normal koşullara
göre çok daha sınırlı ancak dikkatli ve gerekli ölçüde yapılabilen bu
incelemelerden maksimum veri elde edilmelidir. Yaşamsal fonksiyonları ilk andan
itibaren emniyete alınan hastada bu aşamaların her birinde, en sık rastlanan
tanı olasılıkları düşünülmelidir. En sık görülen olasılıkların öncelikle
düşünülmesi, basit tetkiklerin önce yapılması yol gösterici ve yardımcı
olmaktadır. Bir sonraki aşamada yapılacak testlerin, o anda düşünülen tanıyı
desteklemesi veya dışlaması gerekmektedir.
Hastanın acil
polikliniğe başvurmasına neden olan klinik tablo nedir? Klinik tablo nasıl
ortaya çıkmıştır?
Gözlem
Hastaların acil nöroloji
polikliniğine girerken görünüşleri, olası nörolojik tablo ve hasarlanan sinir
sistemi yapılarını bazen ele verebilir (Tablo 9).
Tablo
9. Acil poliklinikte gözlem |
||
BAŞVURU NEDENİ |
UYUKLAMA |
FOKAL NÖROLOJİK DEFİSİT |
HASTA UYANIK. GENELLİKLE KENDİSİ
GELİR. GÖZLENDİĞİNDE DİKKATİ ÇEKEN BİR ÖZELLİK YOK: Gelip geçici epizodik tablolar
(epileptik nöbet, geçici iskemik atak, migren atağı, psikiyatrik hastalıklar) |
YOK |
YOK |
HASTA UYANIK. KENDİSİ GELİR VEYA
BAŞKASININ YARDIMI İLE GETİRİLİR. FONKSİYON BOZUKLUĞUNU YANSITAN NÖROLOJİK
DEFİSİT DİKKATİ ÇEKEBİLİR: Yapısal bozukluk yapan herhangi bir lezyon |
YOK |
VAR |
HASTA GETİRİLİR (GENELLİKLE
AMBULANS İLE). KENDİSİ UYUKLAMAKTADIR, YANINDAKİLER TELAŞLIDIR. HASTADA
UYANIKLIK KUSURU DIŞINDA, FONKSİYON BOZUKLUĞUNU YANSITAN FOKAL NÖROLOJİK
DEFİSİT GÖZLENEBİLİR. LEZYON BEYİN VEYA BEYİNSAPINI İLGİLENDİRMEKTEDİR: Yapısal bozukluk yapan herhangi bir
lezyon (eski hemiparezi dışlanmalıdır) Epileptik nöbet, postiktal konfüzyon ve Todd paralizisi Yapısal bozukluk epileptik nöbetle prezante olabilmektedir Fokal nörolojik defisitin
eşlik ettiği uyanıklık kusurunda hiponatremi, hipoglisemi gibi metabolik
sebepler de dışlanmalıdır Epileptik nöbet, fokal
bulgu ve uyanıklık kusuru birlikte ensefalit nedeniyle ortaya çıkmış olabilir |
VAR |
VAR |
HASTA GETİRİLİR (GENELLİKLE
AMBULANS İLE). KENDİSİ UYUKLAMAKTADIR, YANINDAKİLER TELAŞLIDIR. HASTADA
UYANIKLIK KUSURU DIŞINDA, FONKSİYON BOZUKLUĞU YANSITAN FOKAL NÖROLOJİK BİR
DEFİSİT GENELLİKLE DİKKATİ ÇEKMEZ: Strüktürel olmayan lezyonlar (Metabolik, toksik veya
infektif olaylar. Postiktal konfüzyon ve/veya uzayan bir postiktal konfüzyon
tablosunda NKSE akla gelmelidir). |
VAR |
YOK |
Öykü
Acil
nöroloji polikliniğine başvuran hastada anamnez alırken sorulacak stratejik iki
sorudan ilki "ne olduğu", ikincisi ise mevcut durumun "nasıl
ortaya çıktığıdır". “Ne oldu?” sorusunun yanıtı elbette çok önemlidir
ancak “nasıl ortaya çıktığı” sorusunun yanıtı ayırıcı tanı olasılıklarını
daraltacaktır. Gelişme biçimlerine göre bazı klinik tablolar Tablo 10’da
gösterilmiştir.
Tablo
10. Gelişimlerine göre acil
nörolojik olaylar |
|
KLİNİK
TABLONUN GELİŞME BİÇİMİ |
ÖRNEKLER |
AKUT |
- Serebrovasküler
hastalıklar - -İskemik - -Hemorajik - Travma - Toksik komalar - Epileptik nöbet - Periyodik
paraliziler - Rabdomiyoliz |
SUBAKUT |
- İnfeksiyon - Menenjit - Ensefalit - Apse - Metabolik komalar - Demiyelinizan
hastalıklar - Akut demiyelinizan
ensefalomiyelit (ADEM) - Multipl skleroz
atağı - Hipertansif
ensefalopati - Diğer inflamatuar
sinir sistemi hastalıkları - Vaskülitler - Nöro-Behçet - MG - GBS - Polimiyozit-dermatomiyozit |
KRONİK |
- Beyin tümörleri - KİBAS - Kronik subdural
hematom |
MG:
Myasthenia gravis GBS: Guillain-Barré
sendromu KİBAS: Kafa içi basınç artışı
sendromu
Lezyon Sinir
Sisteminin Hangi Bölgesini Etkilemiştir?
Nörolojik Muayene
Acil
poliklinikteki kısa nörolojik muayenenin ana bileşenleri (daha sonra etraflıca
tekrarlanmak üzere) Tablo 11’de belirtilmiştir.
Muayenenin diğer bileşenleri yeri geldikçe ve gerektikçe mutlaka bu şemaya
eklenmelidir.
Tablo
11. Acilde nörolojik muayene |
- Hastanın uyanıklık düzeyi - Fundoskopi - Ekstraoküler kaslar - Refleks göz hareketleri - Nistagmus - Pupilla büyüklüğü ve ışık refleksi - Mimik kasları - Meningeal iritasyon bulguları - Parezi testleri (uyanık ve uyuklayan
hastada farklı) - Derin tendon refleksleri - Patolojik refleksler |
KİBAS: Kafa içi basınç artışı
sendromu
En Olası
Etyolojik Tanı Nedir?
Nörolojik
acillerde hekimin en önemli amacı "ne oldu" , "nasıl oldu"
ve “neresi” sorularına cevap vermenin yanı sıra hızlıca ilerleyen ve hayatı
tehdit etme potansiyeli olan hastalık için hızlı tanı ve tedavi girişimi
uygulayabilmektir. Bunun için en önemli basamak böyle bir hastalık süreci ile
karşımıza çıkan hastayı tanıyabilmek, yani "hangisi" sorusuna
cevap verebilmektir. Bu tip hastaları tanımanın en önemli koşulu sistematik bir
yaklaşım uygulama becerisidir.
Hekimin
hastası ile ilk karşılaştığında hangi hastanın, ne derecede acil bir nörolojik
durumla karşı karşıya olduğuna karar vermesi çoğunlukla mümkün değildir.
Hekimin bu kararı verebilmesi ancak hastasından veya hasta yakınlarından aldığı
anamnez, yaptığı doğruya en yakın sistemik ve nörolojik muayene ile nörolojik
sendrom kategorilerini belirlemesine bağlıdır. Tablo 12’de
nörolojik sendrom kategorilerinden en önemlileri gösterilmiştir. Acile gelen
hasta mümkün olduğunca bu sendrom kategorilerinden birine sokulabilmelidir.
Nörolojik sendrom kategorisini belirleyebilmek bu kategori içinde yer alan ve
tanı/tedavi açısından önemli hastalıkların tanınmasını kolaylaştıracaktır.
Tablo 12. Nörolojik acilde bazı sendromlar |
- Bilinç
bozuklukları - Epileptik
nöbet - Status
epileptikus - Febril
nörolojik sendromlar - Akut
görme kaybı - Akut
diplopi - Akut
vertigo - Akut
kas zaafı - Akut
başağrısı - Akut
medüller sendrom - Akut
yürüyüş ve denge bozukluğu - Akut
hareket bozuklukları - Akut
ağrı sendromu - Akut
demansiyel sendrom - Akut
organik davranış bozukluğu - Akut
bellek bozukluğu - KİBAS - Akut
multifokal nörolojik disfonksiyon - Geçici
nörolojik defisitler |
Lezyonun Tipi Nedir?
Görüntüleme ve yardımcı incelemeler
Gözlem,
anamnez ve nörolojik muayene ile elde edilen bilgilerin doğrulanması için
yapılacak yardımcı incelemeler açısından temel prensipler şunlar olmalıdır:
- En
basit inceleme en önce yapılmalıdır. Serum takmadan önce kan ve idrar alınıp
incelenmelidir (Tablo 8). Hastaların EKG incelemeleri hızlıca
yapılmalıdır. Akciğer grafisi standart incelemeler arasında unutulmamalıdır.
- Özgün
incelemeyi isterken mutlaka ne istediğimizi bildiren bir not yazılmalı, bilgi
verilmelidir. Aksi takdirde inceleme eksik yapılabilir. İncelemelerin eksik
yapılması tanıda gecikmenin en önemli nedenlerinden biridir.
- Basit,
uygulaması ve yorumu kolay olan incelemeler tanının çözümlenmesinde genellikle
en yararlı incelemelerdir ve öncelikle değerlendirilmelidir. Hastanın klinik
durumuna uygun olmayan, uygulaması zor incelemeler başta istenmemelidir.
- Nörolojik
görüntüleme seçiminde anamnez ve muayene bulgularına göre tercih yapılmalıdır.
Birçok klinik durumda genellikle kontrastsız bir bilgisayarlı tomografi ile
başlanması uygun olacaktır.
- Acil
EEG incelemesi, uyanıklık kusuru veya başka bir nedenle açıklanamayan davranış
değişikliği ile gelen bir hastada klinik olarak gözden kaçmış bir nöbet
aktivitesi ve NKSE tanısını koyabilmenin tek yoludur. Bazı spesifik bulguların
saptanması ile herpes simpleks ensefaliti, hepatik veya üremik ensefalopati
tanılarının konulmasına da yardımcı olur.
- Beyin
omurilik sıvısının (BOS), hem alınması hem de incelenmesi ve yorumlanması bilgi
ve ustalık ister. Uygun şartlarda alınmayan (BOS) örneği veya uygun olmayan
yorum tanıyı içinden çıkılması zor bir duruma getirebilir. Lomber ponksiyon
(LP) yapılmadan önce kontrendikasyonlar mutlaka gözden geçirilmelidir, aksi
takdirde tanı koymaya yönelik bu inceleme hastanın hayatını tehdit eden
komplikasyonlara neden olabilir. Uyanıklık durumu bozuk olan hastalarda, fokal
nörolojik defisiti olan hastalarda, göz dibi incelemesinde papilödemi olan
olgularda görüntüleme incelemesi yapılmadan LP uygulanmamalıdır.
- Acil şartlarda yapılan
muayene ve inceleme yöntemleri ile santral patolojilerin hızla dışlandığı
hastalarda elektromiyografinin hızlıca yapılması tanı için çok yardımcı
olabilir (hızla yerleşen kuadriparetik hastada olası ‘akut edinsel
polinöropatilerin’ ya da ‘botulizm’ olasılıklarının değerlendirilmesi ya da
subakut gelişen kavşak hastalıklarının tanınması gibi.
Lezyon hastanın hayatı açısından bir tehdit oluşturmakta mıdır?
Lezyon hastanın nörolojik işlevi açısından bir tehdit oluşturmakta mıdır? Etkin
bir tedavi yaklaşımı var mıdır? En etkin tanı ve tedavi yaklaşımı hangisidir?
Acil nöroloji polikliniğinde
hastalık sürecinin ne olduğunu tanımak ne kadar önemliyse, hangi hastalık
sürecine ne hızla müdahale edilmesi gerektiğini bilmek de o denli önemlidir.
Öncelikleri belirlemek için her hastada mutlaka hastalığın hastanın yaşamını
tehdit edip etmediğini, yaşamı tehdit etmiyorsa nörolojik özürlülüğe yol açma
riskini, ölüm tehdidini ortadan kaldıracak veya özürlülüğü engelleyebilecek
herhangi bir tedavi yönteminin var olup olmadığını, tanı ve tedavi girişiminin
gecikmesinin prognozu kötüleştirip kötüleştirmediğini öngörmek
gerekmektedir. Hastaların erken tanı ve tedavi girişimleri
uygulanmazsa hayati tehdit altında olduğu veya hayati tehdit altında olmasa da
erken tanı ve tedavi girişimleri uygulanmazsa nörolojik özürlülük tehdidi
altında olduğu durumlar tanıda hep ön planda düşünülmelidir. Hekim nörolojik
acil olaylar karşısında, her zaman tedavi edilebilme potansiyeli olan ve
hızlıca tedavi edilemezse hayatı tehdit eden veya nörolojik prognozu
kötüleştiren tanı olasılıklarını ön planda tutmalıdır.
Acil
hekimi hastasını değerlendirirken kendi bilgi ve beceri dağarcığı ile baş
başadır. Bu dağarcığı hastasına en yararlı olacak şekilde kullanma
sorumluluğundadır. Kural olarak, en deneyimsiz hekim tanı olasılıkları
açısından en sık rastlanan, hayati veya nörolojik prognoz açısından en
tehlikeli hastalık sürecini en önce düşünüp buna uygun tanı yöntemleri ile bu
süreci ya tanımalı ya da dışlamalıdır. Birçok hastada nörolojik görüntüleme
yöntemleri tanıda çok belirleyici olacaktır. Uygun görüntüleme incelemelerinin
seçimi ve hızlıca uygulanması tanı sürecinin hızlanmasının, uygun tedavi
yönteminin seçiminin ve genel olarak daha kaliteli bir bakım uygulamasının en
önemli aşamalarındandır. Birçok etyolojik tanı olasılığının bulunduğu
durumlarda hızlıca ayırıcı tanıya gidilemiyorsa, hekim hayati veya nörolojik
işlev tehdidi açısından tedavi edilebilecek durumları hep en ön planda
tutmalıdır. Tablo 13’de bu durumlara ve birincil tedavi
yaklaşımlarına örnekler verilmiştir.
Tablo 13. Ağır nörolojik bir tablo ile başvuran hastalarda medikal ve cerrahi
tedavi yaklaşımları (Kaynak 5’ ten uyarlanmıştır) |
|
Medikal
tedavi yaklaşımları |
|
Tanı |
Tedavi |
Ateş |
-Asetaminofen
500 mg -Nonsteroidal
anitinflamatuar ilaçlar -Periferik
soğutma |
Hipoglisemi |
50-100cc
%50 Dekstroz IV |
Hiponatremi |
%3
serum salin ile 1mEq/L/saatten hızlı olmamak şartıyla vücut ağırlığı x 0.6 x
(hedef Na değeri-serum Na değeri) |
Kronik alkolizm |
Parenteral
100 mg vit B1 |
İntoksikasyon şüphesi |
Semptomatik
tedaviler: Nalokson, Flumazenil, gastrik lavaj, aktif kömür Spesifik
tedaviler |
Bakteriyel menenjit |
Yaşa
ve risk faktörlerine göre antibiyoterapi seçimi (Bakınız: Sinir Sistemi
İnfeksiyonları) |
Herpes simpleks ensefaliti |
Asiklovir
10mg/kg IV |
Myasthenia gravis |
Asetilkolinesteraz
inhibitörleri, intravenöz immunoglobülin, plazmaferez, mekanik ventilasyon
(Bakınız: Kas ve
Nöromüsküler Kavşak Hastalıkları) |
Guillain-Barré sendromu |
İntravenöz
immunoglobülin, plazmaferez, mekanik ventilasyon (Bakınız: Periferik Sinirlerin Yaygın Ve
Çok Odaklı Hastalıkları) |
Periyodik paralizi |
Potasyum
replasmanı |
Akut iskemik inme |
rTPA
0,9 mg/kg IV (%10 bolus, geri kalanı 1 saatlik infüzyon), mekanik trombektomi
(Bakınız: İskemik
Beyin Damar hastalıklarında Tanı ve Tedavi Yaklaşımları) |
Status epileptikus |
I.V.
benzodiazepinler + feniton, valproik asid, levetirasetam (Bakınız: Epilepsi) |
Kardiyo pulmoner resüsitasyon sonrası gelişen koma |
Terapötik
hipotermi |
İntrakranyal basınç artışı sendromu |
-Baş
elevasyonu -Hiperventilasyon -%20
Mannitol'den 1g/kg 30' süresinde IV infüzyon -Tümör
veya inflamatuar kitle çevresinde ödem durumunda 12-16 mg
deksametazon IV |
Cerrahi
tedavi yaklaşımları |
|
Tanı |
Tedavi |
Epidural hematom/apse |
Drenaj |
Subdural hematom/apse |
Drenaj |
Geniş lober hematom |
Drenaj
(Bakınız: Beyin Kanaması) |
Serebellar hematom |
Drenaj
± dekompresif kranyektomi (Bakınız: Beyin Kanaması) |
Apse |
Drenaj
(Bakınız: Sinir
Sistemi İnfeksiyonları) |
Subaraknoid kanama |
Uygun
grade ise anevrizmanın kliplenmesi (Bakınız: Beyin Kanaması) |
Hidrosefali |
Eksternal
ventriküler drenaj |
Medulla spinalis basısı |
-12-16
mg Deksametazon IV -Laminektomi,
bası yapan lezyonun çıkarılması veya drenajı (mümkünse) (Bakınız: Omurilik Hastalıkları) -Gereğinde
acil radyoterapi (Bakınız: Omurilik Hastalıkları) |
SONUÇ
Nörolojik
hasar sonrası gelişen sistemik kısır döngünün önlenmesi tedavisinden daha
kolaydır ve bunun için gereken süre de oldukça sınırlıdır. İleri kardiyak
problemleri olan veya travmalı hastaların yaşam desteğinde olduğu gibi, "ileri
nörolojik yaşam desteği yaklaşımları" acil nöroloji pratiğinde
standart hale gelmelidir. Bu yaklaşım birçok ağır nörolojik hastalık durumunda
ortaya çıkan ve sürmekte olan nörolojik hasarın sınırlandırılmasını
sağlayacaktır. Acil şartlarında kısa ve öz nörolojik değerlendirme sonrasında
kapsamlı bir hastalık hikayesi olmadan da destek tedavileri başlatılmalıdır. Hayatı
ve nörolojik fonksiyonu tehdit eden durum ilk önce tedavi edilmelidir. Kesin
tanıya ulaşılmamış olması, olası ve tedavi edilmezse prognozu kötüleştirecek
tanıya yönelik spesifik tedavinin başlatılmasını geciktirmemelidir.
Nöroloji
acilde değerlendirilen bir hasta için hızla cevap verilmesi gereken
soruları ve yapılması gereken uygulamaları sıralamak gerekirse;
1-Öncelikle
hastanın resüsitasyona ihtiyacı olup olmadığının değerlendirilmesi (hipoksi,
hipovolemi, hipotermi, toksik görüntü vb),
2-Entübasyon
endikasyonlarının gözden geçirilmesi (GKS değerlendirme, havayolu darlığı,
eşlik eden solunum hastalıkları vb),
3-Hızla
tedavi seçeneklerinin gözden geçirilerek nonspefisik tedavilerin başlanması
(dekstrozlu sıvı, inotrop desteği, tiamin eklenmesi, nazal oksijen,
antiepileptik tedavi, antiödem tedavi, nonspesifik antibiyotik, antiviral
tedavi, bradikardi, taşikardiye yönelik tedavi vb),
4-
Stabilizasyonun ardından hızla nörolojik ve sistemik muayene (ateş, solunum
paterni, bilinç durumu, postür, nefesin kokusu, ense sertliği ve meningeal
iritasyon bulguları vb),
5-Anamnezin
genişletilmesi (aile üyeleri, hastane personeli, hastayı getirenler vb),
6-Ayırıcı
tanı listesinin oluşturulması,
7-Gerekli
radyolojik ve laboratuvar tetkiklerin yapılması,
8-Spesifik
tedavilerin başlanması,
9-Gerekli
konsültasyonların yapılması ile hastaların sistematik olarak gözden
geçirilmesi.
Unutulmaması
gereken diğer önemli bir nokta da acilde yapılan değerlendirmelerin, uygulanan
tedavilerin, konsültasyonların saati saatine ve güncel olarak hızlıca
kaydedilmesidir.
Kaynaklar
1. Baykal B. Nonkonvülzif Status Epileptikus, İstanbul, Artpres, 2004
2. Ropper AH. Neurological and Neurosurgical Intensive Care, 4.
Baskı, Philadelphia Lippincott Williams &Wilkins, 2004
3. Shah SM, Kelly KM. Emergency Neurology Principles and Practice,
Cambridge, Cambridge University Press, 1999
4. Weinner WJ, Shulman LM. Emergent and Urgent Neurology, 2. Baskı,
Philadelphia, Lippincott Williams, 1999
5. Wijdicks EFM. Neurologic Catastrophes in the Emergency Department,
Boston, Butterworth Heinemann, 2000
6. Wijdicks EFM. The Clinical Practice of Critical Care Neurology, 2.
Baskı, New York, Oxford University Press, 2016.
7. Nörolojide Ayırıcı Tanı, Editörler Bebek N, Kocasoy Orhan E. 1.
Baskı. O’tıp Kitabevi, Mart 2017, İzmir
8. Rabinstein AA. Neurological Emergencies: A Practical Approach,
Switzerland, Springer Nature Switzerland AG, 2020.
9. The Neurologic Examination, Shibasaki H, Hallet M. Oxford Press
2016.
10. Graham BL, Steenbruggen I,
Miller MR, Barjaktarevic IZ, ve ark. Standardization of Spirometry 2019 Update.
An Official American Thoracic Society and European Respiratory Society
Technical Statement. Am J Respir Crit Care Med. 2019 Oct 15;200(8):e70-e88.
11.Perkins GD, Olasveengen TM, Maconochie I, Soar J,ve ark; European Resuscitation Council. European Resuscitation Council Guidelines for Resuscitation: 2017 update. Resuscitation. 2018 Feb;123:43-50.