SPİNAL MÜSKÜLER
ATROFİ
Yazanlar: Hacer Durmuş-Tekçe, Feza Deymeer
Son güncellenme tarihi:16.07.2020
Spinal müsküler atrofi (SMA), medulla spinalisteki ikinci motor nöronların ilerleyici dejenerasyonu ile seyreden bir grup kalıtımsal hastalıktır. En sık formu SMN1 genindeki bozukluklara bağlı ortaya çıkar. Diğer genetik bozukluklar nadir olduğundan burada sadece SMN1’e bağlı olan SMA’dan bahsedilecektir.
Otozomal resesif nöromüsküler hastalıklar arasında en sık görülen SMA’nın canlı doğumlarda ortaya çıkma olasılığı kabaca 6000 ila 10,000’de bir, taşıyıcılık sıklığı ise 50’de birdir. Kollarda ve bacaklarda güçsüzlük ve atrofiyle seyreden bu hastalığın en ağır şeklinde solunum da etkilenir.
HASTALIĞIN TİPLERİ VE BELİRTİ/BULGULARI
SMA’nın başlıca belirtileri, kas güçsüzlüğü ve atrofisidir. Hastalığın başlangıç
yaşına ve hastanın kazandığı motor gelişim basamaklarına göre sınıflandırılmış
tipleri vardır (Tablo 1): SMA tip 1 ya da Werdnig Hoffmann
hastalığı en ağır olandır. Hastalık doğuştan başlar, bebek çok gevşektir,
hasta hiçbir zaman başını tutamaz, dönemez, oturamaz, ciddi solunum güçlüğü
mevcuttur, mekanik solunum desteği olmadan yaşamını sürdüremez; beklenen
yaşam süresi genelde 2 yaşın altındadır. SMA tip 2 orta ağırlıkta
olandır. Hastalık 6 aylıktan sonra, 18 aylıktan önce başlar, destek verildiğinde
çocuk oturabilir ama hiç yürüyemez, bazen destekle ve özel aletlerle ayakta
durabilir. SMA tip 2’de solunum tutulumu ve erken gelişen skolyoz önemli
problemlerdir. SMA tip 3 (Kugelberg Welander) en hafif olandır. Hastalık
18 aylıktan sonra başlar, çocuk yürüyebilir, ancak kas zaafı mevcuttur. Hasta
sık düşer, merdivenleri çıkarken ve çömelip kalkarken zorlanır, bacaklar
güçsüz olduğu gibi kollarda da güçsüzlük vardır. SMA tip 3 hastalarında,
hastalık başlangıç yaşı çok değişkendir, genellikle başlangıç geciktikçe
hastalık daha hafif olur. Erişkin yaşta başlayan çok nadir bir form ise SMA
tip 4’tür. Geç başlayan SMA’da (özellikle SMA 3 ve 4) güç kaybının genellikle
son derece yavaş ilerlediği ve solunum güçlüğünün eklenmediği vurgulanmalıdır.
Yıllar sonra hastalar çoğunlukla zor yürüyebilir hale gelirler.
SMA erkeklerde daha sık görülür ve kadınlara kıyasla daha ağır olabilir.
Nörolojik muayenede, SMA tip 1’de yaygın, ağır ve simetrik güçsüzlük görülür.
Yüz kasları genelde korunmuştur, ancak bulber belirtiler ve solunum tutulumu
belirgindir. SMA tip 2 ve 3’de güçsüzlüğün proksimal kaslarda olduğu görülür.
Özellikle SMA 3’de proksimal kas tutulumunun kas hastalıklarından farklı
çok tipik bir dağılımı vardır: Alt ekstremitelerde iliopsoas ve kuadriseps
femorisin erkenden güçsüz hale geldiği, gluteus maksimusun ise çoğunlukla
geç evrelere kadar gücünü koruduğu gözlenir. Bu dağılım, gluteus maksimusun
erkenden güçsüzleştiği distrofilerden farklıdır. Üst ekstremitelerde en zayıf
kas trisepstir. Kemik veter refleksleri azalmıştır. SMA’lı hastalarda el
titremesi tipiktir. Güçsüzlüğe bağlı olarak skolyoz gibi vücut deformiteleri
ortaya çıkabilir.
Tablo 1. SMA tipleri
SMA Tipi |
Diğer Adı |
Başlangıç Yaşı |
Erişilen Motor Basamak |
Tip 1 |
Werdnig- Hoffmann hastalığı |
0-6 ay |
Hiç oturamaz |
Tip 2 |
SMA, Dubowitz tipi |
>6 ay, <18 ay |
Oturabilir, yürüyemez |
Tip 3 |
Kugelberg-Welander |
>18 ay |
Oturabilir, yürüyebilir ama ilerleyen yaşla destek ihtiyacı ortaya çıkar |
Tip 4 |
- |
Erişkin |
Erişkin yaşlarda desteksiz yürümeye devam eder |
TANI VE AYIRICI TANI
Hastanın öyküsünü dinleyerek ve muayene ederek bu tanıdan şüphelenilebilir.
Serum kreatin kinaz (CK) düzeyi hafif yüksek bulunur. Elektromiyografide
(EMG) ön boynuz hastalıkları ile uyumlu bulgular saptanır. Kesin tanı genetik
inceleme ile konulur.
SMA tip 1’de gevşek bebeğin ayırıcı tanısına giren tüm hastalıklar akla gelmelidir. Bunlar arasında kas hastalıkları en önemli yeri tutar. SMA 3’ün en çok karıştığı kas hastalığı ise Becker tipi müsküler distrofidir (BMD). Her ikisinde de yavaş ilerleyici, proksimallerde baskın kas zaafı ve psödohipertrofi görülür. Yukarıda anlatılan kas güçsüzlüğünün dağılımı bu iki hastalık arasında ayırım yapılabilmesini sağlayabilir. BMD’de CK çok yüksektir. EMG ile bu iki hastalık kesin olarak ayrılabilir. Uyluk manyetik rezonans incelemesi de ayırıcı tanıda yardımcı olabilir. Genetik inceleme ile kesin tanı konur.
GENETİK
SMN1 geni 5. kromozomun uzun kolunda (5q) yer alır. Genin kodladığı SMN proteini
tüm dokularda ama özellikle motor nöronlarda yüksek oranda sentezlenir ve
hücre içinde hem sitoplazmada hem nükleusta yerleşir. SMN proteininin en
önemli fonksiyonu RNA metabolizmasındaki rolüdür: Küçük nükleer ribonükleoprotein
(small nuclear ribonucleoproteins; snRNP) biyogenezinde yer alır, ayrıca pre-mRNA’dan
intronların çıkarılıp eksonların birleştirilmesini (kırpılma, splicing) katalize
eden ‘spliceosome’ların esansiyel bir parçasıdır. Nöronların akson ve sinir
terminaline doğru olan mRNA trafiğinde de rolü olduğu düşünülmektedir. Aynı
zamanda mitokondri üzerine ve ubiquitin-proteozom sistemi üzerine etkileri
de bilinmektedir.
‘Survival’ motor nöron geni (SMN) isimli bu genle ilgili benzeri olmayan
bir durum söz konusudur, genin aynı kromozomda bir kopyası bulunur. Kromozomun
telomerik bölgesinde bulunan (5q11.2-13.3) SMN1 (ya da SMNt) patojen
olan gendir. Bu genin aynı kromozomun sentromerik bölgesinde SMN2 adı
verilen bir kopyası bulunur. SMN2
geninin SMN1’den tek farkı, tek noktada sitozin yerine timin gelmesidir.
Ancak bu ufak farklılık nedeniyle, düzenlenmesinde susturucu bir sekans oluşur
ve ekson 7 içermeyen bir traskript üretir. Sonuçta kısa ve stabil olmayan,
çabuk yıkılan ve normal fonksiyon göstermeyen bir protein sentezlenmiş olur.
Aynı genden düşük oranda (%10 kadar) tam bir protein sentezinin de olması,
SMN2’nin hastalığın ağırlığı konusunda belirleyici olmasında rol oynar.
Doğal olarak SMN2 sayısı arttıkça yapılabilen normal protein
miktarı da artacaktır. Hastada ne kadar çok SMN2 varsa hastalığın
o kadar hafif olduğu gözlenmiştir. Örneğin iki SMN2 kopyası olan hastalarda
SMA tip1 gözlenirken, SMA tip3 hastalarında 3 ya da 4 kopya SMN2 bulunur.
Yani patojen gen SMN1 olmasına rağmen hastalığın ağırlık derecesi
SMN2 tarafından modüle edilmektedir.
SMA hastalarının %95’inde her iki kromozomdaki (homozigot) SMN1 geninde
delesyon bulunur. Bu hastalarda yapılan genetik testte sadece 7. veya 7-8.
eksonları eksik olan SMN1 gösterilir. SMA hastalarının geri kalan
%5’inde ise gende küçük mutasyonlar vardır. Her durumda SMA hastalarında
en az bir adet SMN2 bulunur.
TEDAVİ
İlaçlar ve diğer tedavi şekilleri
SMA’nın şu anda tam kür sağlayan bir tedavisi yoktur. Ancak, SMA’nın genetiğindeki
çok özel durum tedavisinin mümkün olabileceğinin ipuçlarını vermektedir ve
buna yönelik tedavi seçenekleri geliştirilmiştir. Yukarıda da anlatıldığı
gibi, normal şartlarda, motor nöronların iyi çalışması için SMN1 geninden
en az bir adet bulunması gerekir, böylece bu genin kodladığı protein normal
miktarda yapılabilir. SMA hastalarında her iki SMN1 geninde de bozukluk
olduğundan sadece az miktarda normal protein yapabilen SMN2 geni mevcuttur.
Bu kopya genden ne kadar çok varsa o kadar çok normal protein yapılabilir.
Genellikle ağır SMA tiplerinde bu kopyadan daha az, hafif seyirlilerde ise
daha çok bulunduğu anlaşılmıştır. İşte tedavide bu bilgiden yararlanılmaya
çalışılmaktadır. Amaç, SMN2’yi bir şekilde etkileyerek daha fazla
normal protein yapmasını sağlamaktır.
Olası tedavi stratejileri biraz daha ayrıntılı olarak şöyle anlatılabilir:
SMN2 genini veya
başka genleri modifiye ederek SMN proteininin arttırılması: Tedavideki
amaç ya SMN2 sayısını arttırmak ya da SMN2 geninin daha bol
miktarda normal boyutta protein yapmasını sağlamaktır. Çoğu histon deasetilaz
inhibitörü olan bazı kimyasal bileşiklerin SMN2 geni tarafından yapılan
normal protein miktarını arttırdığı gösterilmiştir. Bunlar arasında fenilbutirat
ve valproik asidi sayabiliriz. Ancak bu moleküllerin histon deasetilaz inhibisyonu
SMN’e özgün değildir, bu da yan etkilere yol açmaktadır ve ayrıca doz ile
ilgili kısıtlamalar mevcuttur.
SMN2’nin daha fazla
protein yapmasının başka bir yolu da SMN2’nin kırpılma (splicing)
özelliklerini değiştirerek daha fazla normal protein yapılmasını sağlamaktır.
Bunun için faklı yöntemler kullanılabilir, örneğin antisense oligonükleotidler
ile tam protein yapımını inhibe eden bölgeleri baskılamak denenmektedir.
Şu anda SMA tedavisinde kullanılmakta olan ve intratekal uygulanan nusinersen
molekülü bu şekilde çalışan ilaçlara bir örnektir, ancak ilacın uzun vadeli
etkileri konusunda çalışmalar sürmektedir.
SMN2’ye ekson 7’nin eklenmesini seçici olarak düzenleyen küçük moleküller ile ilgili de umut vaat edici ilaç çalışmaları mevcuttur. RNA yapım-yıkımını kontrol eden ve sonuçta SMN2 ekspresyonunu arttıran quinazolines adı verilen enzimlerle ilgili çalışmalar da mevcuttur.
Dördüncü bir yol SMN2 tarafından yapılan stabil olmayan eksik proteini daha
stabil hale getirmektir. Tobramisin ve amikasin gibi aminoglikozid sınıfı
antibiyotiklerin stabilizasyon görevini yapabileceğini düşündüren çalışmalar
vardır, ancak güvenlikleri tartışmalıdır. Bütün bu stratejiler henüz deneme
safhasındadır.
SMN gen tedavisi: SMN geninin
motor nöronlara verilmesi de tedavi seçeneklerinden birini oluşturabilir.
SMA tedavi alanında en umut verici tedavi seçeneklerinden biridir. Komplementar
adeno-ilişkili virus-9 ile taşınan insan SMN cDNA’sı “scAAV9-SMN” ile ilgili
çalışmanın ön sonuçları başarılıdır, ancak daha uzun vadeli ve büyük çalışmalar
yapılması gerekmektedir.
Kök hücre tedavisi: Buradaki en
önemli problem kök hücresinin istenen hücreye farklılaşmasını ve yeni hücrenin
omurilikten çıkıp kas hücresiyle ilişki kurmasını sağlamaktır. Kök hücrelerinin
yok olmuş hücrelerin yerini alıp görevini yapması zor olduğundan kök hücresinin
henüz yaşamakta olan nöronları etkileyerek işe yarayabileceği düşünülmektedir.
Kök hücreleri belki henüz yok olmamış motor nöronları koruyacak trofik desteği
sağlayabilir. Kök hücresinin kas atrofisini önlemek üzere kasa yerleştirilmesi
de söz konusu olabilir. Henüz bunların herhangi bir yararı olduğu gösterilebilmiş
değildir.
Diğer ilaçlar: Kreatin, fenilbutirat,
gabapentin, TRH, albuterol, seftriakson, aclarubicine
ve riluzol ile yapılmış çalışmalarda herhangi bir etkinlik gösterilememiştir.
Stres olmuş hücrelerde mitokondriyal bütünlüğü ve fonksiyonunu koruyan colestrol-oksim
ailesinden olexosime ile
ilgili çalışmalar sürmektedir.
Sonuç olarak, yeni gelişen tedavi seçenekleri umut vericidir ama uzun vadedeki etkileri için yeterli veri henüz yoktur.
Destek tedavileri
Bir taraftan ilaç araştırmaları sürerken, yardımcı tedavilere önem vermemiz gerekir. SMA hastalarının izlenmesi bir ekip işidir. Fizik tedavi, solunum tedavisi, ortopedik girişimler, beslenme desteği ile yakınmalar azaltılmaya çalışılır.
Fizik tedavi: Fizik tedavi
kas hastalıklarında olduğu gibi SMA’da da önemli bir yer tutar. Ancak, aşırı
yapılması faydadan çok zarar getirebilir, sağlam kalmış nöronlara aşırı yüklenilmesine
neden olur. Bu bakımdan hareketlerin hastaya uygun olarak, bilinçli bir fizyoterapist
tarafından aileye öğretilerek yorgunluğa yol açmayacak ölçüde yapılması sağlanmalıdır.
Solunum desteği: Solunum tutulumu
özellikle tip 1 ve 2’de önemlidir ve yakından takip edilmelidir, gereğinde
uykuda solunum çalışmaları yapılmalıdır. Solunum egzersizleri de solunum
kaslarının daha iyi durumda kalmasına yardımcı olur. Hava yolunun temiz tutulması
önemlidir, manuel solunum fizyoterapisinin yanı sıra, gerektiğinde öksürüğü
destekleyici aletler kullanılabilir. Gerektiğinde BiPAP gibi evde kullanılabilen
cihazlar sağlanmalıdır. Ağır olgularda (özellikle SMA tip 1) trakeostomi gerekebilir.
Solunumla ilgili problemleri olan hastanın infeksiyonlardan korunması, infeksiyon
geliştiğinde gecikmeden antibiyotik tedavisine başlanması gerekir.
Beslenme: SMA hastalarında
beslenme desteği önemlidir. Hastaların düzenli boy ve kilo takibi yapılmalıdır.
Tip 1 hastalarında metabolik asidoza neden olabileceği için açlıktan kaçınılmalı
ve olası diğer metabolik sorunlar açısından bu hastaların beslenmesi yakından
takip edilmelidir. Tip 2 hastalarında eğer beslenme sırasında öksürük veya
boğaza takılma öyküsü varsa mutlaka araştırılmalıdır. Bu hastalarda hareketsizlik
nedeniyle aşırı kilo alımı da sorun yaratabilir. Glikoz metabolizması bozuklukları
açısından bu hastalar da takip edilmelidir. Tip 3 hastalarında yutma bozukluğu
çok nadirdir ancak bu hastalarda obezite yürüyüş dengesini bozabileceğinden
dikkatli olunmalıdır.
Skolyoz: Kas zaafına
bağlı olarak gelişen skolyoz ileri düzeye varırsa akciğerlerin kapasitesini
azaltır, solunumu etkileyebilir. Uygun zamanda yapılacak ortopedik girişim
ile skolyozun düzeltilmesi hem hastanın oturmasını rahatlatır, hem de akciğerlerin
daha iyi hava almasını sağlar.
SMA’da kullanılacak herhangi bir ilaç tedavisinin, hastaların beslenme-solunumla ilgili tedavisini ve genel bakımını aksatmasına neden olmaması çok önemlidir. Güncel tedavilerden hiçbirinin destek tedavilerin yerini tutmadığı vurgulanmalıdır.
KAYNAKLAR
1. Amato A, Russell JA. Neuromuscular Disorders. New York: McGraw-Hill; 2016.
2. Darras BT, Jones HR, Ryan MM, De Vivo DC, eds. Neuromuscular Disorders of Infancy Childhood and Adolescence (2. Baskı). Philadelphia: Academic Press; 2015.
3. Rudnik-Schöneborn S, De Visser M, Zerres K: Spinal Muscular Atrophies. İçinde: Myology. Engel AG, Franzini-Armstrong C (eds). New York: McGraw Hill; 2004, 1845-1864.
4. Mercuri E, Finkel RS, Muntoni F, Wirth B, Montes J, Main M and SMA Care Group. Diagnosis and management of spinal muscular atrophy: Part 1: Recommendations for diagnosis, rehabilitation, orthopedic and nutritional care. Neuromuscul Disord 2018 Feb;28(2):103-115.
5. Finkel RS, Mercuri E, Meyer OH, Simonds AK, Schroth MK, Graham RJ and SMA Care Group. Diagnosis and management of spinal muscular atrophy: Part 2: Pulmonary and acute care; medications, supplements and immunizations; other organ systems; and ethics. Neuromuscul Disord 2018;28(3):197-207.